Hesabım
    Siyah Çay
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    2,0
    Yetersiz
    Siyah Çay

    Buharlı ve rüyalı hayatlar!

    Yazar: Banu Bozdemir

    Moritanyalı yönetmen Abderrahmane Sissako, 2014 yılında çektiği güçlü drama filmi Timbuktu’dan on yıl sonra çektiği Siyah Çay'da, Çin’de bir hayat kurmak için Fildişi Sahili’nden kaçan Aya’nın karmaşık anlar teşkil eden hayatına bizi odaklamaya çalışıyor ama bunun pek kolay olduğu söylenemez. Çünkü anlatımın biçimsizliği bizlere zor anlar yaşatıyor.

    Bir düğün sahnesiyle başlayan ve bir gelinliğin içinde çırpındıktan sonra yere düşen karıncanın ironisini devam ettirmek isteyen yönetmenin filme dair hızlı ve karışık bakışının altında eziliyoruz biz de adeta. Film bir karakterden diğerine jet hızıyla geçiyor, ülkeler ve zaman dilimleri arasında öyle atlamalar yapıyor ki, hikayelerin düğünden önce mi, yoksa düğünden sonra mı olduğuna dair kafa bulandırıcı etkileri var, hatta bir rüyanın içinde miydik diye sorduruyor ve hiçbir olayı doğrulayamayan bir kaygan bir zeminde çalışıyor. Sissako’nun filmografisine bakarsak Mutluluğu Beklerken ve Bamako’da da geleneksel bir anlatıdan uzaktı ama Timbuktu'da kuşatma altındaki köyün derinliği ile bizi etkilemeyi başarmıştı. Şimdi ise zaman geçişleri konusunda bile isteye seyirciye bir açıklama yapmayı reddeden bir tavrı var!

    .

    Gelinliği ile düğünü terk eden Aya’yı çok hızlı bir şekilde Guangzhou’da bir gece renkli sokakta salınırken, tüm satıcılarla konuşurken, alışveriş yapıp, yemek yerken görüyoruz. Filmin bu kısımlarında bir Wong Kar-Wai duygusu var, hatta Aya karizmatik bir kadın olarak resmediliyor ama birçok karakter ve alt olay örgüsü bunaltıcı geliyor ve karışık olay örgüsünü çözmeye çalışmak yorucu oluyor. Hatta Mandarin dilinde gayet iyi konuşan Aya bir kez daha kafa karıştırmayı başarıyor. Cai’nin işlettiği gurme çay dükkanında yaşanan, çay demlemeye dair dersler ise etkileyicilikten uzak bir buhara dönüşüyor.

    Filmin bu aşk çırpınmasının dışında anlatmak istediği, belki de filme güç katan tek yanı sunduğu çok yönlü portresi, farkında olmadığımız, filmlerde pek de karşılaşmadığımız (Çin için söylüyorum) azınlık kavramıyla hikayeyi karıştırması oluyor. Guangzhou’da Aya’nın dolaştığı sokaklarda bir Afrika göçünün etkilerini görüyoruz. Çin’in üçüncü büyük şehrinde nüfusun yaklaşık yüzde ikisini oluşturan bir azınlık varlığından ve değişen ekonomik gücün çağdaş Çin’in çehresini nasıl değiştirip yeniden biçimlendirdiğinden söz ediyor Sissako bize… Bize uzak hikayeler değil bu kısım, ama diğer kısımları bir hayli sıkıntılı var ediyor yönetmen…

    Filmin diğer kısımlarında Cai’nin eski karısının varlığına, kendisiyle birlikte çay dükkanında çalışan oğlunun varlığına, ayrılmalarına sebep olan bir Afrikalı kadından olan bir kızı olduğuna ve Cai’nin onu görmek için büyük bir istek duyduğuna tanıklık ediyoruz. Bu istek o kadar güçlü ki yine kızını görüp görmediğinden emin olamadığımız bir rüyadan uyanıyoruz Cai ile birlikte.

    .

    Yönetmen anlatım tarzı olarak kısa yollar klasörü üretmiş gibi davrandığı için her karakteri yol boyunca bir yerde unutuyormuş gibi, bu da yeni karakterlerin filme pat diye girmesini sağlıyor. Filmin ilginç sahnelerinden biri de Cai’nin dairesine baskına gelen eski kayınperderi, karısı ve kızının varlığıyla evde başka bir odada mahsur kalan Aya’nın varlığı oluyor. Burada yönetmen biraz da ırkçılıktan bahsetmek istiyor sanırım, Aya ve Cai arasındaki ilişki ise filmin merkezi olmaktan çoktan uzak düşüyor sonuçta…

    Büyük kısmı Tayvan’da çekilen, neon ışıkların varlığıyla çeşitlenen hikayenin görsel sorunu yok. Hatta Aya’nın Cai’ye yemyeşil, katmanlı (Aya’nın saçları gibi) çay tarlalarında eşlik ettiği sahne en iyilerden biri olabilir ama film genel anlamda standart bir duygu ve akışı yakalayamıyor. Çay içme, onun aromasıyla dolup taşma duygusuyla neredeyse hiç tanışamıyoruz. Filmin başlarında yuvarlanan karıncanın işçi karınca olduğunu öğreniyoruz, ırkçılığın yaygın boyutunu bir kez daha deneyimliyoruz. Artık Amerikan rüyası kalmadı dünyada, onun yerine egemen kültürün kimliği altında yaşandığına dikkat çekmeye çalışıyor Sissako. Belki de bu yüzden filmde başta ve sonda farklı tat veren siyah çay metaforuyla sınanıyoruz…

    twitter.com/banubozdemir

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top