Senaryosunu da, Pierre Oscar Levy ve Frederik Peeters'ın "Sandcastle" (2010) isimli çizgi romanından (doğrudan "uyarlayarak" değil de) "esinlenerek" yazan M. Night Shyamalan'ın yönetmen koltuğunda oturduğu "Old"; insanın, "zaman" karşısındaki davranışının sorgulandığı "fantastik" bir gerilim drama olarak geliyor karşımıza...
Gelin isterseniz, 18 milyon dolarlık bir bütçe ve oldukça zengin bir oyuncu kadrosu ile Dominic Cumhuriyetinde çekilerek 12 Ekim 2021 tarihinde brüt 90,1 milyon dolarlık bir hasılat rakamına ulaşmış olan filmimize biraz daha yakından bakalım...
Sigortacı Guy (Gael García Bernal) ve bir müzede küratör olarak çalışmakta olan Prisca Cappa (Vicky Krieps), boşanma aşamasındaki evli bir çifttir ve çocukları Maddox (Alexa Swinton) ile Trent'i de (Nolan River) yanlarına alarak son bir aile tatiline çıkmaya karar verirler...
Gidecekleri yer de, Prisca'nın internet de keşfettiği ve kapısında tesis görevlilerinden Madrid'in (Francesca Eastwood) elindeki içecek ikramlarıyla karşılandıkları Anamika Resort adındaki muhteşem bir tatil köyüdür...
Oldukça hareketli ve bir o kadar da cana yakın olan Trent, hiç vakit geçirmeden, konakladıkları tesisin Müdürünün (Gustaf Hammarsten) "şifreli" yazışmalar yapacağı yeğeni Idlib (Kailen Jude)) ile hemencecik arkadaş olur...
Ve böylelikle, eğlenceli bir tatil de başlamıştır...
Ancak sadece gündüzleri...
Zira akşam olduğunda Guy ile Prisca, çocukların da duyabilecekleri bir şekilde tartışmaktadırlar...
Neyse...
Ertesi gün sabah kahvaltısında, kendilerine içinin çok ısındığını ve yüzden de bir kıyak yapacağını söyleyen tesisin Müdürü; Cappa ailesine, kullanmaları için çok özel bir kumsal önerisinde bulunur...
Aynı öneriye kendileri gibi hiç düşünmeden atlayan Charles (Rufus Sewell) ve kanda kalsiyum düşüklüğüne neden olan "hipokalsemi"den mustarip Chrystal (Abbey Lee) çifti ile kızları Kara (Kylie Begley) ve Charles'ın annesi Agnes (Kathleen Chalfant), doğal koruma alanındaki bu kumsalın diğer konukları olup kendilerini oraya, bir minibüs ile tesisin sürücüsü (aynen Alfred Hitchcock misali filmlerinde görünmeyi adet edinmiş olan "M. Night Shyamalan") götürecektir...
Vardıklarına ünlü rap şarkıcısı Mid-Sized Sedan lakaplı Brendan (Aaron Pierre) ve Trent'in denizde cesedini bulacağı sevgilisi de kumsalda uzanmaktadır...
Çok geçmez kendilerine, sıklıkla "epilepsi" nöbetleri geçirerek yerlerde kıvranan psikolog Patricia ile onun kocası Jarin'de katılır...
Bu ölüm olayı Charles'ı bayağı bir sinirlendirmiş ve öfkesini, o genç kadını bizzat öldürdüğünü düşündüğü, "hemofili" hastası olduğu için sürekli olarak burnu kanayan Mid-Sized Sedan'dan çıkartmaya çalışmaktadır...
Diğer yandan, bulundukları yerde sinyal bulunmadığı için telefon ederek yardım çağırmak üzere Jarin, minibüsle bırakıldıkları yere doğru yönelse de çok fazla ilerleyemez ve sersemleyerek yere düşer...
Derken Charles'ın annesi Agnes'da hayatını kaybeder...
Fakat asıl sürpriz, 6 yaşındaki Trent'in, aniden büyüyerek 11 (Luca Faustino Rodriguez), 11 yaşındaki Maddox'un 16 (Thomasin McKenzie), 6 yaşındaki Kara'nın da 11 (Mikaya Fisher) yaşındaki görüntülerine ulaşmalarıdır...
Üstelik Marlon Brando ve Jack Nicholson'ın baş rollerini paylaştığı "The Missouri Breaks" (1976) filminin adını bir türlü anımsayamayan Charles, cebinden çıkarttığı bıçağı, ilk andan itibaren kıl kaptığı Mid-Sized Sedan'ın suratına sallayarak onu yaralamasına rağmen, bir kaç dakika sonra ortada tek bir yara izi dahi bulunmamaktadır...
Yalnız öyle bir şey daha olur ki, Prisca'nın karın bölgesinde bulunan üç santimlik "tümör", bir tenis topu kadar büyümüş ve Prisca'nın düşerek bayılmasına da yol açmıştır...
Bunun üzerine kendisine musallat olan "şizofreni" ile savaşan, çalıştığı hastanede önemli bir cerrah olarak başhekim olan Charles, ilkel koşullarda da olsa o tümörü çıkartmaya karar vererek kesmeye başlar...
Ama kesik kendiliğinden kapanır...
Aynı işlemi bir kez daha denediğinde Charles, Guy ve profesyonel bir hemşire olan Jarin'in de yardımıyla, kavun büyüklüğüne ulaşmış olan tümörü çıkartır...
Çıkartır çıkartmaz da karındaki derin kesik, yine kendiliğinden kapanır...
Asıl bomba haber ise, Mid-Sized Sedan'ın henüz birkaç saat önce ölmüş olan sevgilisinin cesedinin tamamen çürüyüp yok olarak geriye sadece iskeletinin kalmış olmasıdır...
Yani bu insanların bulundukları kumsalda, zamanın hızına ilişkin bir takım sorunların bulunduğu artık apaçık ortadadır...
Hani neredeyse, gelen her iki kişiden birinin bariz "bir tıbbi arızaya sahip olduğu" o özel kumsalda geçen her 30 dakika da bir yıla denk gelmektedir...
Dakika 48...
Farkındaysanız şu ana kadar, Hollywood sinemasının yükselen yıldızlarından, 15 yaşındaki Trent'i canlandıran Alex Wolff'un performansına henüz hiç değinmedik...
"Ters köşe" bir finale de sahip olan "The Maze Runner" 2014 tarzındaki bu filmi; aynen bizim gibi, nev-i şahsına münhasır sinemacılardan Shyamalan'ın tutkunlarının, pek fazla tatmin olmasalar da severek izleyeceklerini düşünüyoruz...
Özellikle de kameralar; Trevor Gureckis'in duruma uygun bir biçimde hepimizle kafa bulan müzikleri eşliğinde Shyamalan'ın, "Split" (2016) ve "Glass" ta da (2019) birlikte çalıştığı görüntü yönetmeni Mike Gioulakis tarafından kontrol altında tutuluyorsa...
Keyifli seyirler,