Bıçaklar Çekildi: Gizemli Bir Serüven eleştirileri

Aynen serinin ilk filminde olduğu biçimde, senaryosunu da yazan Rian Johnson'ın, iki yapımcısından biri olarak yönetmen koltuğunda oturmakta olduğu "Glass Onion: A Knives Out Mystery"; eksilmek nedir olmadığını gördüğümüz gerilim ve komedi dozu ile gizemini de son anına kadar koruyan, etkileyici bir devam draması olarak geliyor karşımıza...

Gelin isterseniz, 40 milyon dolarlık bir bütçeyle, yeşil perde ve görsel efekt teknolojileriyle makyaj uygulamalarının yanı sıra, özellikle de zorluk derecesi yüksek sahnelerinde koordinatörlüklerini Lee Sheward'ın üstlendiği; dublör oyuncuların performanslarına yaslanılarak çekilen ve bir ömür boyunca verdikleri ilham için şükran duyarak Angela Lansbury (1925-2022) ile Stephen Sondheim'a (1930-2021) adanmış olan bu Netflix filmine biraz daha yakından bakalım...

***

- 13 Mayıs 2020, COVID-19 pandemisinin hüküm sürmekte olduğu bir ortamda -

Senato seçimlerine hazırlanan Connecticut Valisi Claire Debella'ya (Kathryn Hahn), Alpha Courier şirketince taşınan; kampanyasının destekçisi, milyarder Miles Bron'un (Edward Norton) gönderdiği bir kargo paketi gelir...

Ki aynı esnada kendisi, CNN'e bir TV röportajı vermektedir; kampanya merkezi ve anaokulu olarak kullandığı kocası Devon Debella (Dallas Roberts) ve çocuklarıyla yaşadığı evinden...

***

Diğer yanda...

Zengin ve zengin olduğu kadar çılgınca fikirlere de sahip olan Alpha şirketler grubunun patronu Miles Bron'ın, sürekli fax mesajı gönderdiği Alpha Endüstri'deki baş bilim insanı Lionel Toussaint (Leslie Odom Jr.); telekonferans ile bir araya geldiği diğer bilim insanı dostlarına, bunlardan üzerinde "Biyosfer için Uber" ve Köpeklerde yapay zeka = Konuşma" yazılı olanlarını gösterirken, Claire Debella'ya gelen kargo paketinin benzeri kendisine de gelir...

***

Çok geçmez...

Yardımcısı Peg'in (Jessica Henwick) kargo taşıyıcısından teslim aldığı aynı paketten bir tanesi de, moda tasarımcısı Birdie Jay'a (Kate Hudson) gönderir Miles Bron...

Ancak sorun şudur ki, paketin içinden çıkan ve yekpare ahşaptan oluşan kutuyu; kendisine gönderilen üç kişiden hiçbiri açamamıştır...

***

Derken...

Bir paket de, kız arkadaşı Whiskey (Madelyn Cline) ile Twitch platformu üzerinde canlı yayın yapmakta olan erkek hakları aktivisti Duke Cody'e (Dave Bautista) gelir...

Yalnız bu paketi Cody'nin gözlüklü annesi (Jackie Hoffman), çoktan açmıştır bile...

***

Böyle olunca da...

Kutuların, stereogram (2D); "şaşı bak şaşır" olarak tasarlandığı anlaşılacaktır...

***

Ama iş, bununla da bitmez...

Kutuların içinden önce bir pusula çıkar...

Ardından da...

Birdie Jay'in partisindeki konuklarından Yo-Yo Ma'dan (kendisi) edindiğimiz bilgiye göre; Johann Sebastian Bach'ın, bir müzikal puzzle olan "Little" Fugue in G minor, BMV 578'inin seslendirildiği bir müzik...

Öyle ki, aynı melodi kendisinin üstüne çalındığında; değişmeye başlayarak, muhteşem bir yeni yapıya sahip olmaktadır...

***

Kutunun gizemi, bir süre daha devam etse de; nihayetinde, "Sevgili dostlarım, güzel bozguncularım, en yakın çevrem... Bir süre normalleşmeye ihtiyacımız var... O yüzden hepiniz özel adam da, uzun bir hafta sonuna davetlisiniz... Aramızdaki bağları kutlarken, umarım bulmaca çözme becerinizi de bileyeceğiz... Çünkü çözmek için yarışacağınız sır da öldürülen benim... Seyahat bilgilerini beklerken, yemediğiniz yiyecekleri bildirin... Sevgiler, çok öpüyorum, Miles..." yazılı bir karta ulaşılır...

***

Bir süre sonra...

Aynı kutudan bir tane de, Miles Bron'un tek bir yasal hamleyle, hem de kuruş dahi ödemeden kapının önüne koyduğu eski ortağı Cassandra "Andi" Brand'a da (Janelle Monáe) geldiğini; fakat onun kutuyu, diğerleriyle beraber sükûnetle açmak yerine, çekiçle parçalamayı tercih ederek söz konusu davet kartına ulaştığını öğreniriz...

***

Öteki cenahta, bütün bunlar yaşanırken...

Küvetin içinde oturmuş banyo yaparken bilgisayarda dostlarıyla oyun oynayan Benoit Blanc (Daniel Craig), aniden bir "Acil Toplantı" çağrısı alır...

Zira Blanc, hile yaparken (varlığının önemini, serinin ilk filmi "Knives Out"daki 2019 yorumumuzda uzun uzun vurguladığımız) Angela "Angie" Lansbury'e (kendisi) yakalanmış olup; Angie, Stephen Sondheim (kendisi), Natasha Lyonne (kendisi) ve Kareem Abdul-Jabbar (kendisi) ile oynamakta olduğu oyundan ihraç edilecektir...

Zaten ünlü dedektif Blanc'ın aradığı da, zaman geçirecek oyunlar oynamak değil; tehlikelerle dolu büyük bir polisiye vakadır...

***

İşte bu bağlamda da...

Miles Bron'un, Yunanistan'daki adasına davet ettiği misafirlerin arasına Blanc'da eklenmiş ve kendilerini; adaya götürecek teknenin yanaşmakta olduğu rıhtımda, Bron'un asistanı (Ethan Hawke) karşılamıştır...

***

Adaya doğru yol almakta olan teknedeki herkesin merak ettiği konu, Miles Bron'un Andi'yi neden davet ettiği değil; tersine Andi'nin, "Katil kim?" oyununun oynanacağı bu davete hangi sebeple icabet ettiğidir...

Bitirmeden, ek bir not olarak; dedektif Benoit Blanc'ı adaya, bizzat Miles Bron'un davet etmediğini de belirtmiş olalım...

Ve...

Andi'ye ilişkin soruya, Bron'u adaya kimin ve niye getirttiği hususlarını da ilave ederek; yorumumuza son noktayı koyalım...

Dakika 21...

Merak ve heyecan dozajının giderek yükseleceği filmin geride kalanında siz değerli sinemasever dostlarımızı; ters köşe sürprizleri de bünyesinde barındıran, 120 dakikalık bir bölüm daha bekliyor olacak...

Keyifli seyirler,

Oyunculuk senaryo ve hikaye ilk filme göre daha kötüydü İlk film kadar eğlenceliydi sonuna kadar izlettirdi oyuncuların uyumu ilk filmdeki kadar iyi değildi ama fena sayılmazdı . Kurgu güzeldi

Film sonlara kadar akıcı bir şekilde kendini izletse de sonunu daha iyi yapabilirlerdi.İlk filme nazaran biraz geride kalmış ancak yine de güzel.

Tüm dünyada ve Türkiye'de de olan bir 'platform sendromu' sanırım.Pandemiden dolayı paraya mı sıkıştılar nedir ama hep aynı .. günü kurtarmalık özenilmemiş senaryo,bol ünlü ve efekt felaketleri ile bizi adeta izlemeyin beni dedirten bir film.Ne izledim sonuç nedir bu bana ne kattı diye sormak bile manasız.Çünkü filmin ana düşüncesi boynunu bükmüş kaderine razı..Sadece yazık olmuş Edward abime ki kendisi Dövüş kulübünde efsane bir oyunculuk sergilemişti.Cok fazla film eleştirisi izlediğimden bu film benim için zaman kaybı idi diyebileceğim aşamaya geldim çok şükür.Acardim eleştirisini izler azıcık kitap okurdum uyurdum en azından.