“Benim çekmecemde hep birtakım projeler durur...
O projelerden biri de, çok ünlü biri o coğrafyada değil de başka bir coğrafyada büyüseydi ne olurdu üzerine...” diyen Ali Kobanbay'ın o projeyi, çekmecesinden çıkartmak suretiyle senaryosunu kaleme aldığı...
Ve...
Yönetmen koltuğunda da...
"Vizontele" (2001), "G.O.R.A." (2004), "Yahşi Batı" (2009) ve "Aşk Tesadüfleri Sever" (2011) gibi ses getiren filmlerde de imzası bulunan Ömer Faruk Sorak'ın oturmakta olduğu “Kendi Yolumda”; "kara mizah (dark comedy)" ve artık neden olduğunu da anlayamadığımız...
Hafif esintiler de taşıdığı, açıkça ortada olan "neo noir" tarzda kurgulanılmış, ilgi çekici bir "rom - com (romantic comedy)" olarak geliyor karşımıza...
***
Gelin isterseniz...
Başroldeki Ömer Ali karakterini canlandırmasının yanı sıra filmin yapımcılığını da üstlenmiş olan Gökhan Özoğuz'un...
"İçerisindeki mekânlar, olaylar, kişiler, bütün o aralarındaki nüans o kadar gerçek oldu ki... Biz çekerken çok etkilendik...
Sahneler iyiyse, filmi çekerken zaten etkilenirsiniz... Biz sahnelerin hepsinde ya aşırı güldük ya aşırı duygulandık... Sahne çekilirken kenara çekilip ağladık... Çünkü o kadar garip bir durum oluşuyor ki...
Heyecanlı ve keyifliydi... Çok güzeldi..."
Olarak tanımladığı bu filme biraz daha yakından bakalım...
***
Athena Gökhan (Gökhan Özoğuz) ile Hakan'ın (Hakan Özoğuz) kiralık otomobilleri, konser için geldikleri Adana'nın bir bölgesinde aniden arızalanır...
Böyle olunca da...
Birlikte iterek, bir yerlere götürmeye çalışırlar...
***
Yolda rastladıkları pijamalı bir dayıya, "Var mı buralarda bir tamirci?" diye sorsalar da...
Dayı'nın gözü, ikisinin de tiplerini tutmadığı için yanıt alamaz ve yollarına öylece devam ederler...
***
Derken kendilerini...
Ömer Ali'nin (Celal Öztürk) tamirci çırağı olduğu, babasının atölyesinin önünde buluverirler...
***
Oturmaları için yer gösterdiği Gökhan ile Hakan'a çay ikram eden Ömer Ali...
Onlara, kendi çaldığı bağlamanın eşliğinde seslendirdiği...
Ve...
Seslerin eko yapması amacıyla da tuvalette kaydettiği türkünün...
Cep telefonu görüntülerini izlettirir...
***
Gökhan ile Hakan'ın her ikisine göre de...
Bu iş, tamamdır...
Yani olmuştur...
***
Ama...
Gel ve gör ki...
Ömer Ali, telefonuna kaydettiği bu ve buna benzer şarkılar ile türküleri...
Hiç dinlemeye, gerek dahi duymadan silen...
Böylesi bir babanın, Adana'daki tamirhanesinde doğmuştur...
***
İşte...
Filmdeki bu sahne...
Ömer Ali'nin, Gökhan ile Hakan'a...
"Sizin de olsaydı böyle bir peder ve benim gibi Adana'da bir tamirhanede doğsaydınız, acaba Athena olur muydunuz?"
Sorusunu yönelteceği andır...
***
Bu noktadan sonra...
Olay...
Gökhan Özoğuz ve Hakan Özoğuz isimli ikiz kardeşlerin, İstanbul'da doğdukları gün olan 11 Ekim 1976 tarihinde...
Hastanedeki görevlilerin TV'de Eurovizyon şarkı yarışmasını seyrettikleri bir esnada, doğumhanede yaşanan bir bebek kaçırma hadisesine kadar uzanır...
***
Evet...
İkizlerden Gökhan...
Kendisine bir bebek siparişi vermiş olan bir karı kocaya teslim edilmek üzere bir hırsız tarafından kaçırılmış...
***
Üstelik...
Ne...
İstanbul'da doğum yaptığı söylenecek yeni annesi İsmet'in (Suzan Aksoy)...
Ne de yeni babası tamirci Şükrü ustanın (Tamer Levent) saçlarının rengine uymasa da...
Kendisine, Ömer Ali adı verilerek Adana'ya götürülecek olan bu bebek...
Bir de turuncu saçlı olmasın mı...
Dakika 10...
Ferit Aktuğ, Çağatay Aras, Elif Aşık, Özkan Ayalp, Gökçe Bahadır, Şebnem Bozoklu, Tuncer Salman ve Okan Çabalar gibi isimler, oldukça önemli rolleri paylaşırken varlığıyla Erkan Can'ın da renk kattığı filmin geride kalanında siz değerli sinemasever dostlarımızı; “İnsan mı şansını yaratır yoksa şans mı insanı?” sorusunun yanıtının da aranacağı, 80 dakikalık bir bölüm daha bekliyor olacak...
Emek verilerek ve benzeri bir örneğine rastlamanızın da asla mümkün olamayacağı; alışılmış "nesir" tarzının dışındaki, yüzyıllar içinde güzel Türkçemize yavaş yavaş sızarak eklemlenmiş Arapça, Farsça ve Avrupa kökenli sözcükler bütününe entelektüel taklaların attırıldığı...
Ezberleri bozan "lirik" bir anlatım dili de benimsenmek yoluyla yazılmış, bir başka "özgün" yorumda yeniden buluşmak dileğiyle...
Keyifli seyirler,
Son bir not:
Yorumumuzda kullandığımız bilgilerin bir kısmında...
Mehmet Çalışkan'ın, Ömer Faruk Sorak ve Gökhan Özoğuz ile görüşerek 25 Kasım 2022 tarihinde de Habertürk'de yayınladığı; "Ömer Faruk Sorak: Böyle bir kültürün öyle kolay kolay kaybolacağını düşünmüyorum..." adındaki söyleşiden yararlanılmıştır...