Senaryosunu da kaleme almasının yanı sıra, filmin giriş sahnesindeki terk edilen Samuel karakterini de canlandıran Samuel Theis'in yönetmen koltuğunda oturmakta olduğu "Petite nature / Softie"; mutsuz ve bir o kadar da umutsuz aile koşullarında yaşamasına ilaveten...
Kent çeperlerindeki mahallelerde büyüme çabası içine giren on yaşındaki bir erkek çocuğunun, LGBTI+ tarzdaki cinsel yöneliminin ön plana çıkarıldığı...
Psikolojik bir drama olarak geliyor karşımıza...
***
Gelin isterseniz, 9 Temmuz 2021 tarihindeki dünya prömiyeri; Cannes Film Festivali'nin "Eleştirmen Haftası (Semaine de la critique)" kısmında yapılan bu Fransız filmine biraz daha yakından bakalım...
***
On yaşındaki Johnny Jung (Aliocha Reinert), annesi Sonia (Mélissa Olexa), küçük kız kardeşi Mélissa (Jade Schwartz), ağabeyi Dylan (Ilario Gallo) ve köpekleri Gucci ile beraber...
Annesinin üç yıl boyunca sevgili hayatı yaşadığı, (yönetmen ve senaristimiz) Samuel'in evinden ayrılarak...
Almanya sınırındaki, kuzey doğu Fransa'daki Forbach kasabasındaki bir yere taşınmakta olup...
***
Bu taşınma işindeki önceliğini de aynı Johnny...
Ellerinde tutmakta olduğu...
Naylon torbalar içindeki suya doldurulmuş balıkları...
Halen hayatta...
Ve...
Öylece oradan araya koşuşturabiliyorlarken...
Yeni evlerindeki akvaryumla buluşturmaya vermiştir...
***
Derken...
Nasıl huylu huyundan vaz geçmezse...
Alışkanlıklarından fedakarlıkta bulunmayarak daldan dala konmayı sürdüren hercai Sonia...
Taşındıkları mahallede de kendine, sevgili ayarlamakta gecikmezken...
***
Evlerindeki ilk günün sabahında...
Johnny ile giyinmesine yardımcı olduğu Mélissa...
Soluğu okulda alacaklardır...
***
Bu arada...
Johnny'nin okuldaki öğretmeninin de...
Aynen kendileri gibi Forbach'a yeni taşınmış olan Jean Adamski (Antoine Reinartz) olduğunu görüyoruz...
***
Ki bu da...
Gerek Adamski'nin öğrencilerini gerekse de öğrencileri Adamski'yi henüz tanımadıkları anlamına gelmek de olup...
Adamski çocuklara...
Adını söyleyeceği öğrencinin; sınıfa kendini, yirmi yıl sonra nasıl hayal ettiğini anlatmasını önermekte...
***
Ve...
Açıklamalarını...
"Otuz yaşında nasıl bir hayat hayal ediyorsunuz? Mesleğiniz ne olacak? Nerede yaşayacaksınız? Evli mi olacaksınız? Çocuklarınız olacak mı?"
Biçiminde de sürdürmektedir...
***
Ancak...
Bu oyun esnasında bizler...
Sıra kendisine geldiğinde...
Johnny hakkında...
Annesinin Almanya'daki, bir Türk'ün işletmek de olduğu bir tekel bayiinde çalışıyor ve kendilerini bırakıp kaçan biyolojik babası ile de nadiren iletişime geçebiliyor olması dışında...
Yepyeni bir şey değilse de...
***
Bay Adamski'nin...
Orasının aslında bir manastır olmadığı için, tayin edildiği devlet okulunun müfredatında seçmeli din dersinin bulunmasını garip bulduğunu da öğrenmiş oluruz...
Ki annesinden...
Bir muafiyet dilekçesi yazmasını isteyen Johnny'de zaten...
Din derslerine katılmak niyetinde değildir...
***
Çok geçmez...
Platonik bir aşkla, öğretmenine ve öğretmeninin...
Kendilerininkine hiç de benzemeyen düzenli yaşam stiline özel bir ilgi duymaya başlayan Johnny...
Onun...
Kasabada yaşadığı mekana ilaveten...
Kız arkadaşı Nora'nın (Izia Higelin) varlığını da keşfedecek...
***
Ama bu keşfini...
Gecenin geç bir saatine kadar...
Kardeşi Mélissa ile birlikte yapması sebebiyle...
Çocuklarına dair merak ve korkudan, zaten öfkeden delirmiş olan annesinden sopayı yer yemez de...
Evden kaçarak, öğretmeni Bay Adamski'ye sığınacak...
***
Elbette...
Risk almak istemeyen Adamski...
Nora'nın da ısrarıyla...
Anında telefonuna sarılarak...
Sonia'yı haberdar edecek...
***
Fakat...
"Orada mı? İyi, orada kalsın! Onu bulduğum yerde parçalayacağım!" diyen Sonia...
Bu haberi hiç umursamamış gibi davranıp...
Telefonu Adamski'nin suratına kapatsa da...
***
Burnundaki kan lekelerini silip...
Kendisine, temiz bir tshirt de veren Adamski...
Johnny'i götürüp annesine teslim edecektir...
Dakika 40...
***
Adamski'nin, pedofili olmakla suçlanılmaktan kıl payı bir mesafeyle yırtacağı filmin geride kalanında, siz değerli sinemasever dostlarımızı; Samuel Theis'in, konuya daha da bir şeffaflık kazandıracak olduğunu düşünmesi bağlamında...
"Son bir not" olarak...
Sözlerinin Türkçe çevirisini de paylaşacağımız, Deep Purple'ın efsanevi parçası "Child in Time" (1970) ile final yapacağı...
53 dakikalık bir bölüm daha bekliyor olacak...
***
Emek verilerek ve benzeri bir örneğine rastlamanızın da asla mümkün olamayacağı; alışılmış "nesir" tarzının dışındaki, yüzyıllar içinde güzel Türkçemize yavaş yavaş sızarak eklemlenmiş Arapça, Farsça ve Avrupa kökenli sözcükler bütününe entelektüel taklaların attırıldığı...
"Irkçılık", "faşizm", "homofobi" ve doğruluğunun bilimsel olarak kanıtlanması imkansız bir metafizikten ibaret olan "inanç övücülük" yahut da "yericilik" içermediği için...
Ezberleri bozan "lirik" bir anlatım dili de benimsenmek yoluyla...
25 - 30 kelimelik Türkçe bilgi haznesinin ötesine geçilerek yazılmış, bir başka "özgün" yorumda yeniden buluşmak dileğiyle...
Keyifli seyirler,
Son bir not:
Bir Zamanların Çocuğu
Bir zamanların tatlı çocuğu, göreceksin ayıran çizgiyi
İyiyle kötü arasında çizilmiş olan o çizgiyi
Göreceksin dünyaya ateş eden kör adamı
Hırpalayarak geçen mermileri
Eğer kötü biri olsaydın, ki yemin ederim
Vurulmazdın uçan kurşunla
Gözlerini kapatman ve başını eğmen iyi olurdu
Ve beklemen kurşunun sekmesini