Don’t Look Up: en yeniler yorumlar - Sayfa 2

Film çok popüler oldu ve neredeyse yılın en iyi filmi ilan edilmek üzereydi. Film, abartıldığı kadar harika değil. İçerisinde birçok karakter ve çok fazla mesaj barındırıyor. Süresi gereksiz uzun ancak izlenebilir.

Netflix'in son dönemde yaptığı en iyi filmlerden biridir kanımca. Klasik bir Amerikan filmi değil, hep başkalarını eleştiriyoruzdan azıcık iğneyi kendimize de batıralım tarzında bir film olmuş. Film Bilim-kurgu, politik-sosyolojik eleştiri ve karakomedi türlerine oturan bir film.Filmin uzunluğu şahsen beni yormadı ama biraz bazı noktalarda tempo kaybı yaşamadı değil. Sosyal medyayanın paranoyakça tarafgirliğine ve normal Tv dünyasının ciddiyetsiz ve mantıksızlığa dikkat çekiliyor. Gerçeği söyleyenlerin Kate gibi deli ilan edilmesi hem Tv medyasında hem sosyal medyanın acımasızlığını dile getiriyor. Halbuki alaya almalarına Kate gibi bir insan sadece fazla tepki göstermişti. Hatta Prof Randall'ı bile bu düzen bozuyor Tv sunucusu kadınla eşini aldatıyor halbuki bu sistemde sesini duyurması gereken bir karakter kurgulanıyorken derken bu sürpriz filme karakterleri idealleştirmeden ilerlenip bir eleştiri yapılmasını ortaya çıkarmış. Bu eleştiri mantığını beğendim. Filme izlerken Aaaaa bu karakterler bu programlar bizde de yok mu ya diye düşündürüyor. Aslında belki de filmi izleyen birçok farklı millet vatandaşları da böyle düşünmüş olabilir. Look up sözünü Don't Look Up'a dönüştüren kendi yararına kapitalin her şeyi kullanabileceği gösteriyor.Hatta vahşi boyutuyla göktaşının dünyaya yakınken patlatıp içindeki cevherlerin dünyaya zenginlik katmasını istiyorlar. Kendileri dahil herkesin canını tehlikeye atma hakkını kendilerinde görüyorlar. Ama bu eleştiriler komik ve eğlenceli verilmesi filmi çıtır çerez tadında ve sinematik forma sokmuş. Genel olarak oyunculukları da üst düzeyde bulduk. Başarılı bir film

Film hakkında olumsuz yorumları okuduğumda seyretmek içimden gelmemişti aslında. Ama Di caprio ve Jannefer hatrına bir seyredeyim yine de dedim. İyi ki seyretmişim. Film deyince daha çok dövüş sahnelerinin aklına getirecek bir kesim için sıkıcı bir film olabilir. Ama ben filmi izlerken hiç sıkılmadım. Bir kere müthiş bir ironi içeriyor film. Elbette dünyaya bir kuyruklu yıldızın çarpmasına karşı insanlar bu kadar lakayt kalamaz ama bu astronomik olayın yerine siz çevre kirliliğini, doğanın yok edilmesini, denizlerin kirletilmesini, hayvanların katledilmesini, küresel ısınmayı koyabilirsiniz. Dünyanın yok olması için illa bir meteorun ya da kuyruklu yıldızın çarpması gerekmiyor. Yukarıda saydığım olaylar zaten dünyamızı yok ediyor hem de hızlı bir şekilde ama buna ne kadar ilgi duyuyoruz. Doğada piknik yapılacak alanlar insan eliyle tek tek betonlaştırılıyor. Bir metro geçecek diye onca ağaç hunharca kesiliyor. Şehrin göbeğindeki koruluk birilerine ihale edilerek beton yığınına dönüştürülüyor. Denizlere fabrika atıkları akıyor ama hiçbir yetkili çıkıp da bunun sorumlusu cezasını çekmeli demiyor. Dünyamızı aslında kendi elimizle yok ediyoruz, kısacası ölüyoruz ve insanların vurdumduymazlığı had safhada. Hepimiz günlük yaşamımıza, eğlencelerimize, hırslarımızla hareket etmeye devam ediyoruz. Diğer yandan atalarımız doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar demişler. Bu filmde de gerçekleri avazı çıktığı kadar seslendiren kişiler, siyasilerin çıkarları uğruna ne yazık ki susturulmaya çalışılıyor ve istenmeyen adam ilan ediliyor. Hatta filmin başrolündeki Kate (Jannifer Lawrence) ailesi tarafından eve siyasi meselelere girmemek şartıyla alınıyor. Bu, bir yerlerden tanıdık gelmiştir herhalde. Hülasa: Filmi çok beğendim ben, kesinlikle izleyin derim, kesinlikle vakit kaybı değil ve çevrenizdeki olup bitenlere de kulak verin derim.

Fİlmin tek eksiği uzun ve tekrarlayan şeyler olmasıydı onun dışında film verdiği dersler içerdiği kara mizah oyuncuların gerçekciliği yani karakterlerdeki korkuyu hissediyorsunuz karakterin anlatmak isteyip anlatamadığındaki sinirini hissediyorsunuz , leanorda ve jenniferin oyunculuğu diyecek sözüm yok kısaca film iyiydi özellikle bu dönemde kesinlike izlenmesi gerekiyor bence...

Leonardonun oyunculuğunu konuşturduğu muazzam bir yapıt. Sayfanın neden bu kadar düşük puan verdiğini anlamıyorum. Siyasi yapıyı doğruyu konuşanların nasıl susturulduğunu internetin sosyal medyanın zararlarını kara mizahla yerden vura vura anlatan mutlu son klişelerinden uzak muazzam bir film. Oturun ve hiç sıkılmadan iki buçuk saatin tadını çıkarın...

hiç birimiz salak değiliz güzel mesajlar veriyor fakat oyunculuk ya da oyuncu kadrosu bir yere kadar sabır ettirir...filmi ilk 20 dakika da bırakmamak için esprilere tutundum ama yinede yarıda kapatmak zorunda kaldım çünkü espriler de bir yerden sonra sarmıyor maalesef gereksiz uzun gereksiz sahnelerle dolu bir film :) bu hafta 10 civarı film izledim sonuncu sırada benim için

Şimdi biraz bir şeyler yazayım da belki birileri okuyup film ne anlatıyor biraz farkındalık kazanır. Öncelikle dünyaya çarpmak üzere olan bir kuyruklu yıldızını keşfeden bilim adamlarına inanmayan yöneticilerin bürokratların olduğu insanların bunu tiye aldığı bir yapım olarak izliyorsanız yanılıyorsunuz. Film bir netflix yapımı ve netflix in ne tür yapımlara imza attığını biliyorsunuz. Filmde bir sahnede bilim insanlarına inanın diye bir replik geçiyor. Evet tam da coronavirus plandemisinin olduğu, küresel ısınmadan bahsedilen, the economist kapağındaki kuyruklu yıldızın resmedildiği dönemde sizce bunlar tesadüf mü? Bakın filmde kara mizahla sanki bilim insanlarına karşı alınan tavırlar tepkiler eleştirilmiş ben bu konuya girmeden farklı bir pencereden açıklamak istiyorum. Coronavirüs plandemisi ile bilim insanlarına güvenmemiz istendi eskiden de din adamlarına güveniyorduk. Burada olay güvenmek değil söyleneni araştırmak eksi artı karşı fikirleri masaya yatırmak. Ama bilim sanki bir dogmaymış gibi sadece belli "bilim insanları" nın söylediklerinin doğru olduğu karşı düşüncenin yok sayıldığı, adına bilim dedikleri şeyin bilim olmadığını söylemek istiyorum. Şimdi perdenin biraz aralandığını fark ettiniz mi? Bakın olay bilime inanmak değil. Bilime inanmak diye bir şey de olmaz gerçi. Bilim sürekli gelişen değişen araştırma kanıt gerektiren bir olgu. Şimdi günümüze gelecek olursak. Coronavirüs plandemisine inanın çünkü bilim insanları söylüyor, küresel ısınmaya inanın çünkü bilim insanları söylüyor. Şu filmin teması eğer böyle bir durum olursa ki olanlar onu gösteriyor, bilim insanlarına güvenin onlar hep doğruyu söyler, onların hiçbiri fonlanmaz. Filmde ilk başta başkana bu durum aktarıldığında inanmamış daha sonra bilim insanları tvye çıkarılmış orda da tiye alınmış olarak sahnelenmiş. Peki ya şu anki gibi medyanın plandemi propagandası yaptığı bir durum olsaydı. Her gün yatıp kalkıp insanlar ölüyor diye sabahtan akşama yaygara koparan yok virüs havada geziyor kısa boylulara daha çok bulaşıyor, kongreye gitmiyor, konserde bulunmuyor ama beş vakit camide saf tutuyor diyen medya, inekler osuruyor küresel ısınma var dünya yok olacak et tüketimini azaltın diyen medya olsaydı. Ama şükür ki böyle bir medyamız yok.

Verilen mesajlar gayet yerinde güzel ama projenin fikir kısmı iyi iken film kısmında karakterlerin an an içine girdiği mantıksız haller filmin gereği olmayan uzunluğu hesaba katılırsa can sıkıcı hal alıyor filmden alınan anlık seyir zevkini etkileyebiliyor izlenebilir ama izlemeyen çokta bişey kaybetmez izlemesede olur verilen mesajların olayların çok ta bir derinliği yok oyuncu kadrosu heyecanlandırsa da bunu tam olarak karşılamayan bir vasat film ortaya çıkmış ben izlediğime aslında bir tık pişman oldum....

herkes konuşuyor diye büyük bir heyecanla altyazılı olarak açtım baktım sıkıcılığın daniskası neyse bari ilerde iyi bir şey olur dedim türkçe dublaj açtım cod mobile oynarken izledim bir sahnesi mi çekici olmaz zaman kaybı dünya abd den ibaret zaten filme göre koca yıldız çarpacak abd para için engellemediği için çarpıyor

"Armageddon" (1998) vari senaryosunu da, David Sirota ile birlikte yazdıkları hikayeden uyarlayarak kaleme alan Adam McKay'in yönetmen koltuğunda oturduğu "Don't Look Up"; neredeyse hemen her sahnesinde, "hınzırca (satirical)" kurgulanan "kara mizahın (dark comedy)", resmen dibine vurulduğu bir bilim kurgu olarak geliyor karşımıza...

Gelin isterseniz, 27 Mart 2022 akşamı Los Angeles, Hollywood'daki Dolby Tiyatrosunda yapılacak olan 94. Academy Ödülleri töreninde aday olarak yarışabilmek adına 10 Aralık 2021 tarihinde sınırlı salon gösterimi ile Amerika'da vizyona sokulan bu Netflix filmine biraz daha yakından bakalım...

Michigan Devlet Üniversitesi astronomi bölümü doktora öğrencisi Kate Dibiasky (Jennifer Lawrence) Subaru Teleskopu'nda, daha önce bilinmeyen ve beş ile on kilometre çapında olduğu tahmin edilen bir kuyruklu yıldızı keşfederek bunu anında, hocası Prof. Dr. Randall Mindy (Leonardo DiCaprio) ile de paylaşır...

Durumu oldukça tehlikeli olarak değerlendiren Dr. Mindy derhal, Kennedy Uzay Merkezinden Dr. Jocelyn Calder'ı (Hettienne Park), o da hiç düşünmeden (ABD'de gerçekten de mevcut olan) Gezegen Savunma Koordinasyon Bürosunun başındaki isim olan Dr. Teddy Oglethorpe'u (Rob Morgan) arar...

Telekonferans biçiminde gerçekleşen bu görüşmede Dr. Oglethorpe doğrudan, oldukça iri bulduğunu belirttiği bu kuyruklu yıldızın güzergahını sorar...

Ve "şak" diye gelen Kate'in yanıtı da, "Altı ay on dört gün sonra Dünyaya çarpacak" şeklinde olur...

Ki, Kennedy Uzay Merkezinde Dr. Calder ile beraber çalışan bilim insanı Matthew'un (Rafael Silva) hesaplamaları da, Kate'inki ile birebir aynı yöndedir...

Bunun üzerine Kate ve Dr. Mindy, bir askeri kargo uçağı ile başkent Washington'a götürülürler...

Zira Beyaz Saray'da Dr. Oglethorpe ve Pentagon'dan, önüne geleni çarpmaktan çekinmeyen "üç kağıtçı" General Scott Themes (Paul Guilfoyle) tarafından karşılanan ikili, Başkan Janie Orlean (Meryl Streep) ile görüştürüleceklerdir...

Ama görüşme, hukuk eğitimi bulunmamasının yanı sıra 90'lı yılların başında Saten Geceler adlı erotik bir filmde rol alan Şerif Wade Conlon'ın (Erik Parillo) skandal Anayasa Mahkemesi adaylığı ve ofisteki bir doğum günü kutlaması sebebiyle o gün gerçekleşmez ve geceyi bir otel de sabahlayarak geçirirler...

Ertesi gün görüşseler de, üç hafta sonraki kongre seçimlerine hazırlanan ve yaklaşmakta olan kuyruklu yıldız felaketini halka duyurarak seçimleri riske sokmak istemeyen Başkan ile özel kalemliğini de yapan oğlu Jason Orlean'ı (Jonah Hill) kesinlikle ikna edemezler...

Bu durumda geriye yapılacak en hızlı hareket olarak ellerinde, vaziyeti basına sızdırmak kalmıştır...

Zaten Kate'in sevgilisi Phillip Kaj'e (Himesh Patel) göre The New York Herald'tan Adul Grelio (Tomer Sisley) kendileriyle mülakata hazırdır bile...

O nedenle beklenilmez ve bu kapsamlı röportaj yapılır da...

Ancak gazete de düzenlenen aynı toplantı da, bu bilgilerin halka duyurulması halinde Kate ve Dr. Mindy'nin başı çok fena derde gireceği anlatılır kendilerine...

Yalnız aynı esnada, kuyruklu yıldıza ait fotoğrafların, insan duygularını okuyabilen LiiF telefonunu üreten teknoloji şirketi BASH'in kurucu CEO'su olan (Steve Jobs'ın karikatürize edildiği) Peter Isherwell'a (Mark Rylanceeline) ulaştırıldığı bilgisini de paylaşmış olalım...

Derken...

Kate ile Dr. Mindy, Jack Bremmer (Tyler Perry) ve Brie Evantee'in (Cate Blanchett) konukları olarak "the daily rip" isimli TV programına katılacaklardır...

Fakat kendilerinin ciddiye alınmadığını fark eden Kate, biraz ergence de davranarak yayın halindeki stüdyoyu terk edince, iddiasındaki inandırıcığını iyice yitirir...

Üstelik NASA'nın başındaki eski anastezi uzmanı ve Başkan Orlean'ın destekçisi Dr. Jocelyn Calder'da Kate ile Dr. Mindy'nin tezlerini reddetmektedir...

Çünkü ona göre söz konusu edilen bu kuyruklu yıldız, dünyayı "teğet" geçecektir...

Böylelikle şu ana kadar kendilerini destekleyen The New York Herald'ın da desteğini yitirmişlerdir...

Yetmez Phillip'te, çılgın bulduğu sevgilisi Kate'i terk eder...

Ardından da her ikisi ile beraber Dr. Oglethorpe'de, ulusal güvenlik sırlarını ifşa etmek suçlamasıyla FBI tarafından tutuklanmak (ve sanki uluslararası bir CIA operasyonuymuşçasına) Kate'in kafasına çuval geçirilmek suretiyle, Wade Conlon skandalını kuyruklu yıldız hikayesi ile bastırmak isteyen Başkan'ın talimatıyla yeniden Beyaz Saray'a götürülürler...

Başkan, TV'de yapacağı "Acil Yayın Sistemi" aracılığı ile bu olayı, tüm Amerika ve dünyaya duyuracaktır...

Şimdi yapılacak olan iş, kuyruklu yıldızı yörüngesinden çıkartmak üzere Özgürlük Madalyası sahipli "çakma kahraman" Benedict Drask'ı (Ron Perlman) görevlendirerek uzaya göndermek ve bu şekilde de mevzuyu bir Beyaz Saray şovuna dönüştürmektir...

Ve uzay aracının "fırlatması" gerçekleştirilir...

Dakika 64...

Geride sizleri, aklı başındaki bütün bilim insanlarının karşı çıkmasına rağmen "denenecek" olan "yeni bir teori" aracılığı ile daha fazla sermaye biriktirme hayalleri kuran gözü dönmüş bir kapitalistin manipülasyonlarının yol açacağı ciddi bir yıkımın; siyaset dünyasındaki "çürümüşlüklerden" medyadaki "kokuşmuşluğa" kadar pek çok hususun acımasızca "tiye" alınarak sergilendiği, 74 dakikalık bir bölüm daha bekliyor olacak...

Eminiz, 75 milyon dolarlık bütçesinin de sağladığı avantaj sayesinde oluşturulabilen birbirinden parlak yıldızlarla doldurulan "oyuncu kadrosu" ve kullanılan "görsel efektlerin" etkinliğinin gözlere battığı bu filmi fazlasıyla beğeneceksiniz...

Keyifli seyirler,

Son bir not:
Finalde yazılar akmaya başlar başlamaz yerlerinizi terk etmeyin...

Geride başka sürprizler de mevcut...

Yıldız isimler olunca beklenti cok daha fazlası oluyor ama bence kötü kesinlikle degildi fakat film süresi oldukça fazla geldi. Jennifer Lawrence oyunculuğuna verdiği uzun aradan sonra gösterdiği performans cok güzel. Leonardo Dicaprio konuşmamıza gerek yok diye düşünüyorum. Tv programında isyankâr konuşması için bile izlenir. Sonu hiç beklediğim gibi değildi. Yer yer güldürdü. Kısacası izleyin👍

Müthiş bir film. Bir film eleştirmeni olarak değil ama iyi bir film izleyicisi olarak diyebilirim ki bu filmin ortaya koyduğu ironik gerçeklikle aynaya bakmamızı sağlıyor. Görünür gerçeklik karşısında insanların nasıl manipüle edilişlerine tanıklık ediyoruz. Bilim insanlarının gerçeği haykırmak isterken düştükleri durumu görüyoruz. Ve evet kulağımızda bilim insanlarının uyarıları çınlamaya başlıyor. İklim krizi. Tüm insanlığı ilgilendiren kararların nasıl alındığını izliyoruz ve biliyoruz ki doğru. Film gücünü de buradan alıyor. Micheal Moore yapımı tarzında. İzlediğim en iyi Netflix filmi. Beklentisizce başladığım izledikten sonra ise yorum yazmak için uğraştığım bir filme dönüştü.