Senaryosunu Brent Dillon'ın yazdığı ve yönetmen koltuğunda Adam Randall'ın oturduğu "Night Teeth", vampir ana temalı bir aksiyon - gerilim olarak geliyor karşımıza...
Gelin isterseniz, 21.7 milyon dolarlık bir bütçe ile çekilen ve izlerken "korkutmak" hiç değil ama birazcık da olsa "ürkütmek" yerine insanı büsbütün "gülümseten", "cinsellik" ile de parlatılarak güçlendirilmiş olan bu Netflix filmine biraz daha yakından bakalım...
Maria'yı (Ash Santos) ABD'de yaygın bir biçimde kullanılan, makineleri madeni para ile çalışan bir halk çamaşırhanesinden alan Jay (Raúl Castillo), insanlar ile vampirler arasındaki barış antlaşması uyarınca kendi türlerinin girmesinin yasaklanmış olduğu bir bölge de, aslen orta kademe bir vampir olan Victor (Alfie Allen) ile karşılaşır karşılaşmaz, aracını Maria'ya verip kardeşine gitmesini söyler...
Zira vampirler ile yapılan barış anlaşmasının insani denetiminden sorumlu Boyle Heights'in yöneticilerinden Jay, adamlarını uyarmak istemektedir...
Ancak çoktan öldürüldükleri için gecikilmiş, üstelik aracın sürücü koltuğunda oturmakta olan Maria'da, Victor tarafından kaçırılmıştır...
Yani aynen Victor'ın kafasında kurguladığı plana uygun olarak Jay, başta en tepedeki yöneticiler olmak üzere tüm vampir nüfusuna karşı kışkırtılmıştır...
Derken...
İşi, Beverly Hills bölgesinde Uber tarzı şoförlük yapmak olan Jay, büyük anneleri Abuela (Marlene Forte) ile birlikte yaşayan üniversite öğrencisi kardeşi Benny'nin (Jorge Lendeborg Jr.) ısrarına dayanamayarak, sadece o için gece Jay kimliği ile sürücülük yapmasına izin verir...
Ki, kendisi ve arkadaşları silahlanarak Victor'ın peşine düşeceklerdir zaten...
Benny'nin o geceki müşterileri ise, gizli bir ajandaya sahip olmaları sebebiyle, Benny'i aslında Jay zannederek şoför olarak tutan Blaire (Debby Ryan) ile Victor'ın sevgilisi Zoe (Lucy Fry) olup sabaha kadar o parti senin bu parti benim gezeceklerdir...
Yalnız müşterilerinden Zoe'nin araçta unuttuğu telefona, Jay'in suratının nasıl göründüğüne dair sorular soran Victor'dan bir mesaj geldiğini görünce Benny, ağabeyi Jay'i arasa da ulaşamaz ve acil geri dönüş yapması gerektiğini belirten bir uyarı mesajı bırakır...
Vampir konusundan haberdar olmasa da bir şeyler döndüğünden iyice huylanan Benny, kızların araçta bıraktığı çantayı kurcaladığında da; aralarında kana bulanmış yüzlük destelerin de bulunduğu dolarlarla karşılaşır...
Fakat Blaire ile Zoe'yi, aracının içinde beklediği kapalı otoparka bir polis memuru (Dane Rhodes) gelip de elindeki fenerle bütün araçları teker teker yoklamaya başlayınca panik yapan Benny kendini, Blaire ile Zoe'nin biraz önce girdikleri, vampirlere kontrollü kan temin edilen otelin içine atıverir...
Bir resepsiyonist (Devyn A. Tyler) tarafından karşılanarak durdurulan Benny, tesadüfen yerde bulmuş olduğu üyelik rozeti sayesinde asansöre bindirilerek kızların da, kanlarını emerek öldürdükleri Daniel (Hunter Burke) ve Max (Kevin Reid) ile beraber oldukları üst kata çıkartılır...
Ve elbette kızların Jay olduğunu sandıkları Benny, bu manzaraya tanık olmuş ve kaçarak otoparktaki polis Anderson'dan yardım istemiş fakat vampilerle işbirliği içinde olduğundan Benny'i önce tutuklamış ardından da Blaire ile Zoe'ye teslim etmiştir...
Kızlar cephesinde bunlar yaşanırken, insanlar ile vampirler arasındaki barış antlaşmasını kimseden izin almadan tek başına bozan Victor, Los Angeles'ı yöneten beş üst düzey vampirden Grace (Megan Fox) ile Eva (Sydney Sweeney) dahil üçünü ortadan kaldırmış ve geriye de sadece iki patron kalmıştır...
Onları da yok ettikten sonra liderliği ele geçirecek olan Victor, kent de terör estirecektir...
Dakika 47...
Geride sizleri, Jay ve arkadaşları ile Victor, Zoe ve Blair'in kafa kafaya gelip kapışacakları 60 dakikalık "hararetli" bir bölüm daha bekliyor olacak...
Farkındaysanız Benny'nin adını, taraflardan herhangi birinin içine sıkıştırmadık...
Neden mi?
İzleyin de görün...
Hele de, "bomba" kıvamındaki sürprizlere sahip olan finalini...
Eminiz meraklıları, türün efsanevi TV dizilerinden "Buffy the Vampire Slayer" (1997 - 2003) ile harika vampir filmlerinden biri de olan büyük sinema ustası Francis Ford Coppola'nın "Bram Stoker’s Dracula" sı (1992) ve Stephen Norrington'ın "Blade" in den (1998) kısmi esintiler de taşıyan ama daha "popcorn" kalan bu filmi, yine de beğeni ve aynı keyifle seyredeceklerdir,