Senaryosunu da, A.K. Small'un "Bright Burning Stars" (2019) isimli romanından uyarlayarak yazan Sarah Adina Smith'in yönetmen koltuğunda oturduğu "Birds of Paradise", sinema dünyasının büyük ustalarından Dario Argento'nun "Suspiria"sının (1977) orijinali ile yeni çeviriminden (remake) (2018):
Başta bardaktan boşalırcasına, sadece "noir" tarz filmlerde bulunabilecek bir biçimde şakır şakır yağan yağmur olmak üzere, ciddi esintiler taşıyan bir film olarak geliyor karşımıza...
Elbette şimdi bu filmde, 'Darren Aronofsky'nin "Black Swan"ından da (2018) izler yok muydu?' diye soran dostlara da, "Haklısınız" demek zorundayız...
Madem bu işten nemalanan profesyonel hazirundan böylesine farklı bir teknik giriş yaptık, gelin isterseniz daha yakından bakalım filmimize...
Nihayetinde, "büyük ödül" olarak adlandırılan "Paris Opera Balesine (Ballet de l'Opéra national de Paris / The Paris Opera Ballet)" katılacak bir erkek ve bir de kadın dansçının seçileceği okulun yöneticisi olmanın yanı sıra süreçteki tüm seçmelerin jüri başkanlığını da Bayan Brunelle (Jacqueline Bisset) üstlenecek olup, Gia'yı (Eva Lomby) saymazsak kadınlar arasındaki en iddialı adaylar da, bir balerin için fazlasıyla iri olan Amerika Virginia'dan burslu olarak Fransa'daki bu okula katılan Kate "Virginia" Sanders (Diana Silvers) ile ailesince, özellikle de annesinin dayatmasıyla geleceğin Rudolf Nureyev'i olarak görülen ve köprüden atlayarak intihar eden erkek dansçı Ollie'nin ikiz kız kardeşi Kristine Froseth'dir (Kristine Froseth)...
Ki, Ollie'nin bu ölüm şeklinin "medyatik bahsi" dahi daha beş yıl öncesinde basketbolcu olan Kate ile çocukluğundan bu yana dans eden Kristine'in ilk karşılaşmalarında, Kate'in nedenini daha sonra Luc (Solomon Golding) ve Claire'den (Alice Dardenne) öğreneceği sebeple saç saça baş başa birbirlerine girmelerine de yol açacaktır...
Öyle ki, Kristine okul jürisinin karşısına, yüzündeki morluk ve kızarıklıklarla çıkmak zorunda kalacaktır...
Neyse...
İki genç kız oda arkadaşı olunca aralarındaki buzlar erir gibi olur...
Bu arada ödüllü yarışmaya tam 15 hafta kalmışken Bayan Brunelle, tüm öğrencilerine yaptığı yılların fare numarasını, adaylar arasındaki dans performansı ile son sırada yer alan Kate'e de uygulamıştır...
Yalnız Kate'in tek sorunu ne yazık ki, Bayan Brunelle'in uyguladığı baskı değil aynı zamanda yeni malzemeler alabilecek bir bütçeye de sahip olamamasındadır...
Tabii ki, ABD'nin Paris büyükelçisi Celine Durand (Caroline Goodall) ile zengin iş adamı Lucien Durand'ın (Roger Barclay) kızları Kristine için durum bambaşkadır...
Üstelik Kristine'in arasının hiç de iyi olmadığı anne ve babası Durand'ler, okuldan kovulmasına ramak kalmış olan Kate'in bursiyeridirler de...
Ancak Kristine bunu, yani Kate'in okuldan atılmasını kesinlikle istememektedir...
Onun niyeti, o yıl için bir istisna yaptırıp, birlikte Paris Opera Balesine katılmalarını sağlamak olup, "Ya hep beraber, ya da hiç birimiz" şeklinde yemin ederek bu konuda birbirlerine söz de verirler...
Gerçi çok geçmez ve Kate Claire'den, söz konusu rekabet olduğunda, Kristine'in kendisini önünde sonunda satacağı uyarısını da duyar...
Dakika 46...
Geride, "homofobikleri" fazlasıyla kızdıracak cinsel fantezileri de içeren farklı sürprizlerle dolu 67 dakikalık bir bölüm daha mevcut...
Bitirmeden, yeşil perde ve görsel efekt teknolojileri ile hareketli dans sahnelerinde sıklıkla dublör performanslarına da başvurulan filmde, yılların Jacqueline Bisset'i ile doğru yolda, emin adımlarla ilerlemekte olan Diana Silvers'ı izlemenin çok hoş bir duygu olduğunu belirtmiş olalım...
Keyifli seyirler,