“La odisea de los giles / Heroic Losers”, senaryosunu da kendi romanı “La noche de la Usina (The Night of the Heroic Losers)” (2016) dan uyarlayarak Eduardo Sacheri ile beraber yazan Sebastián Borensztein’ın yönetmen koltuğunda oturduğu “çılgın” ve “eğlenceli” bir drama…
Filme dair aşağıdaki dört satırlık kısa ansiklopedik bilgilendirme sonrasında; “Heroic Losers”ı , “çılgın” ve “eğlenceli” bir drama olarak tanımlamamıza yol açan hususu açıklama işine girişeceğiz…
Oldukça düşük bir bütçeyle çekildiği her halinden belli olan film dünyaya kendini, Toronto Uluslararası (TIFF) ve San Sebastián gibi film festivalleri aracılığı ile duyurduğu gibi “En İyi Uluslararası Film” kategorisindeki 92. Academy Ödülü için Arjantin adına “Giriş”te yer almış ama yarışacak “Aday”lardan biri olamayarak, evine erken dönüş yapmış diyerek bir “virgül” atalım…
Ve isterseniz işe, sözünü ettiğimiz şu giderek eğlenceli bir çılgınlığa dönüşen filmin “spoilersiz” özet hikâyesi ile başlayalım…
Haydi, buyurun o zaman:
Olaylar, 2001 yılında Villa Alsina isimli küçük bir Arjantin kasabasında, Fermín Perlassi (Ricardo Darín), karısı Lidia (Verónica Llinás) ve yakın dostları Antonio Fontana’nın (Luis Brandoni), on yıl önce iflas ederek kapanmış olan harabe durumdaki "La Metodica" isimli tarım kooperatifini satın alarak yeniden hayata geçirmek istemeleri ile başlar…
Bunun için aralarına ortak olarak, Rolo Belaúnde (Daniel Aráoz), Gómez biraderler (Alejandro Gigena - Guillermo Jacubowicz), Atanasio Medina (Carlos Belloso) ve Carmén Lorgio’yu da (Rita Cortese) alarak 158,653 doları toparlarlar…
Ancak bu rakam yetersiz olduğu için bankadan kredi olarak alabilecekleri bir 100 bin dolara daha ihtiyaçları vardır…
Ama işin tadı kaçmasın diye, “dinamitin fitilini ateşleyerek” filmi hareketlendirecek olan bu kısma hiç girmeyeceğiz…
Ekleme yapacağımız son şey:
İsimlerini sıraladığımız bu sekiz kişinin, bir “alavere dalavere” ile (hem de derin bir ekonomik krizin öncesinde) 158,653 dolarlarını “uyanık kasaba avukatı” Fortunato Manzi’ye (Andrés Parra) kaptırmaları ve devamında hikâyeye sonradan dâhil olan Fermín’in oğlu Rodrigo (Chino Darín) ve Carmen’in oğlu Hernán (Marco Caponi) ile birlikte bu parayı, ondan geri almaya çalışmaları olacak…
Ki, zaten, “çılgın” ve “eğlenceli” olarak adlandırdığımız drama da o an itibarı ile start alacak ve hız kesmeden de filmin sonuna kadar devam edecek…
Öyle ki, eğer vakti zamanında “ Ocean's Eleven”ı (2001) severek izlediyseniz, hiç şüpheniz olmasın, başrollerinde Audrey Hepburn ile Peter O'Toole’nin oynadıkları “How to Steal a Million”a (1966) saygı duruşu da yapılan bu filme kesinlikle bayılacaksınız…
Hatta Covid – 19 kısıtlamaları nedeniyle evleri dolduğumuz bu günlerde, atıştırmalıklar eşliğinde, (sakıncalı sahneler de barındırmadığı için) “maaile” olarak da izleyebileceksiniz…
Bitirmeden, işaret etmek istediğimiz üç nokta daha var:
1. Johann Strauß II’nin Mavi Tuna (The Blue Danube) valsinin yanı sıra Sergio Leone’nin “Dolar Üçlemesi”ndeki Ennio Morricone bestelerini anımsatan “şahane” müzikleri…
2. Görüşleri ile intikam hırsından gözleri dönen filmin kahramanlarının eylemlerine ilham oluşturan Mihail Bakunin…
3. Arjantin popülizminin sembollerinden Peronizm…
Filmi izlerken bunlara da, dikkat etmeyi unutmamanızı öneririz…
Belki, yine klasik bir laf olacak ama diğer yorumlarımızda olduğu gibi “spoiler vermeden” yazılmayanları yazmaya, anlatılmayanları anlatmaya, söylenilmeyenleri söylemeye çalıştığımız bu son derece özgün satırlar, filme ilişkin aydınlatıcı tespitler toplamımız olsun…
Sonuç olarak, kendi değerlendirme sistemimiz içinde puan olarak 3 verdiğimiz bu film için önerimiz de, olumsuz yorum ve puanlara aldırmadan, “bir şans da siz verin” şeklinde olacak…
Keyifli seyirler,
Son bir not:
Filmin sonunda akmaya başlayan yazıları görür görmez, yerlerinizi terk etmeyin… Zira “hınzırca” bir final sahnesi sizi bekliyor…