Hesabım
    CODA
    Ortalama puan
    4,0
    33 Puanlama
    CODA hakkında görüşlerin ?

    5 Kullanıcı yorumları

    5
    1 Eleştiri
    4
    4 Eleştiri
    3
    0 Eleştiri
    2
    0 Eleştiri
    1
    0 Eleştiri
    0
    0 Eleştiri
    Sırala
    En yararlı eleştiriler En yeniler En çok eleştiri yazmış üyeler En çok takip edilen üyeler
    Turgay Buğdacigil
    Turgay Buğdacigil

    Takipçi 2.063 değerlendirmeler Takip Et!

    4,0
    22 Temmuz 2024 tarihinde eklendi
    Kendisine Academy ve BAFTA Ödülleri'ni de kazandıran...

    "La Famille Bélier" (2014) isimli Belçika-Fransa ortak yapımı filmden uyarladığı senaryosunu da kaleme alan Sian Heder'ın yönetmen koltuğunda oturmakta olduğu "CODA"; komedi unsurlar ile de süslenilmiş, şahane bir drama olarak geliyor karşımıza...

    ***

    Gelin isterseniz, diğer 63 ödüle ilaveten "Yılın En İyi Filmi", "En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu" ve "En İyi Senaryo Uyarlaması" kategorilerindeki Academy Ödülleri'ni de...

    Sonuna kadar hak etmek suretiyle kazanan; bu Apple+ TV platformu filmine biraz daha yakından bakalım...

    ***

    Massachusetts'in kuzeydoğu kıyısındaki Gloucester'da...

    17 yaşındaki lise öğrencisi Ruby Rossi (Emilia Jones)...

    Ailenin işitip konuşabilen tek üyesi olup...

    Annesi Jackie Rossi (Marlee Matlin), babası Frank Rossi (Troy Kotsur) ve ağabeyi Leo Rossi (Daniel Durant) ile birlikte yaşamakta...

    ***

    Ve...

    Fırsat buldukça da...

    Geçimlerini balıkçılıkla sağlayan Frank ve Leo ile beraber...

    Angela Rose adlı tekneleriyle...

    Denize açılarak avlanmaktadır...

    ***

    Neyse...

    Balıkçılık yapıyor ve de değiştirmediğinde...

    Kıyafetlerine de siniyor olması sebebiyle kokuyor olması yüzünden okulda...

    Audra (Molly B. Thomas) gibi kızların alay konusu da olan Ruby...

    Yakın arkadaşlarından Gertie (Amy Forsyth) ile kolay not alınabilecek bir seçmeli dersin peşine düşmüşlerken...

    ***

    Platonik bir aşkla ilgi duyduğu Miles'ın (Ferdia Walsh-Peelo) "Koro" dersini seçtiğinin ayrdına vardığında...

    Gertie'nin itirazlarına rağmen...

    Hiç düşünmeksizin...

    Kendi adını da...

    Aynı listeye ekletecek...

    ***

    Ertesi sabah da...

    Müzik odasındaki piyanonun başında oturmakta olan Bernardo Villalobos'un (Eugenio Derbez)...

    Yani kendi deyimiyle "Bay V"nin dersine...

    Teşrif edecek...

    ***

    Ancak...

    Bay V'nin...

    Öğrencilerinin ses renklerini tespit amacıyla başlattığı...

    Ve kendilerine birer birer şarkı söylettiği ilk derste korkuya kapılan Ruby...

    Sıra tam kendisine geldiğinde...

    Çantasını sırtladığı gibi anında sınıfı terk etse de...

    ***

    Daha sonra kendini...

    Şarkı söyleyiş şeklini...

    Ziyadesiyle beğenen Bay V'ye affettirmesine ek olarak...

    ***

    Farkında olmadan da olsa...

    Fırsatını bulsa...

    Neredeyse ağzının içine düşeceği Miles ile düet yapabilecek kapasitedeki...

    Kişi olarak seçilmesini de sağlayacaktır...

    ***

    Bu arada yeri gelmişken...

    Rossi ailesinin...

    Bin bir zorluk ve masrafla tuttukları deniz ürünlerine...

    Aynen diğer balıkçılara da yaptıkları muameleyle...

    Toptancı Tony (John Fiore) ve Gio Salgado (Armen Garo) biraderlerin...

    Son derece düşük fiyatlarla el koyduklarını...

    ***

    Böylelikle de o insanları...

    Fakru zaruret içinde bırakırlarken...

    Leo'nun kafasında...

    Mağdur vaziyetteki...

    Öteki balıkçıları da saflarına çekip...

    Bir kooperatif kurma fikrini uyandırmış olduğunu da belirtmiş olalım...

    ***

    Derken...

    Liseyi bitirir bitirmez...

    Ekonomik açıdan...

    Ciddi olarak zorlanmakta olan ailesine yardımcı olmak gayesiyle...

    Tekneleri Angela Rose'ta...

    Tam zamanlı balıkçı olarak çalışmayı planlayan Ruby'e Bay V...

    Kendisinin de mezun olduğu Boston'daki Berklee College of Music'e...

    Burslu olarak gitmesini önermesin mi...

    ***

    Ki...

    Aynı Bay V...

    Miles'a da bu konuda danışmanlık yapmakta...

    Ve...

    Benzeri bir hizmeti...

    ***

    Annesi Jackie'nin...

    Bırakın Berklee'ye gönderilmesini...

    Lisedeki koroya katılmasını dahi...

    "Ergence" bularak küçümsediği bir ortamda...

    Kendisinde ışık gördüğü Ruby'e vermeyi de arzulamaktadır...

    Dakika 35...

    ***

    Başta Leo ve Frank olmak üzere...

    Salgadolara soyulmaktan bıkıp usanan balıkçıların vereceği kooperatifleşme ve Ruby'nin Berklee'ye katılma çabasının damgasını vuracağı filmin geride kalanında siz değerli sinemasever dostlarımızı; büyük bir beğeniyle izleyeceklerini umduğumuz, 76 dakikalık bir bölüm daha bekliyor olacak...

    ***

    Emek verilerek ve benzeri bir örneğine rastlamanızın da asla mümkün olamayacağı; alışılmış "nesir" tarzının dışındaki, yüzyıllar içinde güzel Türkçemize yavaş yavaş sızarak eklemlenmiş Arapça, Farsça ve Avrupa kökenli sözcükler bütününe entelektüel taklaların attırıldığı...

    "Irkçılık", "faşizm", "homofobi" ve doğruluğunun bilimsel olarak kanıtlanması imkansız bir metafizikten ibaret olan "inanç övücülük" yahut da "yericilik" içermediği için...

    Ezberleri bozan "lirik" bir anlatım dili de benimsenmek yoluyla...

    25 - 30 kelimelik Türkçe bilgi haznesinin ötesine geçilerek yazılmış, bir başka "özgün" yorumda yeniden buluşmak dileğiyle...

    Keyifli seyirler,
    theyurdal
    theyurdal

    Takipçi 561 değerlendirmeler Takip Et!

    4,5
    14 Temmuz 2022 tarihinde eklendi
    Kesinlikle aldığı ödülü hakediyor. İzleyin.
    Bay ?
    Bay ?

    22 değerlendirmeler Takip Et!

    4,5
    15 Mart 2022 tarihinde eklendi
    Film size Manik-Depresif duygular yaşatıyor. Öyle ki bir yanağınız sert bir tokat yemiş gibi içinizi sızlatırken, diğer yanağınız kulaklarınıza varıncaya kadar gülüyor. Sessizliğin sesi olmaya çalışırken, bir yanda sahip olduğu ebeveynlerden dolayı dışarıda dışlanan, içeride ise o sessizliğin içinde olmadığı için farklı gözle bakılan bir hayatın sıkışmışlığını izliyoruz. Komedi içinde farklılığın dramını yada farklılığın içindeki komediyi seyrediyoruz. Hele son çeyrekte ki koro sahnesi yok mu?...Filmi bir de bu gözle seyredin, yada daha doğru bir tarifle filmi bir de bu sesle dinleyin diyor ki, tabiri caiz ise esaslısından güzel bir şamar yiyorsunuz. O bir kaç dakika size filmi anlatıyor aslında.

    Ve müzikler... Etta James sesinden ''Something's Got a Hold On Me'' ile filme başlarken (Ki kendi beyaz, sesi esmer Christina Aguilera'da çok güzel söyler), ''Happy Birthday'' ''bu kadar mı güzel söylenir'' deyip filme devam ediyorsunuz. Yani müthiş.

    Oyunculuklar iyi. Ancak Marlee Matlin'e bir parantez açayım. 1986 yapımı, William Hurt ile başrolünü paylaştığı ''Başka Tanrının Çocukları'' adlı bir filmi var. Ki o yılın en iyi kadın Oscarı'nı ve Altın Küre ödülünü almış. Fi tarihte izlemiştim. Eğer performans görmek isterseniz ve denk gelirse bakın derim. Burada biraz pasif kalmış.

    Biraz da Akademi...Uyarlama senaryo dalında şansının yüksek olduğunu düşünüyorum. Troy Cotsur ise en iyi yardımcı erkek oyuncu dalında aday, şanslı da görüyorum. Sonuçta bir işitme engelli olarak çok doğal performans sergilemiş. (Hastane sahnesinde ve o muzip tarif konusunda koptum resmen). En iyi filme gelince, Oscar kriterlerine takılabilir gibi. Çünkü kitap uyarlaması olsa belki ama bir film uyarlaması olması (yorumcularımız yeterince bahsetmiş zaten, ayrıntıya gerek yok) kırılganlığa sebep olabilir. Ancak ''Elzem değil'' diye yorumladığım ve hala aynı kanaatte olduğum ''The Power of The Dog''a verilirse üzülürüm açıkçası.

    Bu filme gelince ben çok beğendim. Ancak yorum geneli bağlamaz. Tüm yorumlara saygı ile seyredeceklere iyi seyirler...
    Bulent Karci
    Bulent Karci

    5 değerlendirmeler Takip Et!

    4,0
    16 Mayıs 2022 tarihinde eklendi
    Bu da oldu. Hollywood Fransız sinemasından uzun zamandır tekrar filmleriyle ekmek yiyordu. Fransız sineması çok bilinmediği için aynı filmleri Hollywood'un iyi oyuncularını işe koşarak ve senaryoyu USA'laştırarak tekrar çeviriyorlar ve oldukça da başarılı da oluyorlar. Şu an aklıma geliveren Arnold Schwarzenegger'li 1994 yapımı Gerçek Yalanlar filmi. Fakat bildiğim kadarıyla ilk kez bir tekrar filmi Oscar alıyor. Bir de Titanic var sanırım. Geçen sene Oscar alan filmle kıyaslanmayacak kadar iyi bir film. Fakat 10 dalda aday gösterilen film "Academy" tarafında yankı bulmadı ve The Power Of The Dog filmi "en iyi film" ödülünü alamadı. Gerçekte de sonu iyi bağlanmamış olması nedeniyle bu ödülü almamalıydı. Coda, hayatta nadir görülebilecek bir durumun adı. Şahsen iki kez karşılaştım. Eşimin küçükken geçirdiği rahatsızlık nedeniyle bir anda konuşma ve işitme duyularını yitiren kuzeni yine kendisi gibi olan bir adamla evlenmiş. Çocuklarının hepsi "coda". Bu hikayenin en kötü tarafı adamın daha sonra görme duyusunu da yitirmesi oldu. Şu anda bu şekilde hayatlarını sürdürüyorlar. Bir kez de memleketim Uşak'tan İstanbul'a gelirken işitme ve konuşma engelli bir çiftin "coda" olan iki çocuğu ile bir yolculuk yapmıştık. Acaba görme engelli olan iki kişinin gören çocuklarına ne deniliyor. Böyle bir çift vardı eski mahallemizde. Dönelim filme oyuncular harika. Bunu izleyince yine yerli sinemanın bir türlü beceremediği rol yapma yeteneğini düşünmeden edemiyorum. Lakin işitme ve konuşma engelli (sağır değil, işitme engelli; kör değil, görme engelli; sakat değil bedensel engelli; deli değil, zihinsel engelli; dilsiz değil, konuşma engelli ve zenci değil, siyahi...) oyuncuların seçilmiş olması büyük başarı. Yıllardır feministleri, eşcinselleri, siyahileri, Yahudileri ödüllendirme çabasındaki Academy ilk kez engellilerin oynadığı bir filmi ve üstelik sonuna kadar hak ederek ödül verilmişti. Sonuna kadar hak ederek! Engelli anne, baba ve ağabey -ki baba rolündeki Troy Kotsur en iyi yardımcı erkek oyuncu rolünü fazlasıyla hak ederek aldı- kadar Emilia Jones ve harika Müzik öğretmeni Master Chef Danilo'yu hatırlatan Eugenio Derbez de çok iyilerdi. Seçmede piyano çalarken kızın detone olacağını anlayınca piyanonun ilgisiz bir tuşuna basarak bilerek yanlış çalarak suçu üzerine alması ve durumu kurtarması müthiş bir öğretmen davranışıydı. Bu sekans öğretmenlerce üzerinde düşünülmesi gereken bir sekans. Filmin en kötü tarafı anne-babanın cinselliği çok açık ve saçma şekilde çocuklarıyla konuşmaları oldu. Hele bananın kızıyla ilişkiden önce erkek arkadaşın kondom takmasını tavsiye etmesi utanılacak bir durumdu. Bu dram olan bir film için bile olmaması gereken bir durumdu. Bu sekanslar olmasa film ne kaybederdi? Fakat olmasa oturup çocuklarımızla bu harika filmi izleyebilirdik. Bu saçma diyaloglar nedeniyle Türk aile yapısına aykırı olması oturup çocuklarımızla bu filmi izleyemememize neden oldu. Bir sekans idare edilebilir de filmin başından sonuna bu tarz terbiye yoksunu diyalogların olması filmi aile filmi olmaktan çıkarıyor. Film USA'da PG- 13 sınırı konmuş. Yani 13 yaş için uygun. PG-13 güçlü cinsel içerik ve dili ifade ediyor. Herhangi bir ahlaki değerin "değer" olarak görülmediği ve pedofili derneklerinin serbestçe açılabildiği Danimarka'da +7 yaş sınırı konmuş. Dolayısı ile bunun bir aile filmi olarak lanse edilmesi büyük hata. Buna dikkat edilmeli. Onun dışında gerçekten harika bir film. Yetişkinler olarak oturup büyük bir keyifle izlenebilir. 2021 filmleri içinde Son Düello ile birlikte "bence" en iyi iki filminden birisi. İzlemeyen kalmasın...
    Şafak Güner
    Şafak Güner

    1 değerlendirme Takip Et!

    5,0
    15 Mayıs 2022 tarihinde eklendi
    Empati duygusu yüksek olan insanların kesinlikle izlemesi gereken film. Film her sahnesinde her karakterin duygusunu size yansıtabiliyor. Özellikle bir kız kardeşim olmasından dolayı abi rolünü bir sonraki sahnesine kadar hissettim
    Daha Fazlasını Göster
    • En son Beyazperde eleştirileri
    • En İyi Filmler
    • Basın Puanlarına Göre En İyi Filmler
    Back to Top