Bebekler ve anneler!
Yazar: Banu BozdemirSemih Kaplanoğlu filmlerine camiaca ilgili olduğumuz su götürmez bir gerçek! Çünkü onun filmlerinde bir taraflarımızı kaşıyan bir yanlar muhakkak oluyor. Bir önceki filmi Buğday, Kaplanoğlu’nun hayatı sorgulamaları ışığında teknik ve atmosfer olarak kotarılmış ama bizi sapladığı son olarak dinen, vicdanen ve politik olarak biz de yerini bulamamıştı. Kaplanoğlu benim neden şehirlerde, şehirli insanlarla film çekilmiyor isteğimi duymuş olmalı ki Bağlılık Aslı düşüverdi önümüze! Evet ülkemizin Oscar aday adayı olan filmle ilgili aday olduktan sonra haberiniz oldu desek yanlış olmaz. Film bir anda gündemimize düşüverdi ve Kaplanoğlu’nun devamını çektiğini öğrendik!
Bağlılık Aslı, benim şehir filmi kalıplarıma çok uymuyor. Daha doğrusu Kaplanoğlu, Musa’nın Kızıldeniz’i ikiye bölmesi gibi bölmüş karakterleri! Kendisi de aradan sorunsuz bir şekilde geçmeye çalışıyor. Şimdi filmde zengin, modern, beyaz yakalı, çalışmak isteyen, doğum yapmış Aslı’nın kibriyle karşı karşıyayız! Ama bu kibir normali aşan bir kibir. Aslı, etrafını saran her şeye kötücül yaklaşan bir karakter olarak çiziliyor. Kötü karakter iyi çizilir ve onu çevreleyen koşullar iyi detaylandırılıyorsa candır! Ama annelik duygusu üzerinden vurmak biraz kaçak dövüş gibi oluyor. Çalışmak isteyen ama salatayı bile yemek kitabına bakarak yapan, kocasının önüne bir kap yemek koymaktan aciz, (bu arada kocası yemek yapabiliyor) çalışmak için sütünü bir an önce kesmek isteyen, çalışmasa da ala bir hayatı olacak Aslı neden bir an önce iş dünyasında yerini almak istemektedir? Beyaz yakalılardan pek hazzettiğim söylenemez ama onların vicdanlarına bu kadar derin nüfuz etmek biraz kolaycılık gibi duruyor. Filmin asıl eleştiri noktalarından biri de Aslı’nın karşısına konulan Gülnihal karakteri! Taşradan gelmiş, askerdeki kocasını bekleyen, para kazanmak için kendi çocuğunu kayınvalidesine teslim edip başkasının çocuklarına bakmak zorunda olan, melek kıvamında bir kadın. Yemek yapmayı, süt mayalamayı da biliyor. Gerçi bir yerde yönetmen biraz anlayışlı davranıp Gülnihal’in getirdiği keki kayınvalidesinin yaptığını söyletiyor. Onun da (yönetmen) Aslı gibi kafası karışık! İyilikle kötülük sarkacını sürekli yarıştırır bir halde!
Aslı evinde oturup çocuğuna baksa, Gülnihal de kendi çocuğuna bakabilecek belki. Böyle zincirleme kendi çocuğuna bakamayan kadın durumu ortaya çıkmayacak ama Aslı gibi kadınlar olduğu sürece bu zincir hep devam edecek gibi bir yorumu da var filmin.. Tabii Aslı’nın sorunları çocuk ve işle bitmiyor. Eşiyle de kopuk bir ilişkisi var, yıllar önce kendilerini terk eden annesine de büyük bir öfkesi. Anlayacağınız çevrelenmiş, kalıp bir şekilde önümüze sunulmuş bir hayat onunkisi! Mutsuz ve tatminsiz! Ne yaparsa yapsın mutlu olamayacak, çünkü o çocuğunu büyütmek gibi büyük bir nimeti kariyer sevdası için elinin tersiyle itiyor! Karşısında ise Gülnihal gibi net bir kadın var! Beklemek ve büyütmek tek amacı! İkisinin çarpışmasını gayet acımasızca yapıyor yönetmen!
Tabii film ve görüntü, detaylar ve yönetim açısından tam bir yetkinlik içeriyor. Üzerimize gölgesi düşen binalar, siluetler, bizi her yerde kıstıran plazalar filmin genel depresif havasına etki ediyor, katılım sağlıyor. Zaten yönetmenlikte sorun yok, bakış açısı kaşıyıcı ve kanatıcı! Sonuçta karşımızda yıllardır çeken ve ne çektiğini bilen bir yönetmen var. Her karenin, her detayın nereye gideceğini ince ince hesaplamış biri! Bu anlamda iki kadını annelik duygusu üzerinden çarpıştırması tepkileri çeken!
Bir yanda da Aslı’nın baba faktörü var tabii. İşi konusunda idealist ama geri kalan her şeyde düşüncesiz! Sabahları bile içki içen, çocuklarının geleceğini düşünmeyen babayı da Aslı’nın yanına ikinci sıradan yerleştirmek mümkün! Onun da sorunu alkoliklik ve yol açacağı sorunlar konusunda yol gösterici oluyor! Kaplanoğlu modernizmle ve belki de ülkenin politik olarak uzlaşamadığı kesimiyle bir bebek üzerinden hesaplaşmaya girişiyor. Ölümle uzlaşı sağlamaya çalışması, kader birlikteliği, aynı gemi hesabı bir noktaya getirme çabasına denk düşüyor ve Aslı’yı kucağında iki çocukla kendince her şeyi çözmüş olarak, gevşemiş bir halde görüyoruz. Ama izleyenlerin gerginliği devam ediyor!