Hesabım
    Onca Yoksulluk Varken
    Ortalama puan
    3,2
    9 Puanlama
    Onca Yoksulluk Varken hakkında görüşlerin ?

    3 Kullanıcı yorumları

    5
    0 Eleştiri
    4
    1 Eleştiri
    3
    1 Eleştiri
    2
    0 Eleştiri
    1
    1 Eleştiri
    0
    0 Eleştiri
    Sırala
    En yararlı eleştiriler En yeniler En çok eleştiri yazmış üyeler En çok takip edilen üyeler
    Remzi Dirgen
    Remzi Dirgen

    7 değerlendirmeler Takip Et!

    1,5
    17 Mayıs 2021 tarihinde eklendi
    Son derede gereksiz ve kötü bi film. Film bitince ee yani? Diyorsunuz ve izlediğiniz için size bir şey katmıyor.
    Berrako1985
    Berrako1985

    9 değerlendirmeler Takip Et!

    4,5
    7 Şubat 2021 tarihinde eklendi
    Merhaba,
    Net bir film ve tadında bırakıldığını düşünüyorum... Sakin ama akıcı ilerleyen bir film her şey yerli yerinde bence izlenmeli beğendim.
    Turgay Buğdacigil
    Turgay Buğdacigil

    Takipçi 2.094 değerlendirmeler Takip Et!

    3,5
    24 Kasım 2020 tarihinde eklendi
    “La vita davanti a sé / The Life Ahead”, senaryosunu da, Fransız yazar Romain Gary'nin (ve bunu da ancak, 1980 yılındaki intiharının ardından geride bıraktığı bir metinde açıklayan) Émile Ajar‎ takma adıyla yazdığı “La vie devant soi”(1975) den uyarlayarak Ugo Chiti ile birlikte kaleme alan Edoardo Ponti’nin yönetmen koltuğunda oturduğu “sarsıcı” bir drama…

    Başrolünü Simone Signoret’nin oynadığı “La vie devant soi / Madame Rosa” (1977) isimli, Fransa’ya “Yabancı Dilde En İyi Film” kategorisinde Academy ödülü de kazandırmış olan bir başka sinema uyarlaması daha bulunan romanın bu seferki kurgusunu çekenin, Sophia Loren – Carlo Ponti çiftinin oğulları Edoardo (1973) olduğunu belirterek başlayalım işe…

    Yani sözün özü “La vita davanti a sé”, oğul yönetirken 86 yaşındaki annesi Sophia Loren’in, on bir yıllık uzunca bir aradan sonra Covid – 19 salgınını fırsata çeviren Netflix aracılığıyla: Belki yaygın bir biçimdeki bir “beyaz perde” şovu ile değil ama evlerimizdeki televizyon ekranlarının başlarındaki bizlere, “şanına yaraşır” bir dönüş yaptığı şahane bir “usta sanatçı performansı filmi” olarak çıkmış ortaya…

    Zira Loren, “Bayan Rosa” karakterini, sanki Romain Gary o romanı vakti zamanında, bugünleri hayal ederek bizzat kendisi için yazmışçasına oynamış…

    Zaten yılın “En İyi Kadın Oyuncu” kategorisindeki Oscar heykelciğinin “favori adayı” olarak yarışacağına neredeyse kesin gözüyle bakılan film için sırf yarışma kuralları gereği, 6 Kasım 2020 tarihinde sınırlı bir salon gösterimi de yapılmış…

    Ki, çok büyük bir terslik olmaz yahut da önümüzdeki günlerde yepyeni bir gelişme yaşanmazsa bu ödül, bize göre 2021 yılında Sophia Loren’e gider…

    Bu kısa bilgilendirmelerin ardından filmimize gelecek olursak…

    Filmin anlatıcısı da (narrator) olan onlu yaşların henüz başlarındaki Senegalli öksüz Momo (Ibrahima Gueye) ile kırk yılını sokaklarda geçirdiğini ifade eden eski fahişelerden Bayan Rosa’nın (Sophia Loren) yolları ilk kez, Momo’nun güpegündüz herkesin gözleri önünde Rosa’nın şamdanlarını zor kullanarak çalıp kaçtığı bir semt pazarında kesişir…

    Ancak vasisi olarak Momo’yu yanında barındıran ve evinde kesinlikle çalıntı mal görmek istememesinin yanı sıra aynı zamanda Rosa’nın doktoru ve dostu da olan Dr. Coen (Renato Carpentieri), Momo ile beraber şamdanları iade etmek üzere Rosa’ya giderler…

    Şamdanlar verilir ve gönülsüz de olsa özür de dilenir…

    Sokaklardan elini eteğini çektikten sonra geçimini, genç fahişelerin çocuklarına bakarak kazanmakta olan Rosa’ya Dr. Coen, Momo’yu da yanına almasını söyler…

    Sonunda Doktor, Rosa’yı Momo’nun bakımını ve kişisel gelişimini üstlenmesi için ikna eder…

    Yalnız bu kez, yaşlı Rosa kadar “çetin ceviz” olan genç Momo’nun aklının da yatırılması gerekecektir bu işe…

    Ve nihayetinde dakikalar on üçü gösterirken Momo, bir Arap kadının kendi yaşlarındaki oğlu Iosif (Iosif Diego Pirvu) ile vakti zamanında babası tarafından evlatlıktan reddedilmiş olan “transseksüel” Lola’nın (Abril Zamora) küçük çocuğu Babu’nun da yaşamakta oldukları Rosa’nın evine atıverir o sıska bedenini…

    Filmin devamında kadroya, elden geçirilerek onarılmış eski halı ve kitaplar ile ıvır zıvır eşyaları satmakta olan Momo gibi diğer bir “Müslüman karakter” Bay Hamil’de (Babak Karimi) dâhil olurken, Rosa’nın Momo’nun yaşlarındayken Auschwitz toplama kampında kalmış olan bir Yahudi olduğunu da öğreniyoruz…

    Yalnız Momo’nun, kendisini yalayan hayali bir dişi aslan ile güreşmekte olduğu öyle bir bölüm var ki, gördüğünüzde gülmekten bayılacaksınız…

    Elbette pek çok duygusal sahne de bekliyor olacak, kaderleri birbirine çokça benzeyen “can yoldaşı” Rosa ile Momo’nun yaşayacaklarında sizleri…

    O nedenle de “dark comedy / kara mizah” unsurlardan da fazlasıyla yararlanılan bu filmi kaçırmayın diyoruz…

    Keyifli seyirler,
    Daha Fazlasını Göster
    • En son Beyazperde eleştirileri
    • En İyi Filmler
    • Basın Puanlarına Göre En İyi Filmler
    Back to Top