Her dergi ve gazetenin puanlama sistemi farklı olduğu için, Beyazperde, puanları 0.5 - 5 yıldız üzerinden, kendi barometresine göre vermiştir.
Basın Eleştirisi
Birgün
Yazar: Tuğçe Madayanti Şen
Filmin tüm sevilesi yönleri Thor’un en zor anlarda bile kendini gösteren ilgi manyağı halleri, çıkıntılık yapan cümleleri ve tatlı aptal duruşunda saklı. Bu filmin en sevdiğim yönü, mizahın aksiyon sahnelerine hükmettiği anların çokluğu ile dövüş sahnelerinin yoruculuğunun giderilebilmiş olmasıydı. Çok güçlü bir hikâyesi olmayan Thor: Aşk ve Gök Gürültüsü, çok fazla bir şey beklemeyen, düşüncelerini kapatabilenlerin gayet rahatlıkla eğlenebileceği bir film. Ama keşke biraz daha fazlası olmuş olsaydı da demeden edemiyorum.
Eleştirinin tamamı için: Birgün
Sabah
Yazar: Olkan Özyurt
Gorr'un evlat acısıyla, Thor'un sevdiceğinin günbegün ölüme giderken bir şey yapamamasının verdiği acı, onların yüreklerine işleyen sızı ve karşılıksız sevgi filmin duygusal tonunu belirliyor. Ki mizahi yaklaşım ve bu duygusallığın bir dengede tutturulması filmin seyirlik keyfini yükseltiyor.Sonsöz olarak Marvel dünyasından sıkılmayanları ya da Thor'u sevenleri tatmin edecek bir film denilebilir.
Eleştirinin tamamı için: Sabah
Habertürk
Yazar: Mehmet Açar
Sonuç olarak, ‘Thor: Aşk ve Gökgürültüsü’ eğlenceli bir aksiyon. Sorunu, dönemin birçok süper kahraman filmine göre daha yüzeysel olması. Özellikle ilk yarıda birçok sahnede eğlenip güldüğümü söyleyebilirim ama tüm seyircilerde benzer tepkiler gördüğümü iddia edemem. İkinci yarıda ise aksiyon ve macera dozu artıyor. Hatta sonlara doğru Thor – Jane ilişkisi ve Gorr’un trajik kişiliğiyle film dramatik olarak irtifa kazanıyor ama sadece belirli ölçülerde…
Eleştirinin tamamı için: Habertürk
Hurriyet
Yazar: Uğur Vardan
Yönetmen Taika Waititi, kendi varlıklarını tiye alan süper kahramanlar esprisini ‘Aşk ve Gök Gürültüsü’nde de sürdürüyor. Jennifer Kaytin Robinson’la birlikte kaleme aldıkları senaryoda bu türden birçok gönderme var. Ama filmin bence problemi tonu... Bir yandan esprili olma çabası, bir yandan girişte bir babanın kızını kaybetmesi gibi dramatik bir sekansla öyküye adım atma hamlesi, öte yandan tekrar ‘sırıtan’ bir öykü ve nihayetinde Jane Foster’ın yaşadığı hastalıkla beraber yeniden yükselen dramatik yapı... Bir öyküde bu tür zikzaklar olmaz mı; olur ama ‘Aşk ve Gök Gürültüsü’ dengeli geçişler ve ‘ciddileşme’ noktalarındaki sorunları aşamamış.
Beyazperde.com'da gezintiye devam etmek istiyorsanız çerezleri kabul etmelisiniz. Sitemiz hizmet kalitesini artırmak için çerezleri kullanmaktadır.
Gizlilik sözleşmesini oku.
Birgün
Filmin tüm sevilesi yönleri Thor’un en zor anlarda bile kendini gösteren ilgi manyağı halleri, çıkıntılık yapan cümleleri ve tatlı aptal duruşunda saklı. Bu filmin en sevdiğim yönü, mizahın aksiyon sahnelerine hükmettiği anların çokluğu ile dövüş sahnelerinin yoruculuğunun giderilebilmiş olmasıydı. Çok güçlü bir hikâyesi olmayan Thor: Aşk ve Gök Gürültüsü, çok fazla bir şey beklemeyen, düşüncelerini kapatabilenlerin gayet rahatlıkla eğlenebileceği bir film. Ama keşke biraz daha fazlası olmuş olsaydı da demeden edemiyorum.
Sabah
Gorr'un evlat acısıyla, Thor'un sevdiceğinin günbegün ölüme giderken bir şey yapamamasının verdiği acı, onların yüreklerine işleyen sızı ve karşılıksız sevgi filmin duygusal tonunu belirliyor. Ki mizahi yaklaşım ve bu duygusallığın bir dengede tutturulması filmin seyirlik keyfini yükseltiyor.Sonsöz olarak Marvel dünyasından sıkılmayanları ya da Thor'u sevenleri tatmin edecek bir film denilebilir.
Habertürk
Sonuç olarak, ‘Thor: Aşk ve Gökgürültüsü’ eğlenceli bir aksiyon. Sorunu, dönemin birçok süper kahraman filmine göre daha yüzeysel olması. Özellikle ilk yarıda birçok sahnede eğlenip güldüğümü söyleyebilirim ama tüm seyircilerde benzer tepkiler gördüğümü iddia edemem. İkinci yarıda ise aksiyon ve macera dozu artıyor. Hatta sonlara doğru Thor – Jane ilişkisi ve Gorr’un trajik kişiliğiyle film dramatik olarak irtifa kazanıyor ama sadece belirli ölçülerde…
Hurriyet
Yönetmen Taika Waititi, kendi varlıklarını tiye alan süper kahramanlar esprisini ‘Aşk ve Gök Gürültüsü’nde de sürdürüyor. Jennifer Kaytin Robinson’la birlikte kaleme aldıkları senaryoda bu türden birçok gönderme var. Ama filmin bence problemi tonu... Bir yandan esprili olma çabası, bir yandan girişte bir babanın kızını kaybetmesi gibi dramatik bir sekansla öyküye adım atma hamlesi, öte yandan tekrar ‘sırıtan’ bir öykü ve nihayetinde Jane Foster’ın yaşadığı hastalıkla beraber yeniden yükselen dramatik yapı... Bir öyküde bu tür zikzaklar olmaz mı; olur ama ‘Aşk ve Gök Gürültüsü’ dengeli geçişler ve ‘ciddileşme’ noktalarındaki sorunları aşamamış.