Senaryosu, Guillermo Martínez’in “Una Madre Protectora / A Protective Mother” adlı romanından uyarlanarak Leonel D'Agostino tarafından yazılan “El Hijo / The Son”, Arjantinli sinemacı Sebastián Schindel’in yönetmen koltuğunda oturduğu psikolojik bir gerilim filmi…
İlk olarak 2 Mayıs 2019’da Arjantin’de vizyona giren ve 26 Temmuz 2019 tarihinde de Netflix platformunda yayın akışına dâhil edilen filmin, hâlihazırda IMDB, Rotten Tomatoes ve Metacritic gibi mecralarda ciddiye alınacak miktarda oydan oluşan bir izleyici ve yorumcu puanı ortalaması mevcut değil…
O nedenle bizde bu filmi, her zamanki gibi önceliği oyuncu kadrosuna vermek suretiyle bizzat kendimiz mercek altına alarak incelemeye ardından da puanlamaya çalışacağız…
Ancak, artık neredeyse yorumlarımızda geleneksel bir özellik halini aldığı üzere ayrıntılı incelemeye geçmeden önce yine filme ilişkin ilk tespitimizi, sonrasında da naçizane ilk önerimizi paylaşalım istiyoruz…
Bu bağlamda da işe; karşımızdakinin, kariyerinin henüz ikinci uzun metrajlı sinema filmi olan “El Hijo / The Son” ile turnayı gözünden vuran Sebastián Schindel’in psikolojik gerilim türüne yaptığı ciddi bir katkı olduğunu söyleyerek başlayabiliriz…
Elbette filmin başarısındaki aslan payı, senaryoya esin kaynağı olan romanın yazarı Guillermo Martínez’in bizzat kendisi…
Zira Martínez’in romanda anlattığı özgün hikâye çarpıcı olduğu kadar sarsıcı da…
Ama işin filmin bu çarpıcı hikâyesi faslından sonra aynen favori korku – gerilim filmi yönetmenlerimizden Mike Flanagan’ın filmlerinde olduğu gibi devreye, Sebastián Schindel, teknik ekip ve oyuncular giriyor…
Şimdi sözünü ettiğimiz bu üç faktöre biraz daha yakından bakalım…
Her şeyden önce, hikâyedeki şimdiki zaman ve geçmiş zaman geçişleri arasındaki bütünselliği sağlayan kurgunun mükemmelliğine bir dikkat çekelim…
Öyle ki, Sebastián Schindel, 92 dakika boyunca sabreden izleyici için tüm bu zamansal gelgitlere rağmen anlatılan hiçbir şeyin havada kalmasına izin vermemiş…
Ki zaten, merak, heyecan, kızgınlık ve öfke gibi insanı yiyip bitiren duyguların iç içe geçtiği bu süreyi, zımbalanmış gibi oturduğunuz koltuğunuzda hiç kıpırdamadan tamamlıyorsunuz da…
Tabii tam da bu noktada, kostümcüsünden kameramanına, makyajcısından efektçisine, ışıkçısından sanat yönetmenine kadar, ağırlıklı olarak kapalı mekân çekimleriyle geçen film için gerekli atmosferi tasarlayan ve gerçekleştiren teknik ekibin azımsanamayacak katkılarını da atlamamamız gerekiyor…
Hele buna, o saydığımız “merak”, “heyecan”, “kızgınlık” ve “öfke” gibi duyguları da harekete geçiren Iván Wyszogrod’un müzikleri de eklenince, ortaya gerçekten de soluksuz izlenen gizem dolu bir gerilim filmi çıkmış oluyor…
Yorumun oyunculara ilişkin bölümünü, “Demek ki, iyi film çekmek için illa da Hollywood patentli yıldızlarla çalışmaya gerek yokmuş… Asıl marifet filmin yönetmenin deymiş…” diyebilmek için özellikle en sona bıraktık…
Doğrusunu söylemek gerekirse, topu topu beş ana karakterin bulunduğu filmde, bir tane kötü performansa rastlamak mümkün değil…
Kadrodaki oyuncuların neredeyse tamamı, rollerinin hakkını vererek oynamışlar…
Belki, yine klasik bir laf olacak ama diğer yorumlarımızda da olduğu gibi yazılmayanları yazmaya, anlatılmayanları anlatmaya, söylenilmeyenleri söylemeye çalıştığımız bu satırlar filme ilişkin ilk tespitimiz olsun…
İlk önerimize gelince:
O hakkımızı da bu kez; yeterli bütçelere sahip olamadıkları için uluslararası arenada ses getirecek filmler çekemediklerini söyleyen “yerli ve milli” sinemacılarımıza, “Bu tür filmleri izledikten sonra sizin asıl sorununuzun finansal yetersizlik değil de (hazır müşteride varken) içinize işlemiş olan kolay yoldan para kazanma hırsı ve vizyon eksikliği olduğunu çok daha iyi anlıyoruz” diye seslenerek kullanmak istiyoruz…
Sonuç olarak, kendi değerlendirme sistemimiz içinde puan olarak 3 verdiğimiz bu düşük bütçeli Netflix filmi için önerimiz de, olumsuz puan ve yorumlara aldırmadan “bir şans da siz verin” şeklinde olacak…
Keyifli seyirler,