Senaryosunu da yazmanın yanı sıra ilk uzun metrajlı (debut) sinema filmini de çeken Adam Ethan Crow'un yönetmen koltuğunda oturduğu “Lair”, psikolojik bir korku gerilim filmi olarak geliyor karşımıza...
Gelin isterseniz, oldukça düşük bir bütçeyle çekildiği her halinden belli olmasına rağmen kapalı tek mekanda yaratılan ürkütücü atmosfer ve özel efektler ile oyunculuk performanslarının da yeterince tatminkar olduğunu düşündüğümüz bu filme biraz daha yakından bakalım...
Karısı Carol (Tara Dowd) ve küçük oğlu Sean'ı (Ruari Kusumakar) vahşice öldüren Ben Dollarhyde (Oded Fehr), kendisini hapishanedeki hücresinde ziyarete eden eski dostu Steven Caramore'a (Corey Johnson); kimliğini bilemediği şeytani bir güç tarafından ele geçirilmesi sebebiyle bu cinayetleri işlediğini anlatmakta ve bunun için de TV'ler deki, yapımcılığını da birlikte üstlendikleri "paranormal aktivite" olaylarını izleme işindeki ortağı Steven'ı suçlamaktadır...
Ki, benzeri ithamları; Ben'in hapishanedeki koridorunda bekleyen avukatı Wendy Coulson'da (Alexandra Gilbreath) ısrarla tekrarlamaktadır...
Zira Ben ve Wendy'e göre bu vahşi cinayetler de, Steven'ın Dollarhyde ailesinin evine soktuğu "lanetli" bir obje kullanılmıştır...
Bunun üzerine fena halde panikleyerek, Amerika'dan babasının Londra'nın merkezindeki bir binada yer alan dairelerinden birine geçen Steven, her ne kadar bu tarzdaki "teolojik efsaneler yahut da masallara" aklı hiç yatmasa da; sabahın 05.00'in de telefona sarılarak Stuart Crowley'i (Lee Nicholas Harris) arar ve Ben'in başına gelenlere ilişkin "paranormal teoriyi" test etmek amacıyla da yardımına çağırır...
Aynı esnada; kocasından yeni boşanmış ve o nedenle de "Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB)" probleminden mustarip olan Maria Engles (Aislinn De'Ath) ile sevgilisi Carly Cortes (Alana Wallace) ve kızları Joey (Anya Newall) ile küçük Lilly'den (Lara Mount) oluşan tatil dönemi kiracıları da binaya varmışlardır...
Yalnız unutmadan filme dair yapılan yerli ve yabancı tüm profesyonel yorumlarda, artık her nasılsa gözlerden kaçarak atlanmış olan aynı "TSSB" probleminin; Maria'nın, biri sekiz diğeri de on altı yaşındaki çocuklarını da sarsmış olduğunu belirtmiş olalım...
Neyse...
"İnsafsız" olarak nitelendirebileceğimiz Steven bu zavallıları, bizzat testin gerçekleştirileceği kameralarla donatılmış beşinci kattaki, apart otel olarak kullanılmak üzere hazırladığı, kendisinin oturmakta olduğunun karşısındaki daireye yerleştirirken; Steven ve Stuart'ın, iblisleri harekete geçirecek bir obje olarak kullanarak, evin içine özenle yerleştirdikleri, "şimdilik" sekiz filmden oluşan "The Conjuring Universe / Büyülü Evren" serisinin ünlü karakterlerinden "Annabelle" bebeği anımsatan oyuncak bebeğe de Lilly, Amy adını verir...
Bir anlamda Lilly aracılığı ile kendileri vasıtasıyla kurgulananlardan tamamen bihaber olan bu sevimli aile, farkında olmadan oltaya takılan yemi yutarak tuzağa düşmüştür...
Derken...
Steven dairedeki odaları izlemeye başlar...
İlk gördüğü ise, ikisi de lezbiyen olan Maria ile Carly arasındaki; "homofobik" sinemaseverleri fena halde bozacağını tahmin ettiğimiz cilveleşme sahneleridir...
Onun dışında da, sıra dışı hiçbir gelişme vuku bulmaz...
Yani ilk günün sonunda test, olumsuz sonuçlanmıştır...
Ancak evdekiler, Londra'da şehir turuna çıkarlarken Lilly, çok özel ve değerli de olan Amy bebeği de yanına almıştır...
Bunu fark ettiği an, telaşlanarak sokağa fırlayan Steven; bebeği elinden aldığında Lilly, herkesi peşinden koşturacak bir biçimde ortalıktan kaybolur...
Fakat tabii, çok geçmez ve kısa bir süre içinde de bulunarak yüreklere su serpilir...
İçine düşülen bu karmaşayı telafi etmek isteyen Steven, akşama Lilly'e oyuncak ayı Teddy'i hediye edecektir...
Bu arada Lilly evin balkonunda, Dora adını verdiği sarman bir kedi bularak içeriye alsa da Joey onu, yeniden balkona koyarken Steven'da; devre dışı bıraktığı oyuncak bebeğin yerine bronz heykelcik biçimindeki yeni bir objeyi daha teste dahil eder...
An itibarıyla Joey ile Maria, ufak birer kabus yaşasalar da çok uzamadan geçip gider ve kazasız belasız ikinci günün sabahına da ulaşırlar...
Ama o da nesi?
Lilly'nin yerdeki halının üzerinde oturduğu odadaki garip bir manzara kameralara, oradan da Steven'ın başında oturduğu ekrana yansımaktadır...
Dakika 42...
Geride sizleri, "haunted house / hayaletli ev" konseptinin devreye sokulacağı ve hele de türün meraklısıysanız; yapılan olumsuz yorum ve verilen düşük puanlara aldırmadan izlemenizi önereceğimiz, "ters köşe" bir finale de sahip olan 58 dakikalık bir bölüm daha bekliyor olacak...
Keyifli seyirler,