“El practicante / The Paramedic”, kısık ateşte pişen yemek tarzı senaryosunu da Rebeca Arnal, David Desola ve Hèctor Hernández Vicens ile birlikte yazan Carles Torras’ın yönetmen koltuğunda oturduğu bir gerilim filmi…
Gelin isterseniz öncelikle, oldukça düşük bir bütçeyle çekildiği her halinden belli olan bu orijinal Netflix filminin hikâyesine şöyle bir bakalım ve böylece de aklımızda tutmamız gereken ana karakterleri birer birer tanımış olalım…
Sağlık görevlisi olan ve acil çağrılar üzerine olay mahalline ambulans ile intikal eden Angel (Mario Casas), gündüzleri bir çağrı merkezinde çalışan, akşamları da köpek psikolojisi dersi almakta olan Fransız asıllı sevgilisi Vane (Déborah François) ile beraber yaşamaktadır…
İşe, ambulans şoförü arkadaşı Ricardo (Guillermo Pfening) ile çıkan Angel’in en büyük özelliklerinden birisi, elinin uzunluğudur…
Ki, böylelikle o, ikinci el mücevherat alım satımı yapan karanlık işlerin içindeki Fermin’in (Raúl Jiménez) sürekli müşterisi de olmuştur…
Köpekli karşı komşu Vicente (Celso Bugallo) ve akşamları tek başına kaldığında sürekli havlayarak Angel’in adeta sinirleri zıplatan köpeğinin durumu da bambaşkadır…
Vane ve özellikle de Angel’in, en önemli tutkularından birisi, bir an önce çocuk sahibi olmaktır…
Fakat ne yazık ki, Angel’in sperm sayısı, tedavisi mümkün olsa da şimdilik bu iş için yeterli gelmemektedir…
Neyse…
Yine bir akşam mesaisindeki Angel ile Ricardo, acil durumdaki bir hastayı alıp ambulansla hastaneye doğru giderlerken, Ricardo’nun dikkatsizliğinin yol açtığı bir trafik kazasına karışırlar…
Sonuçta piyango Angel’a vurmuş ve onun belden aşağısı felç olmuştur…
Kendisine destek olan sınıf arkadaşı Roberto’dan sık sık telefon alan Vane’in durumu, şüpheye kapılan Angel’in zaten berbat durumdaki asabını iyice bozmuş ve bunun üzerine de sevgilisinin telefonuna “Hacker – Phone” isimli bir izleme programı yüklemiştir…
Bir veteriner kliniğinden staj teklifi de almış olan Vane’in (Vanessa) vaziyeti ise, artık gerçekten de çok zordur…
Zira sıklıkla, bir tekerlekli sandalyeye mahkûm olan Angel’in psikolojik tacizleri ile anlamsız taleplerine maruz kalmakta ancak arkadaşlarının telkinlerine de rağmen onu bırakarak gitmeyi içine bir türlü sindirememektedir…
Ta ki Angel’ın, kendi telefonuna bir izleme programı yüklediğini anlayana kadar…
Doğal olarak bu durumda Vane’in yapması gereken en mantıklı şey, pılıyı pırtıyı toplayarak Angel’ı terk etmesi olacaktır…
Ve bunu yapar da…
Yalnız hemen belirtelim ki, filmdeki insana, “merhametten maraz doğar” dedirten ve izleyeni “sinir eden” gerilim dolu atraksiyonda asıl bundan sonra başlıyor…
O nedenle bizde, hikâyenin gelişimine dair son noktamızı burada koyuyoruz…
Bitirmeden yorumumuza ilave edeceğimiz tek husus, eğer iyi oyunculuk performansı ile süslenmiş gerilim filmlerinden hoşlananlardansanız, bu filme bayılacaksınız biçiminde olacak…
Hatta zamanla bir psikopata dönüşen Angel’ı canlandıran Mario Casas’tan, rolünü başarı ile oynadığı için nefret bile edeceksiniz…
Keyifli seyirler,