Senaryosunu, (her birini, bir diğerine benzer bir itina ve özenli bir Türkçe ile yorumlayarak yine bu mecrada paylaştığımız) serinin ilk üç filminde de imzası bulunan Derek Kolstad'ın yarattığı karakterlerden uyarlayarak Shay Hatten ile Michael Finch'in yazdıkları ve yönetmen koltuğunda da serinin tamamında iş başında olan Chad Stahelski'nin oturmaya devam ettiği "John Wick: Chapter 4"; hikayenin kaldığı yerden devam ettirildiği, bir aksiyon gerilim olarak geliyor karşımıza...
Gelin isterseniz...
100 milyon dolarlık bir bütçeyle, yeşil perde ve görsel efekt teknolojileriyle özel makyaj uygulamalarının yanı sıra, özellikle de zorluk derecesi yüksek sahnelerindeki koordinatörlüklerini Laurent Demianoff, Stephen Dunlevy, Ralf Haeger, Jeremy Marinas ve Scott Rogers'ın üstlendikleri; dublör oyuncuların performanslarına yaslanılarak Almanya, Fransa, Japonya ve New York Şehri'nde çekilerek, ancak masraflarını karşılayabilecek düzeydeki brüt 169.2 milyon dolar tutarındaki bir hasılat rakamına takılıp kalmış olan bu filme biraz daha yakından bakalım...
***
Bowery King (Laurence Fishburne) ile birlikte, New York'un derinliklerinde gizlenen John Wick (Keanu Reeves); kendisini becermeye çalışan "Üst Kurul (the High Table)" isimli, yeraltı dünyasının en güçlü suç örgütlerinin başındaki on iki suç lordundan oluşan "Konsey"den intikam almaya hazırlanmaktadır...
Bunun için de John, Fas çöllerine giderek; orada yaşadığı çadırından, Konsey'i yöneten "Yaşlı'yı (the Elder)" (George Georgiou) öldürür...
***
Derken...
Manhattan'daki New York Continental Otel'e giden ve resepsiyonda görevli olan Charon'un (Lance Reddick) masasının üzerine, ceketinin iç cebinden çıkarttığı mühürlü bir pusulayı bırakan Konsey'in "Habercisi (Harbinger)" (Clancy Brown); "Müdür (Manager)" Winston Scott'ı (Ian McShane) görmek istediğini söyler...
Zira...
Getirdiği pusulada da yazıldığı gibi, Konsey içinde bir imparator yetkisine sahip olan "Marki (the Marquis)" Vincent de Gramont (Bill Skarsgård); otelin bir saat içinde boşaltılarak kapatılmasını, ardından da Winston ile Charon'un huzuruna çıkartılmalarını istemektedir...
Bunun için de...
Konsey'in Habercisi; gelirken çantasında getirdiği, bir saat sonra içindeki kum tamamen boşalacak olan kum saatini, ters çevirerek Winston'ın masasında aktif hale getirir...
Ki, benzeri bir kum saati de; eş zamanlı olarak Marki'nin çalışma odasında aktif edilmiştir...
***
Konsey binasına girdiklerinde...
Yaşadıkları bu durumun kendisine, Avustralyalı çete lideri Ned Kelly'nin (1854-1880) asılmaya götürülürken sarfettiği "Hayat böyledir (Such is life)" sözcüğünü anımsattığı Winston ile onu tasdikleyen Charon'u; Marki'nin sağ kolu Chidi (Marko Zaror) karşılar...
Konsey'in diğer üyelerinin desteğini de arkasına alan Marki; John Wick'i ortadan kaldıramayarak çuvallayan ve bu nedenle de kendisine ikinci bir şans daha verilmesi beklentisi içinde olan Winston'ı, herkese ders olacak bir biçimde cezalandırmakta son derece kararlıdır...
Yeter ki...
Aynen kendi sabrına benzettiği, kum saatindeki akmakta olan kum tükenmiş olsun...
***
Kumun son tanesi de, aşağıya düşer düşmez; Winston'ın, her tarafına dinamit yerleştirilmiş olan oteli, etrafına zarar vermeyecek bir şekilde patlatılarak itinayla yıkılır...
Ortada bir otel kalmadığına göre, kapısında bekleyecek bir resepsiyoniste de ihtiyaç olmayacağı için; silahını çeken Marki, Charon'u kalbinden vurarak öldürür...
Ve...
Odadan ayrılırken de Chidi'ye, İspanyolca seslenerek; "Bana Caine'i getir..." der...
***
Çünkü Konsey adına Marki...
Bir görme engelli suikastçı olan Caine'den (Donnie Yen); eski ortağı ve dostu John Wick'i, ortadan kaldırmasını isteyecektir...
Her ne kadar Paris'te tatildeyken çağırılan Caine, emekliye ayrılarak dünya turuna çıkmış olduğunu söylese de; Marki'nin talebini geri çeviremeyerek, kendisine verilen suikast görevini kabul edecektir...
***
- Osaka Continental Oteli -
John Wick'in eski dostlarından Shimazu Koji'nin (Hiroyuki Sanada) Müdürlüğünü yaptığı ve müşterilerinin yanlarındaki evcil hayvanlarını içeriye sokamadıkları bu otele; yanından ayırmadığı ve bir "duygusal destek hayvanı" olduğunu iddia ettiği köpeğiyle beraber gelerek bir oda talebinde bulunan "İz Takipçisi (Tracker)" (Shamier Anderson), kurallara aykırı olmasına rağmen resepsiyondaki, Shimazu'nun kızı da olan Akira'yı (Rina Sawayama) ikna etmeyi başaracaktır...
Yeri gelmişken, hemen belirtelim ki...
"Bay Hiç Kimse" olarak da bilinen bu İz Takipçisi, John Wick'in peşindeki bir ödül avcısıdır...
***
Derken...
Oteldeki günlük teftişlerinden birini gerçekleştiren Shimazu, yapılacak görüşmenin New York'taki Konsey'in kulağına gidebilecek olmasından korkan kızı Akira'nın endişeli bakışları arasında; kapıya kendi özel korumalarına ilaveten iki Sumo dövüşçüsünü de (Yoshinori Tashiro, Hiroki Sumi) diken Shimazu, John Wick ile buluşur...
Bu da, demek oluyor ki; İz Takipçisi'nin burnu, doğru kokuyu almaktadır...
***
Zaten çok geçmez...
Marki'nin sağ kolu Chidi, yanındaki üç Alman gangsterle (Sven Marquardt, Scott Adkins, Raicho Vasilev) birlikte soluğu; Osaka Continental'in resepsiyonunda alır ve Akira'ya, Müdür Koji ile görüşmek istediklerini bildirir...
Hem de an itibarıyla, otelin terasında Müdür Koji ile herkesi öldüreceğini söyleyen John; birlikte kadeh kaldırıp sohbet ederlerken...
***
Neyse...
Kızının gelip haber vermesi üzerine, adamlarına silahlanma talimatı veren Koji; kendisinden ne istediğini öğrenmek amacıyla, lobide beklemekte olan Chidi'nin yanına gider...
***
Uzatmayalım...
Marki adına Osaka'ya gelmiş olan Chidi, otel de arama yapmak istemektedir...
Chidi'nin bu talebini olumlu karşılayan Koji'nin tek istemi ise, silahlarını kendisine teslim etmeleridir...
Ama yanında SWAT benzeri donanıma sahip, silahlı bir birlik de getirmiş olan Chidi'nin; kesinlikle böyle bir niyeti bulunmamaktadır...
Üstelik de...
Aynen Wick gibi Koji ile de, eski bir dost olan suikastçı Caine'de; elindeki bastonuyla çıkıp gelmişken...
...
Yani eğer kısaca toparlayacak olursak...
Hasımlar arasındaki ciddi bir gürültünün koparak, ortalığı kasıp kavuracağı; neredeyse tüm koşullar hazır hale gelmiş gibidir...
Dakika 29...
Serinin ilk üç filmindeki heyecanı aratmayacak ve hatta fazlasını da sağlayacak dozdaki aksiyonun yaşanacağı filmin geride kalanında, siz değerli sinemasever dostlarımızı; beklenmedik bir finali de bünyesinde barındıran, 140 dakikalık bir bölüm daha bekliyor olacak...
Finaline ve sürprizlerle dolu öncesindekilere dair "spoiler" verilmeden, emek harcanarak sizlerle buluşturulmuş; özgün ve büsbütün farklı, "bilgi" de içeren bir başka yorumda yeniden bir arada olabilmek dileğiyle...
Keyifli seyirler,