Senaryosu, "yaşanmış tarihi olaylardan" uyarlanarak Norveçli Harald Rosenløw-Eeg ve Jan Trygve Røyneland tarafından yazılan “Spionen / The Spy”, İsveçli Jens Jonsson’un yönetmen koltuğunda oturduğu biyografik bir drama…
Hemen belirtelim ki, “Bill” casusluk kod adlı Sonja Wigert’ın (Ingrid Bolsø Berdal) yaşamının belirli bir dönemini kapsayan hikâyesini, İsveç istihbaratından Thorsten Akrell’in (Rolf Lassgård) anlatımıyla (narrator) izliyoruz filmde…
32 sinema ve “Foreign Intrigue” (1951 – 1955) isimli TV dizisinin sadece bir bölümünde rol almış olan Sonja, ülkesi Norveç kadar İsveç’te de oldukça popüler olan bir aktristir o yıllarda…
9 Nisan 1940’da başlayan ve savaşın bittiği 8 – 9 Mayıs 1945’e kadar Nazi Almanya’sının işgali altında kalan Norveç:
İşbirlikçi Vidkun Quisling’in Başbakan olduğu “Quisling rejimi / hükumeti” yerine aslında bizzat Hitler tarafından “Reichskommissar” olarak atandığı 24 Nisan 1940’dan intihar ederek kendi hayatına son verdiği 8 Mayıs 1945 tarihine kadar “tek adam” olan Josef Terboven (Alexander Scheer) tarafından yönetilmiştir…
İşte bu Terboven, Norveçli yönetmen Leif Sinding’in de (Anders T. Andersen) yardımlarıyla Sonja’yı, Oslo’yu ziyaret edecek olan Propaganda Bakanı Joseph Goebbels (Stefan Sattler) ile verilecek bir yemek davetinde tanıştırdıktan sonra Alman – Norveç ortak yapımı bir “propaganda filminde” oynatmayı planlamaktadır…
Ama bu projeye ilk itiraz eden, Sonja’nın direniş hareketiyle bağlantısı olduğu da bilinen ve Leif Sinding’i hain olmakla itham eden babası Sigvald Hansen (Erik Hivju) olur…
Akıcı olarak konuştuğu Almanca ve İngilizcesinin yanı sıra yeterli düzeyde Fransızcası da olan Sonja, İsveçli oyun yazarı Torsten Flodén (Albin Grenholm) ile evli olmasına karşın artık bu birliktelik yürümemektedir…
Oslo’da durumlar şimdilik böyle…
Olaya bir de İsveç’ten bakıldığında, kimin elinin kimin cebinde olduğu anlaşılamayacak bir biçimde casus kaynamaktadır Stockholm geceleri…
Akrell’in istihbarat kaynaklarından Bayan C’ye göre Stockholm’de yaşayan ve topladığı bütün stratejik bilgileri doğrudan Berlin’le paylaşan “Maria” kod adlı çok tehlikeli bir casus bulunmaktadır…
İşte bu çok önemli bilgi sonrasında Akrell, Stockholm’de sahne aldığı bir tiyatro gösterisinin ardından Sonja’yı soyunma odasında ziyaret ederek ondan, Terboven’in Oslo’daki davetine katılarak ortama göz kulak olmasını ister…
İstemesine ister de…
Fakat bu durumda, herkes tarafından “Nazi PR’ına destek olan bir işbirlikçi” gibi algılanacak olması nedeniyle, başta babası ve yakın dostlarını kaybetmekten korkan Sonja, Oslo yerine Stockholm’deki bir başka davete katılmayı tercih edecektir…
Orada yakından tanımakta olduğu fotoğrafçı Patrik Olsson (Edvin Endre) ve Baron Bernd von Gossler’in (Johan Widerberg) yanı sıra yeni tanışacağı Alman Büyükelçiliğinde görevli Turizm Direktörü Albert Finke (Fredrik Lycke) ve Macaristan Büyükelçilik Ateşesi Andor Gellért (Damien Chapelle) ile de karşılaşır…
Elbette Sonja’ya dair “verdiği sözü tutamayarak” Goebbels’in gözünde küçük düşen Terboven açısından bu durum, kesinlikle kabul edilebilir değildir…
Ve telefonda:
“Sicherheitspolizei / Security Police (Güvenlik Polisi)” ve “Sicherheitsdienst / Security Service (Güvenlik Hizmeti)” birimleri komutanı Heinrich Fehlis’i (Jakob Diehl) arayarak, Sonja’nın babasının derhal tutuklanmasını emreder…
O andan itibaren de başta Sonja olmak üzere işler, herkes için sarpa sarmaya başlamıştır…
Bunun üzerine Akrell, Sonja’ya Macar Büyükelçiliğinin resepsiyonuna katılarak, orada Terboven’ın eski arkadaşlarından Hartmann’ı (Thomas Arnold) bulmasını ve ondan kendisini, o gece için özür dileyerek af edilmek amacıyla Terboven ile görüştürmesini istemesini söyler…
İyice sıkışmış olan Sonja bu kez, Akrell’in talimatlarına harfiyen uyacaktır…
Üstelik bu resepsiyon, ikinci defa karşılaşan Sonja ile Gellért arasındaki “ateşli bir aşkın” başlangıcı da olur…
Yine Akrell’in yönlendirmesiyle, hem İsveç adına casusluk yaparak “Maria” nın gerçek kimliğini ortaya çıkartmak ve hem de ciğerlerinden rahatsız olan babasını Nazi zindanlarından kurtarmak için Sonja’nın, Terboven’ın kalbi ile güvenini birlikte kazanması gerekecektir…
Ki, kazanır da…
Hatta Üçüncü Reich adına casusluk yapmayı kabul etmesi karşılığında babası da serbest bırakılacaktır…
Yani Sonja filmin bundan sonraki bölümlerinde, pek gönüllü olmasa da “ikili” casus rolünü üstlenecektir…
Eminiz vakti zamanında Paul Verhoeven’in, Rachel Stein / Ellis de Vries’in (Carice van Houten) isimli başrol karakterinin “cinsel cazibesini kullanarak” Gestapo karargâhına sızdığı ve Hollanda direniş hareketine destek olduğu “Zwartboek / Black Book” (2006) filminden hoşlandıysanız, bu filmi de seveceksiniz…
Keyifli seyirler,