Gelincik intikam için döner!
Yazar: Banu BozdemirOrçun Benli imzalı Gelincik filmi öncelikle iki şeye işaret ediyor. Orçun Benli isterse iyi film yapabiliyor, bir diğeri de bu ülkenin sahiden politik tabanlı filmlere daha çok ihtiyacı olduğunu ortaya koyuyor. Gelincik daha çok bir atmosfer filmi, kara, gerilimli ve zaman zaman sert bir rüzgar gibi esiyor seyircinin ensesinde. Bu gerilim rüzgarı Ayhan’ı da yokluyor film boyunca.
90’lı yılların siyasi atmosferine uygun davranarak elini kirleten ve bunun hesaplaşmasını yaşayan bir polise odaklı film, hikayesini çoğunlukla ıssıza çekiyor ve Ayhan’ı geçmişte işlediği suçların töhmetinde bırakıyor, tabii bunda ormanda sürekli karşısına çıkan ve onu geçmişiyle geleceği arasında bırakan Karadayı’nın da payı var. Avlanmaya devam eden Ayhan; bir gece gelincik vurur ve gizemli bir şekilde karşısına çıkan Karadayı ile tanışır. Karadayı Gelincik’in tavşan gibi olmadığını, eşinin mutlaka gelip intikamını alacağından bahseder ve onu derin bir paranoyanın içine hapseder, bir hesaplaşmanın içine çeker. Benli burada yapılanların karşılıksız kalmaması dileğini sunuyor!
Film Ayhan’ı kendi aile hayatı içinde resmederken, işkenceci bir polisin kendi özel hayatı içinde normal tavırlar sergileyen, kendi çocuklarına babalık yapan başkalarının çocuklarına işkence yapan bir adamlar olduğuna da bir gönderme sunuyor. Tabii filmde gizemli olan noktalardan biri de Karadayı. Karadayı onun vicdanı mı, içsesi mi yoksa geçmiş ya da geleceği mi? Anlattığı av hikayeleri Ayhan’ı işkence günlerine çeken başka bir avlanma dinamiği barındırıyor. Bu hikayeler geçmişinde iyi bir şeyler yaptığını savunan, yani kendisine bir savunma mekanizması yaratan Ayhan’ı vicdani bir hesaplaşmaya sürüklüyor ki çözülmeler de o noktadan sonra başlıyor. Benli iki ayrı yolda akan hikayeyi güzel bir biçimde birleştirmeyi başarıyor. Senaryoda yer alan bir diğer isim olan Şükrü Üçpınar’ı da bu arada anmış olalım…
Filmde ele alınan genelde erkek dünyası, yani görünen kısımları erkekler oluşturuyor. Kadınların varlığı az ama belirleyici. Erkek dünyasının ikiyüzlülüğüne ayna tutan, onların yaydığı şiddet duygusundan etkilenen, onları dizginleyen ama aynı zamanda onları taşıran noktalar olarak yer alıyor. Filmin iyi noktalarından birisi de sorgulaması. Şiddet, ego ve güç kavramlarını sorguluyor. Ve bunu iyi bir gerilim duygusuyla yapıyor.
Gelincik derdini bağıra bağıra değil ama belli bir gerilim duygusuyla anlatan, cesur ve sorgulayıcı diliyle 90’lara bakan, bir çeşit, işkencecinin kendini sorguladığı bir film olmuş. Oyunculuklarıyla göz dolduran, Ahmet Mümtaz Taylan’ın Antalya’dan en iyi erkek oyuncu ödülüyle döndüğü film; doğal ışık kullanımı, kurgusu ve diliyle seyirciyi zorlayan bir anlatım sunuyor. Benli’nin daha çok bu tarz filmlerle karşımıza çıkması dileğiyle…
Banu Bozdemir