Uzun zamanlı film…
Yazar: Banu BozdemirCihan Sağlam’ın geçen yıl Altın Koza’da karşımıza çıkan filmi Uzun Zaman Önce, öncelikle aslında ulusal sinemamızda dert yanıp durduğumuz planların toplamını sırtlanıyor gibi. Bir kere maalesef çok uzun, kıyılamayan uzun planlar, etkisi artsın diye uzatılmış sahneler arasında hikayeyi bulmaya çalışır haldeyiz!
Ahmet ve Mehmet kardeşlerin babalarından miras aldıkları, almaya çalıştıkları erkeklik tavırlarının ve kimi zaman ortaya büyük bir dertmiş gibi savrulan suskunluk hallerinin ortasında bir cinayetin gizemini çözmeye çalışıyoruz ama onu da sonuna kadar kovalayıp, pek bir çözüme ulaşabildiğimiz söylenemez!
Hikayede dört ana ve erkek karakter var ve film, sürekli hikayeyi bir diğerine atlatarak seyircide dikkat sorunu yaşanmasına sebep oluyor. Ahmet, Mehmet, Osman ve baba arasındaki erk sorunsalı filmde asıl öne çıkması gereken sorunun üzerine bir güzel toprak serpiyor. Ahmet’in karısıyla arasında bir sorun var ve Ahmet bunu karısıyla paylaşmadan, gidip sorunun kaynağını yok etme yolunu seçiyor. Sonrasında film boyunca içine kapanmış, sigara içip dertlerle dağlanmış bir adam izliyoruz. Karısında ise ayrı bir suskunluk hali… Ne istediklerini, nasıl bir yaşam hayal ettiklerini bilmiyoruz ama baktığımızda bir kasaba ortamında, ortalamanın üstünde bir standarda sahipler. Diğer kardeş Mehmet bu anlamda daha net ve dürüst. Her şeye karşı bir alternatif geliştirmiş durumda. Yaşadığı ortamın, karısının ve çocuklarının farkında ama gözü de dışarıda. Babasının sağ kolu, neredeyse kardeş kıvamında olan Osman’ın açığını yakaladığında, onunla yaptığı ironik konuşmaya diyeceğim yok. Filmin en akan, en keyifli planlarından birisi. Özellikle de Serdar Orçin’in babasının ‘bağrını’ tarif ederken ‘onda bir bağır var zaten’ cümlesi filmin özet cümlesi olabilirmiş diyebilirim. Ama film biraz daha kısa, sıkıştırılmış ve bizi iç hezeyanlarıyla daha az boğmuş olsaydı!
Osman’a gelecek olursak aslında herkesi geride bırakan, filmin asıl adamı edası var onda. Yani olayları gizlice, arka plandan ve çaktırmadan idare eden adam hali… Ama bu adamların yolu kısa olur, ifşa olana kadardır ki burada da öyle oluyor ve Osman bir anda hikaye dışı kalıyor. İlginçtir filmin herkesi birbirine tutturan ucu baba da aramızdan zamansız ayrılıyor ve filmin ayrışması, çözülmesi ondan sonra başlıyor. Ahmet bir aydınlanma yaşıyor, kendine geliyor ve ihbarını yapıyor. Aslında dertop edilse 90 dakikadan kısa bir akışla bize derdini anlatacak olan hikaye, kıyamamazlık yüzünden iki saate sarkıyor. Tamam görüntüler ve ışık yönetimi çok iyi ona diyeceğimiz yok ama her görüntü ve ışık kaynağı hikayeye ne kadar etki ediyor ona da bakmak gerekiyor. Filmin genel havasından kaynaklı bir atmosfer kaybı da var. Kadınların kısaltılmış ve yine erkek karakterden ‘dolayı’ olan varlıkları burada da sirayet ediyor. Hikaye biraz daha derli toplu, biraz daha budanmış bir halde karşımıza çıksaydı demeden edemedim yine!