Sanırım Jean-Jacques Beineix, psikolojik açıdan sorunlu kadınlar için en iyi adresin Jean-Hugues Anglade olduğuna inanıyor. 'Betty Blue'da, kendi halinde bir yazar olmaya çabalayan Zorg'un asıl mücadele alanı, giderek kendini yok etmeye azimli bir kadın oluyordu. Anglade açısından benzer bir mücadele, Beineix'nin son filmi olan 'Ölümcül Devir'de (Mortel Transfert) de yaşanıyor. Bu kez ortayaşlı bir psikiyatr olarak karşımıza gelen Fransız aktör, 'divan'ına yatırdığı kadın hastasını dinlerken bir an için uykuya dalınca işler sarpa sarıyor.
Güzel ve kendi çapında arızalı bir kadın olan Olga Kubler (ayrıca kleptoman), doktor Michael Durand'la olan hemen her seansında, mafyöz kocası Max'in kendisine yaptığı sadistlikleri anlatır. Karı koca arasındaki sado mazoşist ilişkinin son bölümüne kulak kabartırken içi geçen doktor, uyandığında kadını divanında ölü olarak bulur. Ortam artık bu noktadan sonra tipik bir Hitchcock filmine dönüşür:
Açıklanması zor bir durum ve bu durumu kendi lehine döndürecek unsurlardan yoksun bir kahraman... Üstelik ortada bir an önce yok edilmesi gereken bir ceset vardır. Ama Beineix, Hitch- cock gibi saf bir gerilimin peşinde değil; o daha çok zamane dertlerinin de masaya yatırıldığı bir kara mizaha yaslıyor sırtını.
'Ölümcül Devir', modern Batı uygarlığının hayatı açıklamaktaki temel düsturu olan Freudyen bakış açısına sahip bir kahramanı sahaya sürüyor; ardından da bu kahramanı, kendi inanç sisteminin yetersiz kaldığı çelişkilerle karşı karşıya bırakıyor. Hastalarını divana yatıran doktor, onlara uzattığı reçetenin bir benzerini üstadı Prof. Armand Zliboviç'in divanında yatarken istiyor. Her şeyi çocuklukla açıklayan öğretisinde, kendi korkularını da çocukken yatağının altına ittiği oyuncak zürafanın esrarında arıyor. (Filmin bu bölümleri hafiften 'Amelie'yi çağrıştırıyor.)
Eski görüntü yönetmeni Tom DiCillo, yönetmenliği denediği 1995 tarihli uzun metrajlı filmi 'Manik Depresif'te (Living in Oblivion), bilinçaltını tuhaf sahnelerle yansıtmaya çalışan yönetmenleri ti'ye alıyordu (burada adres çok belliydi; David Lynch). Beineix de 'Ölümcül Devir'de benzer bir tavrı gösteriyor. Psikiyatr Durand'nın bilinçaltı seyirciye, Salvador Dali tablolarını andırır bir gerçeküstücü unsur ve kadrajlarla geliyor. Fransız yönetmen, bu tür görsel oyunların ötesinde, öyküyü ayakta tutarken sağlam ara karakterlerden de yararlanmayı bilmiş. Örneğin doktorun yazıhanesini gözetleyen ve bir anlamda olayların birinci elden tanığı konumundaki yersiz yurtsuz litoman (her şeyi yakma hastası) da en az psikiyatr kadar zihinlerde yer etmeyi başarıyor (ki bu rolde Goran Paskaljeviç ve Emir Kusturica filmlerinin unutulmaz oyuncusu Miki Manojloviç var). Ve son bölümde oyuna dahil olan mezarlık bekçisi disk jokey...
Sonuç itibarıyla iki yıl önce İstanbul Film Festivali'nde gösterilen, ülkesi Fransa'da 2001'de vizyona giren 'Ölümcül Devir', gerçek zamanından üç yıl sonra salonlarımıza uğrasa da kısır haftanın kaydadeğer seçeneği.
Uğur Vardan / Radikal