-Hasta mıydın? -Evet sadece kadınların başına gelen bir hastalık.
Yazar: Hande KaraAnnie Ernaux’nun kendi anılarından yola çıkarak yazdığı, 2000 tarihli otobiyografik kitabı L’evenement’den yönetmen Audrey Diwan tarafından uyarlanan film, 78. Venedik Film Festivali’nden Altın Aslan kazandı. Geçen yıl festivallerin en merak edilen filmlerinden biri olan bizdeki ismiyle Kürtaj, benim de Antalya Film Festivali’ndeki ilk gösteriminde izleme şansını bulduğum filmlerden biri. Filmin açık havada yapılan ilk gösteriminde, üç izleyici bayıldı, sağlık ekipleri müdahale etti, filme iki kez ara verilmek zorunda kalındı. Böyle bir ünle diğer festivalleri gezen film, izleyicilerde de bir merak unsuru uyandırdı tabi. Öncelikle belirtmeliyim ki, evet filmin birkaç hassas sahnesi var ve konu ile ilgili ekstra bir hassasiyeti olanları da etkileyebilecek sahneler. Ancak yine belirtmeliyim ki, örneğin benim için Titane izlemek, çok daha zorlu bir deneyim oldu.
Gelelim filmin konusuna.. L’evenement (Happening) bir kadına şiddet filmi aslında, üstelik bu şiddet yasal. Yazının başında da belirttiğim gibi Annie Ernaux’nun kendi yaşadıkları üzerinden şekillenen hikaye 1960’lar Fransa’sında geçiyor. 23 yaşında bir edebiyat öğrencisi olan Anne, kendisi gibi genç bir adamdan hamile kalır. Bebeği doğurmak istemeyen ve eğitim hayatına devam etmek isteyen Anne için çok fazla seçenek yoktur. Zira yasalara göre kürtaj yasaktır ve merdiven altı yerler dışında kürtaj olmasının bir yolu yoktur. Üstelik tüm bu zorlu deneyimi tek başına yaşamak zorundadır. Zira Anne ne birlikte olduğu genç adam tarafından, ne de arkadaşları tarafından herhangi bir destek göremez.
O dönemlerde yaşayan kadınların hayatlarındaki zorluklara tanık olmak gerçekten kan dondurucu. Anne için o çocuğu herhangi bir destek olmadan doğurmak demek, küçük bir işletmeye sahip olan bir ailenin kızı olarak belki de dünyanın sonu demekti. Eğitim hayatı sona erecek, yalnız bir anne olarak varoluş savaşı verecek ya da en iyi ihtimalle itaatkar bir eş olacaktı. Karakterin bu mutlak yalnızlık ve çaresizliği ise, izleyiciyi özellikle de bir kadın olarak beni çok derinden etkiledi. Üstelik yardım için kapısını çaldığı herkesin ona, ahlaki sebepler ya da korkudan dolayı sırt çevirmesi de cabası. Ne de olsa kürtajın yasal olmadığı bir süreçten bahsediyoruz. Öyle ki, bir yazar, öğretmen ve anne olan Annie Erdaux’nun 60’larda yaşadıklarını bile kaleme alıp yayınlaması 2000’lerde gerçekleşmiş. Gelin durumun vahametini siz düşünün.
Filmin başrolünde yer alan 99 doğumlu Anamaria Vartolomei, bu hikayede adeta yıldızlaşıyor ve filmin tüm ağırlığını sırtlanıyor. Yeri geliyor özgürce dans ediyor, yeri geliyor bizi derdine ortak ediyor ve takip edilmesi gereken genç yetenekler hanesine ismini yazdırıyor.
Diyalogsuz, notlardan, anılardan oluşan bir kitap olmasına rağmen, hikayenin filme aktarımında, olması muhtemel bir ağırlık yok. Yönetmen Audrey Diwan, neredeyse her şeyi göstermeyi seçiyor, çünkü sinemada görüntü esastır ve etkileyici bir hikayenin temelleri böyle atılır. Kimileri fazla ileri gittiğini düşünse de, olayın boyutlarının vahametini göstermesi açısından o iki sahnenin de gerekli ve önemli olduğunu düşünüyorum. Zira kürtaj yasakları ve dolayısıyla merdiven altı işlemler yüzünden her yıl hayatını kaybeden kadınların sayısı, 100 bine yaklaşmış durumda.
Polonya’dan Texas’a dünyanın çeşitli ülkelerinde sıkı kürtaj yasakları uygulanmaya devam ediyor. Avrupa’daki en katı kürtaj yasasına sahip olan Polonya’da kürtaj sadece hamileliğin annenin hayatını ve(ya) sağlığını tehlikeye atıyorsa, gebelik bir cinsel saldırı sonucuysa ve bebekte ciddi deformasyonlar varsa yasal. Daha birkaç ay önce Polonya’da 22 haftalık hamile Izabella isimli genç kadına, fetüste ortaya çıkan anormalliklere rağmen doktorlar tarafından müdahale yapılmadığı ve fetüsün ölümü beklendiği için hayatını kaybettiğini unutmadık. Teksas’ta ise yeni kürtaj yasası, kadınların tüm protestolarına rağmen geçtiğimiz mayıs ayında yürürlüğe girdi. Yeni yasaya göre kürtaj, henüz birçok kadının gebeliğini bile fark etmediği bir evreden, yaklaşık altıncı haftadan itibaren yasaklandı.
Ülkemizde 1983 yılından beri kürtaj yasal. Yasa, 10 haftaya kadar olan gebeliklerin isteğe bağlı olarak kürtajla sonlandırılmasına izin vermekte ancak kayıt üzerinde yasal olmasına rağmen, ulaşılabilirlik konusu maalesef böyle değil. Özellikle de devlet hastanelerindeki kürtaj hizmetlerinin günümüzde ulaşılabilirliğini sorgulayan son yıllarda birçok rapor ortaya çıktı. Son olarak Kasım 2020’de 295 devlet hastanesi ile yapılan görüşme sonucunda çıkan tablo, bu hastanelerin yalnızca 10 tanesinde isteğe bağlı kürtaj hizmeti herhangi bir şart gösterilmeden sağlanıyor, geri kalan 285 tanesinde ise uygulanmıyor. Bu çalışmaya şu linkten ulaşabilirsiniz.
Normal şartlar altında bu kadar bilgiyi bir film eleştirisinde kullanmayı sevmem, ancak gerçekten hassas bir konu olduğu için paylaşmak istedim. Zira bu bilgiler ışığında izlendiğinde, filmin zaten tokat gibi çarpan etkisinin katlanacağını düşünüyorum.
Hande Kara