“Papa, sdokhni / Daddy, die / Why Don’t You Just Die!”, favori yönetmenlerinin, Sergio Leone, Martin McDonagh, Park Chan-wook, Martin Scorsese ve Quentin Tarantino olduğunu söyleyen 1989 St. Petersburg doğumlu Kirill Sokolov’un, senaryosunu yazmanın yanı sıra yönetmen koltuğunda oturarak çektiği ilk uzun metrajlı sinema filmi…
Üstelik oldukça düşük bir bütçeyle çekildiği her halinden belli olan bu “tek kapalı mekân” filminin editörlüğünü de “oyunculardan kan, Sokolov’ dan da zekâ fışkırıyor” dedirtircesine, adeta bir dantela gibi işlediği kurgusu ile kimselere bırakmamış…
Yoksa muhtemelen, Tarantino ve Guy Ritchie vari aksiyon ve kıp kırmızı bir görünüme sahip olan böylesine "şahane" bir filmi izleme şansına sahip olamayacaktık…
Hani ardı ardına gelen sürprizler ve finaldeki o müthiş hamle bize, Danny Boyle’un “Shallow Grave” (1994) filmini de anımsatmadı değil…
Bunu da bir köşeye not edin ve bekleyin bir 99 dakika boyunca…
Bu kısa girişin ardından, filmin hikâyesine de şöyle bir bakacak olursak, açılış sahnesi olarak:
Yirmili yaşlarındaki genç bir delikanlı olan Matvey (Aleksandr Kuznetsov), elinde gizlediği bir çekiçle, oldukça sevimsiz bir görüntü sergileyen orta yaşlardaki polis memuru Andrey Gennadievitch’in (Vitaliy Khaev) evinin kapısına dayanmıştır…
Küçük bir sohbetin ardından evin içine girmeyi başaran Matvey, Andrey’in karısı Tasha (Elena Shevchenko) ile de tanışır…
Derken, anlayamadığımız bir nedenle, kendisine çay ikram edilen Matvey ile Andrey arasında, hiçbir kuralın tanınmadığı, meydan savaşını andıran bir kavga başlar…
O andan itibaren de Sokolov, filmi bölümler halinde sunmaya başlar…
I. MATVEY
Andrey’ın kızı Olya’nın, babasının kendisine 12 yaşındayken tecavüz ettiğini söyleyerek gaza getirdiği ve babasını öldürmek üzere evlerine yolladığı Matvey, Andrey ile giriştiği kavganın ardından kelepçeli bir vaziyet de evin banyo küvetin de uyanmıştır…
Aynen bizim gibi Andrey’de, Matvey’in elinde bir çekiçle evlerine gelerek kendisine saldırmasının ardındaki dürtüyü merak etmektedir…
Bunun için de Matvey’in banyo küvetinde kan banyosu yaptığı bir işkence seansı başlar ve nihayetinde Andrey’de, tecavüz olayını öğrenir…
Ardından acılar içinde kıvranarak yeniden kendine gelen Matvey, bu kez kelepçelerden kurtulmayı başararak bir kez daha Andrey ile kapışır ama sadece kavgayı kaybetmekle kalmaz bu sefer “öldürülür de!”
Yani artık Andrey ile Tasha’nın evlerinde, usulüne uygun olarak ortadan kaldırılması gereken bir “ceset” vardır…
Yalnız hikâyenin buraya kadar ki kısmında, henüz tamamen netleşmemiş olan iki önemli husus bulunmaktadır:
Bir, Olya gerçekten de babasının tecavüzüne uğramış mıdır?
Nasıl olmuş da başrol karakteri Matvey, birdenbire hayatını kaybetmiştir… Bu da iki…
Lütfen bunları da bir başka köşeye not edin…
Zira çok önemli…
II. YEVGENICH
Andrey’in aklına, evdeki bu “ceset pisliğini” temizlemek üzere kendisine “borçlu” olduğunu düşündüğü polis arkadaşı Yevgenich’i devreye sokmak gelir…
Bunu, paniklemiş olan karısına da söyler…
Ancak eski dostlar arasındaki bu “borç – alacak” meselesi aslında, Amerikan filmlerindeki rüşvetçi polis ve sistem eleştirisinden çok da farklı değildir…
Elbette işin bir de “dost kazığı” tarafı da vardır ki…
İşte her yerin kan revan içinde olduğu bir cinayetin görüntüleri ile başlayan bu bölümün en can alıcı kısmı da bu kazığın yol açtığı bir “düello” olacaktır…
Ve derken Olya’da kendini, kapıyı anahtarıyla açarak girdiği, bütün bu olayların yaşandığı evin içinde bulur…
III. OLYA
Babası gibi bizzat kendisi de Rus toplumundaki “çürümüşlüğü” simgeleyen Olya’nın da senaryoya aktif olarak dâhil olmasıyla, izleyici açısından oldukça eğlenceli dakikalar başlayacaktır…
Yorumumuzun en başında da belirttiğimiz gibi o andan itibaren, hiçbir sorunun yanıtsız kalmayacağı pek çok şaşırtıcı sürprize de hazırlıklı olmalısınız…
Bitirmeden son bir not olarak, bu filmin yüksek bütçeli bir Hollywood versiyonunun da çekilebileceğini düşündüğümüzü belirtmek istiyoruz…
Keyifli seyirler,