Hesabım
    Hayatımın Son Günü
    Ortalama puan
    2,9
    4 Puanlama
    Hayatımın Son Günü hakkında görüşlerin ?

    1 Kullanıcı eleştirisi

    5
    0 Eleştiri
    4
    0 Eleştiri
    3
    1 Eleştiri
    2
    0 Eleştiri
    1
    0 Eleştiri
    0
    0 Eleştiri
    Sırala
    En yararlı eleştiriler En yeniler En çok eleştiri yazmış üyeler En çok takip edilen üyeler
    Turgay Buğdacigil
    Turgay Buğdacigil

    Takipçi 2.065 değerlendirmeler Takip Et!

    3,5
    18 Eylül 2021 tarihinde eklendi
    “She Dies Tomorrow”, senaryosunu da yazan Amy Seimetz’in yönetmen koltuğunda oturduğu psikolojik bir drama…

    Yalnız daha işin en başındayken, “alegorik” bir anlatım tarzının benimsenmiş olduğu bu filmin her bünyeye uygun olmadığını söylemiş olalım…

    Hatta uyaralım…

    Zira özellikle de; aynen “aşırılık” ve “aykırılık” üzerine inşa edilmiş olan ve ışığın değişik renkleri ile müziği dibine kadar kullanan Gaspar Noé filmlerinden hazzetmeyenler de olduğu gibi bu filmde bünyede, önce “ıkıntı” ardından da “kanlı basur” sorununa neden olabilir…

    O yüzden de, “Lütfen biraz dikkatli olalım” diyoruz…

    Yeniden filmimize dönecek olursak…

    İsterseniz öncelikle, sözünü ettiğimiz şu “alegorinin”, kısaca da olsa ne anlama geldiğini açıklamaya çalışalım…

    “Mecaz (değişmece), teşhis (benzetme) ve istiare (eğretileme) sanatları ‘Alegorinin’ temelini oluşturur. Alegoride anlatılanlardan çıkarılan ilk ve açık anlamın dışında izleyicinin sezgi yoluyla yorumlayarak bulabileceği gizli anlamlar vardır. Alegorik anlatımların olduğu filmlerde genellikle kişiler, ya kusurları ya da erdemleri temsil eder.”

    Örneğin, adalet düşüncesinin “gözü bağlı ve elinde terazi bulunan” bir kadınla (Themis) temsil edilmesi gibi…

    Yani her şey, elde büyük boy patlamış mısır ve litrelik kola ile güle oynaya izlenen Recep İvedik filmlerindekine yahut da Yılmaz Erdoğan prodüksiyonlarındakilere benzer tarzda, öyle kabak gibi ortada değildir…

    Bu tür filmler de izleyiciden, biraz kafa yorarak yönetmenin fikirleri ile empati kurmaları beklenilmektedir…

    Farkındayız, sözünü ettiğimiz bu “kafa yorma” işi, ne yazık ki, “vasatlığın” çok ötesinde bir düşünsel ve kültürel donanım gerektiriyor…

    İşte Seimetz’in, başrol oyuncularından biri olduğu “Pet Sematary” (2019) den elde ettiği gelirle finanse ederek çektiği düşük bütçeli bu “indie (bağımsız)” de böyle bir film…

    İzninizle, şimdi de filmdeki karakterlere şöyle bir göz atalım:

    Amy (Kate Lyn Sheil)…

    O, eski alkoliklerden biri olup hayata daha sağlam bir başlangıç yapmak adına kendine yepyeni bir ev almış ama “ilk sahnede yaşadıkları sonucunda”, elindeki şarap şişesini kafaya dikerek hiç değilse öldükten sonra oldukça absürt bir ifade ile “deri ceket” olarak işe yaramak isteyen, gerçeklerden kopmuş bir meczup haline dönüşmüştür…

    Müthiş bir “harala gürele” dolu olan o ilk sahnenin geri planın da nelerin yaşandığını düşünürken birden:

    “Yıllarca kendisine duygusal, zihinsel ve fiziksel tacizde bulunduğunu iddia ederek eski erkek arkadaşı Shane Carruth’a karşı geçici bir yasaklama emri aldırttığını keşfettiğimiz” filmin yönetmen ve senaristinin de adını taşıyan zor durumdaki başrol karakteri Amy’nin imdadına, telefondaki ses tonundan işkillenen yakın arkadaşlarından Jane (Jane Adams) yetişir…

    Ancak onun da, aynen Amy gibi “yarın öleceğini” söyleyerek dağılması çok da uzun sürmez…

    İşin kötü tarafı, Jane’in bu “karamsar ruh hali”, doğum gününe gittiği kardeşinin karısı Susan (Katie Aselton), kardeşi Jason (Chris Messina) ile evdeki konuklar Brian (Tunde Adebimpe) ve Tilly’ye de (Jennifer Kim) “bulaşarak” onların hayatlarını da alt üst edecektir…

    Ki, adını saydığımız bu karakterlerin tamamı, doğum günü partisine pijama ile pejmürde bir vaziyette katılan Jane ile kafa bulmuş…

    Hatta yengesi Susan, ona yönelik ciddi hakaretlerde de bulunmuştu…

    Peki, pek çok profesyonel sinema eleştirmeni tarafından Amy Seimetz’in “fantastik bir otobiyografisi” olarak da kabul edilen filmde, bu bulaşarak yayılma işi burada bitiyor mu?

    Ne gezer…

    Geride, sizleri bekleyen daha başka sürprizler de mevcut…

    Yeter ki, Amy Seimetz’in yukarıda işaret ettiğimiz, gerçek hayatta yaşadıkları da aklınızın bir köşesinde bulunsun…

    Belki, yine klasik bir laf olacak ancak diğer yorumlarımızda olduğu gibi “spoiler vermeden” yazılmayanları yazmaya, anlatılmayanları anlatmaya, söylenilmeyenleri söylemeye çalıştığımız bu son derece özgün satırlar, filme ilişkin aydınlatıcı tespitler toplamımız olsun…

    Sinema sanatına yaraşır; “emek ve bilgi verilerek” yazılmış bir başka kapsamlı yorumda yeniden buluşmak üzere, kendi değerlendirme sistemimiz içinde puan olarak 3,5 verdiğimiz bu film için önerimiz de, olumsuz yorum ve puanlara aldırmadan, “muhakkak bir şans da siz verin” şeklinde olacak…

    Keyifli seyirler,

    Son iki not:
    1. Alegorinin tanımında, alegorikblog’daki 13 Haziran 2010 tarihli bir yazıdan yararlanılmıştır…

    2. Tüm hakları bize ait olan bu yorumun orijinali; bir başka mecrada tarafımızca, 20 Ağustos 2020 günü saat 23.45’de yazılarak paylaşılmıştır...
    Daha Fazlasını Göster
    • En son Beyazperde eleştirileri
    • En İyi Filmler
    • Basın Puanlarına Göre En İyi Filmler
    Back to Top