Alabora eleştirileri

Senaryosunu, yönetmen koltuğunda oturmakta olan Aneil Karia'nın kendileriyle birlikte yazdığı hikayeden uyarlayarak Rupert Jones ile Rita Kalnejais'in kaleme aldığı ve böylelikle de ilk uzun metrajlı (debut) sinema filmini çekmiş olduğu “Surge”; gerilim dozunun giderek artacağı, gizem dolu bir drama olarak geliyor karşımıza...

Gelin isterseniz, oldukça düşük bir bütçeyle çekildiği her halinden belli olan; bu İngiliz filmine biraz daha yakından bakalım...

***

Londra Stansted Havalimanı'nda, meslektaşları Emre (Ryan McKen), Vincent (Victor Olamide), Scott (Laurence Spellman), Adaeze (Muna Otaru), Jinaid (Nish Nathwani) ve Lilly (Jasmine Jobson) ile birlikte güvenlik görevlisi olarak çalışmakta olan ve yolculara, "Buraya gelin, lütfen efendim" diye seslenen (sıra dışı bir performans sergileyen Ben Whishaw'ın canlandırdığı) Joseph; yeterli düzeyde İngilizce bilmediğini ifade eden yolculardan Danili'nin (Bogdan Kominowski) üst araması esnasında, oldukça zorlu anlar yaşar...

Kendi doğum gününün kutlanması molası esnasında ise, ağzına soktuğu pasta çatalı ile oldukça "garip" görüntüler sergileyen Joseph; mesaisinin bitiminde de, tam da binanın giriş kapısının önünde...

Bradley'in (Perry Fitzpatrick) motosikletini çalıştırarak...

Akşam akşam, dinlenmek isteyen insanların kafalarını ütülemek de olduğu apartman dairesine döner...

***

Evinde yapacağı tek şey de, her mesai sonrasında olduğu gibi; televizyonun karşısına geçip, yemeğini yemekten öteye geçmez...

Yani içine kapalı kişilikteki Joseph, oldukça rutin bir hayat döngüsüne de sahiptir...

***

Ertesi gün...

Üst araması yaptığı yolculardan, davranışları nedeniyle kafayı yemiş olduğu anlaşılan ve Joseph'e rahatsızlık da veren Gideon'a (Michael Jenn); havalimanı polisi müdahale etmek zorunda kalır...

***

İş çıkışı...

Tren istasyonunun otoparkındaki aracının içinde, kendisini beklemekte olan babası Alan (Ian Gelder) ile buluşan Joseph; bir adama (Robin Pearce) çarpıp, bir başka araca çarpmasının da son anda önüne geçebilen babasıyla beraber...

Annesi Joyce'un da (Ellie Haddington) kendilerini beklemekte olduğu evlerine giderler...

***

Zira...

Eskiyen çamaşır makinası dışarıya çıkartılacak ve yerine de yenisi monte edilecektir...

Ama...

İlk treni kaçıran Joseph gecikmiş ve bu durum da, babasının sinirlerinin bozulmasına yol açmıştır...

***

Neyse...

Montaj sonrasında, herkes biraz daha sakinleşmiş ve öğlen yemeği de yenildikten sonra sıra; sesli su içmesi yüzünden kendisini küçük bir çocukmuşçasına azarlayan annesinin Joseph için hazırlamış olduğu, sürpriz doğum günü pastasına gelmiştir...

Ancak...

"Garip" davranmaktaki ısrarcılığını sürdüren Joseph bu kez de, su içmekte olduğu cam bardağı ısırarak; ağzının kanlar içinde kalmasına sebep olacaktır...

***

Kendini önce banyoya, devamında da sokağa atan Joseph; kendi evine uzandığında...

Yine motosikletini, binanın giriş kapısının önüne çekip çalıştırmakta olan aynı Bradley ile karşılaştığında Joseph; elinden pek bir şey gelemese de, en azından kendisine olan nefretini suratına karşı kusmaktan geri kalmaz...

***

Çok geçmez...

Söz konusu "garip" gelgitleri...

Önce işyerine gitmek amacıyla bindiği trende...

Hem de beş yaşındaki bir kız çocuğunun (Isla Preston) gözleri önünde, ardından da nöbeti sırasında görevinin başında sürdürmeye devam eden Joseph; olaya amirlerinden Siobhan'ın da (Lucy Thackeray) dahil olmasıyla, kovulmak suretiyle işini kaybeder...

Ve soluğu...

Yeni satın aldığı televizyonun kurulumunu yapmak bahanesiyle, hastalandığı için o gün işe gelememiş olan Lily'nin evinde alır...

***

Ki bu gidiş...

Kafayı büsbütün sıyıran Joseph'e, kontrolden tamamen çıkmasını sağlayacak olan; çok çarpıcı bir deneyim daha yaşamasını sağlayacaktır...

Dakika 40...

Görüntü yönetmeni Stuart Bentley'in hareketli el kamerasıyla baş döndürmeye devam edeceği filmin geride kalanında, siz değerli sinemasever dostlarımızı; beklenmedik sürprizleri de bünyesinde barındıran, 65 dakikalık bir bölüm daha bekliyor olacak...

Keyifli seyirler,