“Mortal / Torden”, senaryosunu da, Geoff Bussetil ve Norman Lesperance ile birlikte yazan André Øvredal’in yönetmen koltuğunda oturduğu fantastik bir macera filmi…
Muhteşem doğasının görüntülerinin yanı sıra Norveç mitolojisi ve pagan dinlerini kendisine ana tema olarak seçmiş olan filmde, öfkesi ile duygularını enerjiye dönüştürebilen Eric Bergland (Nat Wolff) ve onu neredeyse kanatlarının altına almış olan Christine Aas (Iben Akerlie) ile yerel polis şefi Henrik (Per Frisch) baş karakterlerimiz…
Aynen “The Old Guard” (2020) için yazdığımız yorumda da ifade ettiğimiz gibi her kesimden izleyiciyi “eğlendirmek” amacıyla İngilizce olarak çekilmiş olan bu Norveç filmi, IMDB ahalisini bir kez daha “cart” diye ortadan birkaç parçaya bölerek darmadağın etmiş…
Hangi nedenlerle mi?
Ararsan çok da…
Biz yalnızca bir tanesine değinelim:
Resmen 100 dakikalık film boyunca, Orta Doğu kökenli bütün İbrahimî dinlerin tanrı inancı sorgulanarak gelecekleri tehlikeye atılmış…
Bunu yaparken de, ne yazık ki, maddi olanaksızlıklar nedeniyle yüz milyonlarca dolarlık büyüklükteki bütçelere sahip olan Marvel ve DC prodüksiyonları gibi kurgulanamamış…
Ama bizim Eric, sadece düşünmek ve dokunmak suretiyle dahi dini efsanelerde anlatılan pek çok mucizeyi, bizzat herkesin gözleri önünde gerçekleştirmekten de geri durmuyor…
Örneğin öyle bir sahne var ki filmde, Eric orada kalbi durmuş olan bir çocuğu, elleriyle yeniden hayata döndürür…
Yani (İnciller de İsa Mesih’e atfedildiği gibi) bir ölüyü diriltir…
Tabii bununla da yetinmez…
Sevdiği kadın ıslanmasın diye yağmuru bile durdurabilir…
Üstelik asabı bozulduğunda, ortalığı yakıp yıkabilir de…
Ki, zaten bu durumu açıkça fark eden ve CIA ajanlarını anımsatacak kadar karanlık bir kişiliğe sahip olan Amerikalı elçilik görevlisi Cora Hathaway (Priyanka Bose), kendisini boğulmaktan kurtarmış olmasına karşın Eric’i ortadan kaldırmak amacıyla onun peşine düşer…
Zira filmin bir sahnesinde, Hathaway tarafından net bir biçimde ifade edildiği gibi söz konusu “İbrahimî dinler” olmaksızın, ABD’nin mevcut dünya düzenini kontrol altına tutarak sürdürmesi bayağı bir zorlaşacaktır…
Düşünebiliyor musunuz, eğer bu dinler birdenbire güme giderlerse, en azından kapitalizmin büyük patronu ABD tarafından geliştirilen, Kuzey Afrika’dan başlayıp Afganistan, Pakistan ve Malezya’ya kadar uzatılan “BOP” artı “yeşil kuşak” projeleri, Taliban, El Kaide, IŞİD vs. tarzı selefi ve İhvancı örgütlerce nasıl kontrol altında tutulabilecek…
Aynı biçimde Christine’de Eric’e bir ara, “Sen (geleceği İnciller de müjdelenen) yeni ‘İsa (Jesus)’ mısın?” diye sorar…
Eric’in yanıtı ise, “O, insanları öldürmezdi” olur…
O değil, bu değil de…
Peki, kimdir bu Eric aslında?
Bu film sayesinde sinema dünyasının, olağanüstü güçlere sahip yeni bir kahraman (superhero) daha kazandığı kesin de…
Onun kimliğini ancak, “spoiler” vermemeyi esas edinmiş üslubumuz gereği, yine anlı şanlı Hollywood stüdyolarından birinde çekileceğine inandığımız bir devam filmine de “yeşil ışık” yakılan filmin finalinde öğrenebileceksiniz…
Bitirmeden yorumumuza ilave edeceğimiz son husus, Norveç hükümetinin de katkı verdiği oldukça düşük bir bütçeyle çekildiği her halinden belli olan filmin, ateş, şimşek ve karanlık bulutlarla süslenmiş mütevazı görsel efektlerinin de hikâyeyi yeterince canlı tuttuğunu söylemek isteriz…
Belki, yine klasik bir laf olacak ancak diğer yorumlarımızda olduğu gibi “spoiler vermeden” yazılmayanları yazmaya, anlatılmayanları anlatmaya, söylenilmeyenleri söylemeye çalıştığımız bu son derece özgün satırlar, filme ilişkin aydınlatıcı tespitler toplamımız olsun…
Sinema sanatına yaraşır; “emek ve bilgi verilerek” yazılmış bir başka kapsamlı yorumda yeniden buluşmak üzere, kendi değerlendirme sistemimiz içinde puan olarak 3 verdiğimiz bu film için önerimiz de, olumsuz puan ve yorumlara aldırmadan “bir şans da siz verebilirsiniz” şeklinde olacak…
Keyifli seyirler,
Son bir not:
Tüm hakları bize ait olan bu yorumun orijinali; bir başka mecrada tarafımızca, 19 Ağustos 2020 günü saat 23.48’de yazılarak paylaşılmıştır...