İlk Godfather bir başyapıt, mafyayı içeriden görmemize izin veriyor - ailenin bir parçası oluyoruz. Bize, tek elle değiştirilen organize edilmiş suçu gösterdi, ve hiçbiri aynı ahlak kurallarını benimsemeyen sempatik karakterler yarattı. O zamanın en çok gişe yapan filmiydi.
Part II, daha da güzel gibi görünüyor. Film 2 tane öykü anlatıyor. Asıl hikaye, Dünyadaki en güçlü suçlu adamı olan Michael Corleone'ın saltanatı. Şimdi Las Vegas'daki yasalaşmış olan kumarda ki gelirleri biçiyor.
Bunların arkasında Francis Ford Coppola Michael'ın babası olan Vito'nun New York'daki nasıl merkez mafya oluşu var. Bu sahneler işte filmi şaheser yapan. Hiç süpriz bozmadan, Vito olarak oynayan Robert DeNiro sinema tarihindeki rolünü oynayan en iyi bir kaç aktörlerden biri, ki oynadığı rolle Oscar almış.
Senaryo hoş küçük şeylerle dolu ("Keep your friends close .....", "I don't want to kill everyone, just my enemies") bunlar filme yoğunluk verirken, sağı solu belli olmayan senaryo hafif bir baş döndürüyor. Sinematografinin iç karartıcı bir ortamı var.
Tüm bunlar filmi güzel ve sınırsız izlenebilir yapıyor. Ama asıl filmi mükemmel yapan ise gerçek bir deha.
Part II, aslında tam olarak mafya hakkında bir film değil. Bir adamın hayatı boyunca mücadelesi. Michael elinden yavaşça akıp giden büyük bir imparatorluğu kontrol ediyor, giderek paranoyak ve hiç kimseye güvenmez oluyor, hatta kendi hayatından nefret ettiğinin bile işaretlerini veriyor. Michael, aile işini her şeyden önceye koyan biri, neredeyse suçların lordu olduğu için acı çekiyor gibi görünüyor.
Babasının imparatorluğu sevgi ve saygı üstüne kuruluydu kendisinin ise korku ve ihanetin.