Hesabım
    John Wick 4
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    4,0
    Çok İyi
    John Wick 4

    Tek Jetonla 170 dk!

    Yazar: Murat Tolga Şen

    Bu hafta yer-gök John Wick öven yazılarla dolacak. Bazı biçim ve plastik değerler üzerinden film o kadar çok övülecek ki, bir Umut Sarıkaya karikatüründeki gibi “ben az önce övdüm, tekrar övmeyeyim” diyenler bile olacaktır. Peki, John Wick’in 4. ve en uzun bölümü gerçekten de yüzyılın en iyi aksiyon filmlerinden biri mi yoksa uzamış ve artık “bitse de gitsek” dedirten bir aksiyon sağanağı mı?

    John Wick, Derek Kolstad tarafından yaratılan ve Keanu Reeves’in canlandırdığı bir neo-noir aksiyon karakteri... İlk filmde John, emekli olmuş, karısını kaybettiği için de yasta olan efsanevi bir tetikçiydi. Gözünü arabasına dikmiş bir çete evine saldırdı, arabasını çaldı ve karısının ona hediye ettiği yavru köpeğini öldürdü. Bu da onu şimdilik 4 film süren bir intikam yoluna sürükledi. Gerçi, intikam alma fikri ilk filmin temasıydı. Sonraki 2 film ise John Wick’in tavşan mı yoksa tazı mı olduğu belli olmayan bir sürek avını işliyordu. Bu macerada ise karakterin özgürlüğünü kazanma mücadelesine odaklanıyoruz. Aslında elimizde hepi-topu 2 sayfalık bir senaryo var, gerisi barut kokusu!

    John Wick’i aksiyon sinemasındaki alt türlerden birine dahil edeceksek doğru küme, Vigilante filmleri olacaktır. Adaletsizliğe uğrayan ve intikam uğruna kendi adaletini sağlayan kahraman karakterler üzerinden giden bu türün sinemadaki en ünlü örneği 1974 - 1994 yılları arasında çevrilen ve başrollerinde Charles Bronson'un oynadığı 5 filmden oluşan Death Wish serisi.

    Aslına bakarsanız 80’ler bu filmlerle kaynıyor. John Wick’e neden bu kadar orijinal bir parçaymış gibi davranıyoruz? John Wick’in, The Crow’daki Eric Draven’dan farkı ne ya da dövüş sahneleri Equilibrium’daki Gun-kata sekanslarından daha mı iyi?

    Hiçbiri! Size John Wick’in orijinal olmadığını ve bu seride izlediğimiz her şeyi daha önce izlediğimizi onlarca örnekle açıklayabilirim. John Wick’i eşsiz kılan şey elindeki malzemeyi kullanmaktaki ustalığı ve bir adet Keanu Reeves’a sahip olması.

    Keanu Reeves bu karaktere hayat verirken onu tıpkı soyadının söylenişi gibi (Wick: Weak) zayıf gösteriyor. Düşmanları (ilk film hariç) onu küçümsüyor, pusuya düşürdüğünü sanıyor ama John her defasında, ne kadar dayak yerse yesin ayağa kalkıyor ve devam ediyor. Serinin ana teması bu. Hayat seni dövecek ve dövmeye devam edecek. Devam etmelisin!

    Bir düşünün! John, yalnız biri... İyi bir evi, pahalı mobilyaları ve yalnızlığına teselli bir köpeği vardı. Şirkette en sevilen profesyoneldi ancak şirket en sevdiği çalışanını bile gözünü kırpmadan harcar. Mesailer çürüttüğünüz, kupa kupa kahve tükettiğiniz iş arkadaşlarınızın hepsi aslında rakibinizdir ve yükselme fırsatını bulduklarında sizi ensenizden vurmaktan çekinmezler. Bütün seri boyunca takım elbisesiyle onlarca mücadeleye girişen John Wick'in, bu giyim tarzı bile onun kimliğini açık ediyor. Bu filmi sevdiren şey bu belki de. Hepimiz kendimizi onun gibi avlanıyor hissediyoruz.

    Sadede gelelim, John Wick’in 4. Bölümünü de diğerleri gibi ilgiyle izledim. 170 dakikalık süre uzun ama nefesinizi tutup izleyeceğiniz çatışma sekansları, zamanın izafiyetini ispatlıyor. Bu bölümün boss-fight sekansları müthiş. Bruce Lee’nin hocası Ip Man karakterini canlandırdığı filmlerle tanıyıp sevdiğimiz dövüş yıldızı Donnie Yen filmin kötüymüş gibi yapan iyi adamı. Kendisini perdede görür görmez finale kadar devam edeceğini ve hikâyenin gidişatını değiştireceğini hissediyorsunuz. Donnie Yen’in John Wick 4’teki karakteri Caine, John Wick’in eski bir arkadaşı. Caine aynı zamanda görme engelli bir suikastçi yani bir tür Zatoichi ve Yüksek Masa’nın emrinde çalışıyor. Donnie Yen, Caine’i Steve McQueen ve Bruce Lee karışımı bir karakter olarak tasarlamış. Bana sorarsanız Rutger Hauer’in Blind Fury filmindeki karaktere daha yakın bir yorum.

    Uluslararası bir yıldız olduğu için Keanu Reeves barındırmayan kendisine ait aksiyon sekansı bile var. Bu sekansın alt okuması biraz ilginç. Çin ya da Kore aksiyonlarını sevenler iyi bilir ki bu filmlerde yoğun bir Japon düşmanlığı barınır ve bu konudan hamaset üretilir. İyi Çinliler (ve Koreliler) kötü Japonları döver. 2. Dünya savaşındaki Japon istilasının öcü bu filmlerde alınır.

    Burada da Çinli Donnie Yen’in karşısında Japon Hiroyuki Sanada çıkıyor. Oynadığı karakter, John Wick’in eski arkadaşı ve Osaka Continental Otel’in yöneticisi… Garip olan şu, bu sekansta iyi olan karakter Japon, alanını korumaya ve John’a yardım etmeye çalışıyor. Kötü olan tarafta ise bizim Caine var. Neyse ki Caine sonradan kendini affettiriyor. Yine bir beyaz yakalı rekabeti.

    Filmin kötü adam gibi kötü adamı ise Scott Adkins’in ağır bir makyaj altında canlandırdığı Berlinli Killa Harkan karakteri. Killa, kendi sesini duymayı seven, kibirli ve kendini beğenmiş bir karakter. Öyle bir başkalaşım geçirmiş ki bu adamın Yuri Boyka’yı canlandıran aktör olduğuna inanamazsınız! Filmdeki en sevdiğim kısım bu ama bu sekansın bazı ağır kusurları da var. Büyük bir kulüpte yüzlerce insan dövüşürken onların ortasında bir sürü insan birbirini kurşunluyor ve baltayla parçalıyor ama herkes dans etmeye devam ediyor gibi. 4. filmde öndeki yapı ile fondaki yapı birbirini tutmuyor. Adeta Street Fighter arka planları gibi ama belki de amaçlanan budur.

    Film sekanslar boyunca başka filmlere göndermeler yaparken neredeyse her tür video oyununu da simüle ediyor. Alevli tüfek sekansında kendimi Commandos oynar gibi hissettim. Eve dönüp ilk filmi tekrar izlediğimde daha iyi fark ettiğim bir başkalaşma bu. John Wick artık bir hikâye izletmek yerine bir deneyim yaşatmayı amaçlıyor ve başarıyor da.

    John Wick 4’ü en iyi şöyle özetleyebilirim; sanki atari salonundasınız ve birinin tek jetonla en zor modda 170 dakika oynarak bir oyunu bitirmesini izler gibisiniz. Bölümler geçiyor, bölüm sonu canavarlarıyla kapışılıyor ve final. 1990 yılında biri bu şekilde gözümün önünde Cadillacs and Dinosaurs (Mustafa) oyununu bitirmişti. Aynı his!

    Sinemaya gidip John Wick izlemek çok keyifli ancak yine de 4. filmde eksik olan ya da serinin artık sonlanması gerektiğini düşündüren bir şeyler var. Serinin yaratıcısı Derek Kolstad’ın bu maceraya dokunmamış olması yüzünden belki de. İyi oyunculuk, sanat yönetimi, dövüş koreografisi… İşçilik tarafında her şey tamam ama bölümler boyunca gerçeklikten adım adım uzaklaşarak bir süper kahramana (ya da bir azize) dönüşen John Wick artık huzur bulmalı. Türün meraklısı biri olarak bu kadarının bana yettiğini düşünüyorum.

    Not: film bitti sanıp salondan çıkmayın, sonunda çok uzun bir “after credits” var. Filmler biter ama filmler bitti diye bitmez John Wick!

    Murat Tolga Şenmurattolga@gmail.com

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top