Her dergi ve gazetenin puanlama sistemi farklı olduğu için, Beyazperde, puanları 0.5 - 5 yıldız üzerinden, kendi barometresine göre vermiştir.
Basın Eleştirisi
Gazete Duvar
Yazar: Şenay Aydemir
“The Banshees of Inisherin”, bir taşra anlatısı öte yandan. Durağanlığın, rutinin, hareketsizlik ve ufuksuzluğun ruhlarda yarattığı körelmeyi, bu durumun kendi içine gömülen ve kendini yok eden yönlerini çok usta dokunuşlarla anlatıyor seyirciye. Bu ustalığa her biri Oscar adaylığı elde eden Colin Farrell (Pádraic), Brendan Gleeson (Colm), Kerry Condon (Siobhan) ve Barry Keoghan (Dominic) da eklenince yılın en iyi yapıtlarından birisi çıkıyor ortaya.
Eleştirinin tamamı için: Gazete Duvar
Hurriyet
Yazar: Uğur Vardan
Küçük bir İrlanda adası ve yörenin kendine özgü insanları... İki sıkı dostun arası, birinin diğerinden artık sıkılmaya başlamasıyla açılır ve sonrasında kimi tuhaflıklar kıyıya vurur. Oscar’da 8 dalda 9 adaylığa sahip Martin McDonagh imzalı ‘The Banshees of Inisherin’ dostluk ve yalnızlık üzerine yapılmış en hüzünlü filmlerden...
Eleştirinin tamamı için: Hurriyet
Milliyet
Yazar: Müjde Işıl
Sinematografisi ve müziğiyle de öne çıkan filmin asıl vurucu kısmı ise kopan parmaklar değil, Pádraic’in masumiyetini kaybetmesi aslında. İyiliği ve basitliğin mutluluğunu özümsemiş bu karakterin Colm’u geri kazanmak için yaptığı hamle onu da diğerleriyle eşitliyor. Adanın budalası gözüyle bakılan Dominic’in deyimiyle, onu adadakilerle aynı kumaştan yapıyor. Bu noktadan sonra McDonagh, bitse de sonlanmayacak gibi görünen İrlanda İç Savaşı’nı uzaktan izleyen ve tıpkı savaş gibi içlerinde fırtına kopan bu iki karakterini bir nevi suç ortağı hâline getiriyor.
Eleştirinin tamamı için: Milliyet
Birgün
Yazar: Tuğçe Madayanti Şen
Nitekim etrafı şiddetle sarılı hassas varlıklarız. Şiddet insanın elinde sadece silahlar, bombalar ile değil, bir kapı tokmağı ile bile yıkıcı, öldürücü bir silaha dönüşebiliyor. Yeats’in dizesinde yazdığı gibi ‘‘Tüm ıssız ruhlar en uç görüşlere meyillidir” (All empty souls tend toward extreme opinions). Aynı filmdeki en ıssız ruh olan genç Dominic’in (Barry Keoghan) trajik yan hikâyesinden, arka planda İrlanda Bağımsızlık Savaşı’nın şiddet seslerinden, kör bir bıçakla kesilen parmaklara kadar bu böyle.
Eleştirinin tamamı için: Birgün
T24
Yazar: Atilla Dorsay
İrlanda’nın en gizli yanlarını, ulusal özelliklerini işlerken çok kendine özgü bir üslup da yakalayan yapım, belki biraz ağır akan bir nehir gibi...
Eleştirinin tamamı için: T24
Habertürk
Yazar: Mehmet Açar
‘The Banshees of Inisherin’in en ilgimi çeken yanlarından biri, hikâyenin Colm’un değil Pádraic’in bakış açısından anlatılması oldu… Colm’un cephesinden anlatılsaydı, Pádraic’ı ana karakterin özgürlüğünün önündeki bir engel, problemli, anlayışsız ve çekilmez bir adam olarak görebilirdik. Ama McDonagh daha ilk andan kamerayı Pádraic’in peşine takıyor ve onunla empati kurmamızı, yaşadığı hayal kırıklığını anlamamızı sağlıyor. Burada Colin Farrell’in oyununun katkısını atlamamak gerek. Farrell, karakterin naifliğini, duygusallığını, kırılganlığını etkili şekilde yorumluyor. Finale doğru arkadaşlığın onun için her şeyden daha önemli olduğunu kalbinizde hissediyorsunuz.
Beyazperde.com'da gezintiye devam etmek istiyorsanız çerezleri kabul etmelisiniz. Sitemiz hizmet kalitesini artırmak için çerezleri kullanmaktadır.
Gizlilik sözleşmesini oku.
Gazete Duvar
“The Banshees of Inisherin”, bir taşra anlatısı öte yandan. Durağanlığın, rutinin, hareketsizlik ve ufuksuzluğun ruhlarda yarattığı körelmeyi, bu durumun kendi içine gömülen ve kendini yok eden yönlerini çok usta dokunuşlarla anlatıyor seyirciye. Bu ustalığa her biri Oscar adaylığı elde eden Colin Farrell (Pádraic), Brendan Gleeson (Colm), Kerry Condon (Siobhan) ve Barry Keoghan (Dominic) da eklenince yılın en iyi yapıtlarından birisi çıkıyor ortaya.
Hurriyet
Küçük bir İrlanda adası ve yörenin kendine özgü insanları... İki sıkı dostun arası, birinin diğerinden artık sıkılmaya başlamasıyla açılır ve sonrasında kimi tuhaflıklar kıyıya vurur. Oscar’da 8 dalda 9 adaylığa sahip Martin McDonagh imzalı ‘The Banshees of Inisherin’ dostluk ve yalnızlık üzerine yapılmış en hüzünlü filmlerden...
Milliyet
Sinematografisi ve müziğiyle de öne çıkan filmin asıl vurucu kısmı ise kopan parmaklar değil, Pádraic’in masumiyetini kaybetmesi aslında. İyiliği ve basitliğin mutluluğunu özümsemiş bu karakterin Colm’u geri kazanmak için yaptığı hamle onu da diğerleriyle eşitliyor. Adanın budalası gözüyle bakılan Dominic’in deyimiyle, onu adadakilerle aynı kumaştan yapıyor. Bu noktadan sonra McDonagh, bitse de sonlanmayacak gibi görünen İrlanda İç Savaşı’nı uzaktan izleyen ve tıpkı savaş gibi içlerinde fırtına kopan bu iki karakterini bir nevi suç ortağı hâline getiriyor.
Birgün
Nitekim etrafı şiddetle sarılı hassas varlıklarız. Şiddet insanın elinde sadece silahlar, bombalar ile değil, bir kapı tokmağı ile bile yıkıcı, öldürücü bir silaha dönüşebiliyor. Yeats’in dizesinde yazdığı gibi ‘‘Tüm ıssız ruhlar en uç görüşlere meyillidir” (All empty souls tend toward extreme opinions). Aynı filmdeki en ıssız ruh olan genç Dominic’in (Barry Keoghan) trajik yan hikâyesinden, arka planda İrlanda Bağımsızlık Savaşı’nın şiddet seslerinden, kör bir bıçakla kesilen parmaklara kadar bu böyle.
T24
İrlanda’nın en gizli yanlarını, ulusal özelliklerini işlerken çok kendine özgü bir üslup da yakalayan yapım, belki biraz ağır akan bir nehir gibi...
Habertürk
‘The Banshees of Inisherin’in en ilgimi çeken yanlarından biri, hikâyenin Colm’un değil Pádraic’in bakış açısından anlatılması oldu… Colm’un cephesinden anlatılsaydı, Pádraic’ı ana karakterin özgürlüğünün önündeki bir engel, problemli, anlayışsız ve çekilmez bir adam olarak görebilirdik. Ama McDonagh daha ilk andan kamerayı Pádraic’in peşine takıyor ve onunla empati kurmamızı, yaşadığı hayal kırıklığını anlamamızı sağlıyor. Burada Colin Farrell’in oyununun katkısını atlamamak gerek. Farrell, karakterin naifliğini, duygusallığını, kırılganlığını etkili şekilde yorumluyor. Finale doğru arkadaşlığın onun için her şeyden daha önemli olduğunu kalbinizde hissediyorsunuz.