Senaryosunu da Elizabeth Brundage'in, korkunun büyük ustalarından Stephen King'in kısaca, "Hayaletler, cinayet, normal görünen korkunç bir psikopat ve güzel yazım. Onu sevdim." şeklinde tanımladığı, Türkçeye'de "Her Şey Yok Olur" adıyla kazandırılmış olan "All Things Cease to Appear" (2016) isimli "best selling /çok satan" romanından uyarlayarak yazan ve genellikle de komedi filmleri çeken "karı - koca" Shari Springer Berman ile Robert Pulcini çiftinin yönetmen koltuğunda oturdukları “Things Heard & Seen”,korkunun "haunted house / hayaletli ev" alt konseptinin çarpıcı örneklerinden biri olarak çıkıyor karşımıza...
Üç mevsimin yaşandığı hikaye, 1980 kışı ile başlar...
Aracını Chosen'daki evlerinin garajına park eden George Claire'in (James Norton) otomobilinin ön camına tavandan damlayan kan, telaşla evdeki küçük kızı Franny'i (Ana Sophia Heger) kaparak koşmasına neden olur...
Söz konusu bu anı asla aklınızdan çıkartmamanızı, ancak bu kanın kimin kanı olduğunu düşünerek kafanızı yormamanızı da rica ediyoruz...
Çünkü ne yaparsanız yapın tahmin etmeniz kesinlikle mümkün değil...
Bu olayın ardından flashback geçişi ile birdenbire önceki bahara dönüyoruz...
Şimdi dört yaşındaki aynı Franny'nin Manhattan'daki evlerinde aile içinde yapılan mütevazı doğum günü kutlamasındayız...
O kutlamada, George'un doktora tezini tamamlayarak eyaletin kuzeyindeki Willems'deki özel bir üniversite olan Saginav College'ın Sanat Tarihi bölümünde iş bulduğunu öğreniyoruz...
Ki, çok geçmeden 1800'lü yıllardan kalma tadilat gerektiren ve sanat restorasyonu uzmanı olan Claire ailesinin annesi "bulimia nevroz" hastalığından mustarip Catherine'nin de (Amanda Seyfried) beğendiği bir ev bularak hızlıca taşınırlar da...
Ancak ilk gecelerinde, korkuyla bağırarak odasını terk eden Franny soluğu, annesi ile babasının yataklarının ortasında alırken, Catherine'nin burnuna da bir duman kokusu gelir...
Neyse...
Üniversitedeki ilk gününde George'u, bölüm başkanı Floyd DeBeers (F. Murray Abraham) karşılar ve onu "hoş geldin hediyesi" olarak masasının üzerine bıraktığı Emanuel Swedenborg'un "Heaven and the World of Sprists and Hell / Cennet ve Ruhlar Dünyası ve Cehennem" isimli kitabının bulunduğu ofisine götürür...
Bu arada Catherine'nin tanık olduğu evdeki gariplikler devam ederken çok uygun fiyata çalışacaklarını söyleyen Eddie Lucks (Alex Neustaedter) ve kardeşi Cole (Jack Gore), kendisinin ziyaretine gelirler...
Tabii işe alınırlar da...
Her şey tam da yolundaymış gibi görünüyorken Catherine evde, gözüne ilişen kalınca bir kitabın arasında "lanetli" olduğu vurgulanan üyelerinden birinin adının üstünün çizildiği, doğum ve ölüm tarihlerinin yer aldığı bir aile kütüğü kaydına rastlar...
Yetmez bilinmeyen bir güç tarafından kendisine, mutfak tezgahına sabitlenmiş bir yüzük de işaret edilir...
Elbette o da onu yerinden sökerek çıkartır...
Ürpermesinin yanı sıra iyice meraklanmaya da başlayan Catherine ertesi sabah, tarihsel bir araştırma yapmak üzere taşındıkları Chosen kasabasının Tarih Topluluğuna gider ve oradaki sergide satın aldıkları evin ilk sahipleri Rahip Jacob Smit ve karısının fotoğraflarını görür...
Aynı esnada kütüphanede kızı ile zaman geçiren George, ressam Caravaggio'nun kitabı aracılığıyla Cornell'de edebiyat okuyan genç Willis (Natalia Dyer) ile tanışır...
Böylelikle de yaprakların sarardığı sonbahara girilir...
Ek bir not olarak, "fall" yani sonbahar İngilizce de şelale anlamına da geldiği için bu mevsimsel geçiş sahnesinin olağanüstü bir hayal gücü ile değerlendirildiğini de belirtmiş olarak yorumumuza, üniversitenin koridorlarında George'u bekleleyen tenis arkadaşı Bram'in (James Urbaniak), Catherine ve kendisini evlerine davet etmek isteyen dokuma öğretmeni karısı Justine Sokolov (Rhea Seehorn) ile devam edelim...
Edelim etmesine de...
Gece uyurken Catherine'nin burnuna, yine duman kokuları gelir...
Üstelik evde, ışıklar da yanıp yanıp sönmektedir...
Öyle ki, çok korkmuş olan Franny'de odasında bir kadın gördüğünü iddia etmektedir...
Dakika 29...
Farkındaysanız bu kez kısa kestik...
Zira geride, ne söylesek "spoiler" olacak olan 92 dakikalık ters köşe sürprizler ile dolu olan her bir saniyesine dikkat kesileceğiniz bomba gibi bir Netflix filmi sizleri bekliyor...
Yapılmış veya yapılacak olumsuz yorumlara aldırmadan, her bir karesinde türün hakkının fazlasıyla verildiği bu filmi kaçırmamanızı öneririz...
Keyifli seyirler,