B film severler, sinemalara!
Yazar: Başak BıçakKötü filmleri sever misiniz? Ben çok severim zira bir filmin tüm kusurlu, eksik ya da yanlış (bilinçli bir tercih değilse şayet) tarafları, film yapım sürecinde nelere dikkat edilmesi gerektiğini gösterdiği gibi, nelerin yapılmaması gerektiğini de öğretir bizlere… Bilhassa film kendisini haddinden fazla ciddiye alıyor ve bu tavrıyla gülünç duruma düşüyorsa, sinemayı her haliyle seven benim gibi seyirciler için eğlenceye bile dönüşebiliyor. Ancak merek etmeyin, burada kendisini ciddiye alan bir film yok. Tam tersine kapasitesinin farkında, sadece film yapma aşkıyla hareket eden fakat epey kötü bir film var! Evet, doğru tahmin ettiniz, karşımızda leziz bir B film örneği duruyor.
Baştan söyleyeyim; korku sinemasına yakınlığınız veyahut B Filmlerine aşinalığınız yoksa bu filmden koşarak uzaklaşmanız gerekiyor. Çünkü sinemadan ayrıldığınızda, maruz kaldığınız şey karşısında şok olmanız kuvvetle muhtemel… Nihayetinde sinema yazarlarının işi seyirci için rehber olmaktır ve dürüst olmak gerekirse, bu filmin herkes için olmadığı konusunda sizleri uyarmalıyım… Benim fikrime gelince, uzun zamandır bir filmi izlerken bu kadar eğlenmemiştim!
Neden mi?
Çünkü tür itibariyle Clown Motel (Palyaço), film festivallerinde yarışan ve salt arka arkaya dizilmiş güzel manzaralı karelerin bileşiminden oluştuğu için kendisini “sanat eseri” olarak tanımlayan, bol ödüllü (!) olmasından sebep kimsenin “kral çıplak!” diyememesine neden olan ve dolayısıyla da onu sevmeyenlerin sinemadan anlamamakla yaftalandığı, üsttenci, ait olduğu çevrenin çıkarları doğrultusunda korunan, “eleştirilmez bir başyapıt” değil; hatta en ufak bir yakınlığı dahi yok. Bilakis düşüt bütçeyle sinema yapmak için çabalayan (ve evet başarısız olan), iddiasız, yerinin ve yapabileceklerinin farkında, kendisini ve seyircisini doğru konumlandıran bir yapım. Sırf hitap ettiği profil tarafından sevilme ihtimali olduğu için de filmi felaket olarak nitelendirip yerden yere vurmak yerine, sinemada her daim rastlayamayacağınız kadar kötü ve bir o kadar da fantastik bir deneyimle karşı karşıya olduğunuzu söylemeyi tercih ediyorum.
Adından da anlaşılacağı üzere Clown Motel’de korku figürümüz bir palyaço topluluğu ve talihsiz grubumuz da bekârlığa veda partisi için yollara düşen birkaç kız arkadaş ile seyahat eden üç erkek arkadaş. Bu iki grubun yolları, komik spritüel yardımlarla gerçekte de var olan ürkütücü Clown Motel’de kesişiyor ve hep birlikte, kötücül palyaçolarımıza karşı hayatta kalma mücadelesi veriyorlar. Bu palyaçoların neden burada olduklarını ve insanlara neden zarar vermek istediklerini ise yine senaryodaki basit fikirlerle öğreniyor ve filmin giderek artan şiddet dozu karşısında hem şaşırıyor hem de iyi bir bütçesi olduğu takdirde ekibin neler yapabileceğini merak etmeye başlıyorsunuz.
Açıkçası filmin ilk on dakikasını izleyene kadar, bir B film olduğundan ve yönetmenin 2016 yılında çektiği aynı isimli kısa filmini genişlettiğinden haberim yoktu. Bir süre sonra ışık kullanımı, mizansen, oyunculuklar, diyaloglar, kamera açıları ve kurgu gibi bir filmi oluşturan en temel öğelerin tümünde birden sorun olduğunu fark ettiğimde bir B film ile karşı karşıya olduğumu anladım ve yapım, an be an, ‘bütçesiz nasıl film çekilir’in yeni bir örneği haline gelerek fantastik bir deneyime dönüştü.
Korku sinemasının bir alt türü olan slasher stiline de yakın duran film, kurbanlarının öldürüldüğü sekanslarda o kadar mantık dışı hamlelerde bulunuyor ve filmin zaten hiç kazanamadığı inandırıcılık kavramını o kadar çok sorgulatıyor ki her sahnede yapılan hatada ya da başarısızlıkta, “Bunu şöyle yapsalar nasıl olurdu acaba?” sorgulamasına girişip, kendi içinizde filmle ve ekiple bağ kurmak için çabalamaya başlıyorsunuz. Kötü görüntü efektleri, amatör kamera hareketleri ve açıları, hikâyedeki mantık hataları ve oyuncuların doğaçlama ilerleyen basit diyalogları ile Clown Motel, “iki film birden” yıllarında A sınıf filmlerden önce, bu filmin değerinin anlaşılması ve seyirci tarafından daha fazla beğenilmesi için gösterilen düşük bütçeli filmlerin misyonunu üstleniyor ve gerçekten hakkıyla yerine getiriyor. Bu filmi izledikten sonra, tam da o yıllarda olduğu gibi ana akım sinemaya mensup bir korku daha izleseydik, muhtemelen ne kadar sığ bir senaryoya sahip olursa olsun, tüm yavanlığına ve onlarca jump scare ile bizi korkutmaya çalışmasına rağmen gözlerimiz bayram edeceği için sevecektik. İşte bu yüzden olağanca bütçesizliğiyle sinema yapmaya çalışan Clown Motel’in çabasını takdir ediyor ve türün sevenlerine tavsiye ediyorum. Hep derim; kötü filmler iyi ki varlar, hep olsunlar. Sinema, her haliyle güzel ve yüzyılı aşkındır sahip olduğu asıl misyonu gibi eğlenceli.
Başak Bıçak – basakbicak@gmail.com
https://twitter.com/BasakBicak