En yararlı eleştirilerEn yenilerEn çok eleştiri yazmış üyelerEn çok takip edilen üyeler
Filtrele:
Hepsi
Turgay Buğdacigil
Takipçi
2.065 değerlendirmeler
Takip Et!
3,0
2 Şubat 2021 tarihinde eklendi
Senaryosu Christina Strain tarafından yazılan “Finding 'Ohana”, ilk uzun metrajlı sinema filmini çeken Tayvan asıllı Amerikalı Jude Weng’in yönetmen koltuğunda oturduğu eğlenceli bir drama…
Gelin isterseniz lafı çok daha fazla uzatmadan “görsel efekt” ve “yeşil perde” teknolojilerinden yeterince yararlanılan bu “aile filmine” biraz daha yakından bakalım…
On iki yaşındaki Pili (Kea Peahu) ile arkadaşı Yoli (Kyndra Sanchez), Brooklyn’de katıldıkları geocache yarışmasını birinci olarak tamamlamışlar ve Catskills’de düzenlenecek geocache yaz kampına bir gezi hakkı kazanmışlardır…
Ancak annesi Leilani (Kelly Hu), Pili ile lise son sınıf öğrencisi ağabeyi Ioane’yi (Alex Aiono) dedeleri Kimo’yu (Branscombe Richmond) ziyaret etmek üzere doğdukları topraklar olan O’ahu, Hawaii’ye götürür…
Yani Pili’nin geocache oynama hayalleri suya düşmüştür…
Çok meraklı bir çocuk olan Pili, dedesinin depo olarak kullandığı eski bir otobüsün içinde İspanyolca ve Hawaii dilinde yazılarak resimlendirilmiş ilginç bir defter bulur…
Dedesine yakalanmamak için defteri gizlice saklayarak otobüsten kaçarken ağabeyinin saçlarının kızıl rengi nedeniyle kendisine “gingerbread / zencefilli çörek” diye hitap ettiği Casper (Owen Vaccaro) ve onun obez kedisi Mortimer’a rastlar…
Ertesi sabah kahvaltı yaparlarken iki kardeş, annelerinin beş yıldır evinin emlak vergilerini ödemeyen dedeleri ile yaptığı hararetli tartışmaya tanık olurlar…
Zira Kimo neredeyse evini kaybetmek üzeredir…
Derken önce Casper ve ardından da Ioane’nin gözlerinin fal taşı gibi açılmasına neden olan Hana (Lindsay Watson), kapılarına damlayıverirler…
O esnada arka bahçedeki Pili, dedesine ait eşyalar arasında eline geçirdiği Monks’a ait günce ile 1823 yılının Hawaii’sine bir yolculuk yapmaktadır…
Hikâye bu ya:
Peruvian gemisinde isyan çıkartan Robinson (Marc Evan Jackson), ağaçlara işaretler koyan Brown (Chris Parnell) ve serdümen Monks (Ricky Garcia), yanlarına aldıkları güvenilir birkaç tayfa ile beraber karaya çıkarlar…
Elbette gemiden çaldıkları kocaman bir sandık İspanyol hazinesini de unutmadan…
Dilden dile dolaşan efsanenin bu kadarlık kısmını Pili, İspanyolca olarak okumaktadır…
Gerisini ise Casper Hawaiice’den özetliyor…
Şöyle ki, yine hikâyeye göre:
İngiltere’ye doğru yola çıkmış olan Robinson ile Brown, gemileri battığı için oraya varamadan yolda boğularak ölmüşler…
Monks’da Hawaii’li yaşlı bir çift tarafından sahilde, çok fena dayak yemiş bir biçimde bulunmuştur…
Tamam…
Ama buraya kadar anlatılan olaylar zincirinin doğru olup olmadığını filmin bütününü izlemeden asla öğrenemiyoruz…
Her ne kadar gittikleri Mokoli adasında kaza geçiren Kimo dede torununa, hazine denilen bir şeyin olmadığını söylese de gördükleri karşısında Pili fazlasıyla etkilemiştir…
Üstelik de annesinin, dedesinin borçlarını ödemek üzere gerekli parayı temin etmek için New York’taki evlerini satarak Hawaii’ye taşınmak istediğini duyunca, koruma altındaki “Kualoa Çiftliğine” giderek söz konusu hazineyi bulmak şart olmuştur…
Ağabeyini ikna edemeyen Pili, Casper ile yola koyulur…
Onları arayan Ioane ve Hana’da peşlerinden…
Henüz dakika 43…
Eğer Hawaii’nin eşsiz güzelliklerinde çekilen bu Netflix filmini izleyecek olursanız, o andan itibaren sürprizlerle dolu Indiana Jones tarzı 80 dakikalık bir maceranın sizleri bekliyor olduğundan emin olmalısınız…
Beyazperde.com'da gezintiye devam etmek istiyorsanız çerezleri kabul etmelisiniz. Sitemiz hizmet kalitesini artırmak için çerezleri kullanmaktadır.
Gizlilik sözleşmesini oku.