Senaryosunu da kaleme almalarının yanı sıra, ilk uzun metrajlı (debut) sinema filmlerini de çekmekte olan Jeff Chan ile Andrew Rhymer'ın yönetmen koltuğunda oturmakta oldukları “Plus One”; sıkılmadan izlenebilen, bir "rom - com (romantic comedy)" olarak geliyor karşımıza...
Gelin isterseniz, 28 Nisan 2019 tarihindeki dünya prömiyeri; "Narrative Audience" Ödülünü kazandığı, Tribeca Film Festivali'nde yapılan...
TV filmi kıvamındaki bu filme, biraz daha yakından bakalım...
***
Üniversite yıllarından bu yana yakın arkadaş olan Ben King (Jack Quaid) ile Alice Mori (Maya Erskine)...
Ben'in damadın sağdıcı olarak, bir konuşma da yapacağı; Matt (Beck Bennett) ile Amanda'nın (Jessy Hodges), bir başka şehirde yapılmakta olan düğünlerine katılmaktadırlar...
***
Bu konuşmanın ardından...
Erkek arkadaşı Nate (Tim Chiou) tarafından terk edilmiş olmanın da verdiği üzüntünün de etkisiyle Alice'in...
Kendini kaptırarak ayakta duramayacak derecede sarhoş olmuş olması nedeniyle Ben'i ilk tebrik eden...
Yanına koştururcasına gelen Kelly (Leah Henoch) olur...
***
Neyse...
Alice, pistin ortasında...
Gelin, damat ve Anne (Emma Koenig) ile sallanarak dans etmeye çalışırken...
Ben, lise yıllarından beri aşık olduğu Jess Ramsey (Brianne Howey) ile karşılaşır...
***
Her ne kadar...
Alice kendilerini pek rahat bırakmasa da...
Önce dans eden Ben ile Jess...
Daha sonra, salonun dışındaki bahçeye çıkarlar...
***
Zira...
Ben, evine gitmeye hazırlanan Jess'i...
Bineceği taksiye kadar geçirecektir...
***
Eğer...
Artık nişanlanmış olan Jess'i öpmeye de yeltenmemiş olsaydı...
Gece Ben açısından...
Daha da iyi tamamlanmış olacaktı...
***
"Olan ile ölene, çare bulunmadığını" herkes kadar bilen Ben; kendi otel odasına döndüğünde, odanın giriş kartlarından birini yürütmüş olan Alice'in de odasındaki yatağa oturmuş...
Tabağındaki atıştırmalıkları tıkınmakta olduğunu görür...
***
Çok geçmez...
Kendisinden önce evlenecek olan küçük kız kardeşi ile o yıl içinde katılacağı diğer dört düğün davetini de kafasına takarak iyice dertlenen Alice, hüngür hüngür ağlamaya da başlar...
Ki...
Otuz yaşına yaklaşmış olan Ben'in de o yıl için...
Canı hiç çekmemesine rağmen...
Katılması gereken altı düğün daveti daha bulunmaktadır...
***
Ancak...
Biraz sonra tüm yiyip içtiklerini kusarak çıkartacak olan salya sümük vaziyetteki Alice Ben'i, haftaya yapılacak Jason ile Sarah'ın düğününe; biraz zorlama ile de olsa, kendisiyle beraber gelmeye yine ikna eder...
***
Ertesi sabah...
Derlenip toplanan Ben ile Alice...
Kendi yaşamakta oldukları şehre geri dönerler...
***
Bir sonraki gün...
Sabahın saat yedisinde...
Ben...
Yakında evlenmeyi planladığı Gina (Perrey Reeves) ile...
Onun Guy (Arrow Meister) ve Alec (Cadence Marmet) isimli iki küçük oğlunun da hoplayıp zıplamakta oldukları evde...
Babası Chuck (Ed Begley Jr.) ile buluşup, beraberce golf oynamaya gidecekler...
Ve...
Ben babasına, kendisiyle birlikte çalışmakta olduğu işten mutsuzluk duyduğunu...
O yüzden de, ayrılmak istediğini ifade edecektir...
***
Üstelik Ben, konuşurlarken...
Babasının ağzından, neredeyse yarı yaşındaki Gina ile evleneceğini işittiğinde...
Bayağı bir şaşıracaktır da...
***
Hani...
Zaten bu, Chuck'ın üçüncü evliliği de olacak ve muhtemelen düğüne; Ben'de katılmak mecburiyetinde kalacaktır...
***
Derken...
Jason ile Sarah'ın...
Yağmurun altında, tüm konukların sırıl sıklam ıslanacakları ve Ben'in dönüş otobüsünde...
Biraz da, Alice'in sayesinde...
Konuklardan, telefon numarasını da alacağı Kara (Felisha Cooper) ile tanışacağı düğün günü de gelip çatar...
***
Aynı gece...
Aynı otel odasındaki aynı yatağı paylaşarak uyumaya başlayan Alice ile Ben'den, gözüne bir türlü uyku girmediği için Ben'e sarılmaya kalkışan Alice...
Ben'i bir kez daha...
Düğün serilerine, beraberce katılmaya ikna edecektir...
***
O şehir senin bu şehir benim gezerek katılacakları ve her seferinde olduğu şekilde, aynı otel odasında konaklayacakları...
Sıradaki düğün ise...
Paul (Nick Reinhardt) ile Marissa'nınkidir (Kiersten Armstrong)...
Dakika 28...
Gönül ilişkilerindeki, "armudun sapı üzümün çöpü" bahanelerinin anlamsızlığının anlatıldığı filmin geride kalanında siz değerli sinemasever dostlarımızı; bir ara işlerin, tahminleri çok da ötesinde...
"Rayından çıkarak sarpa sarıyor" gibi olacağı, 70 dakikalık bir bölüm daha bekliyor olacak...
***
Emek verilerek ve benzeri bir örneğine rastlamanızın da asla mümkün olamayacağı; alışılmış "nesir" tarzının dışındaki, yüzyıllar içinde güzel Türkçemize yavaş yavaş sızarak eklemlenmiş Arapça, Farsça ve Avrupa kökenli sözcükler bütününe entelektüel taklaların attırıldığı...
"Irkçılık", "faşizm", "homofobi" ve doğruluğunun bilimsel olarak kanıtlanması imkansız bir metafizikten ibaret olan "inanç övücülük" yahut da "yericilik" içermediği için...
Ezberleri bozan "lirik" bir anlatım dili de benimsenmek yoluyla yazılmış, bir başka "özgün" yorumda yeniden buluşmak dileğiyle...
Keyifli seyirler,