Hesabım
    Okul Tıraşı
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    4,0
    Çok İyi
    Okul Tıraşı

    Kaygan zeminde yaşananlar…

    Yazar: Banu Bozdemir

    Okul Tıraşı’nın fragmanını izledikten sonra sert, iddialı bir filmle karşılaşacağımızı biliyordum ve nispeten öyle oldu. Soğuğun her anını, yatakhane, duş alanı ve revirde hissettiğimiz filmde bürokrasinin kanatları altında neredeyse donma noktasına gelen, yatılı çocukların bir günü anlatılıyor. Okulun tasvir ediliş şekli bir kışla havasında, soğuk ve donuk. Etrafta çocukların yaşadığını anlatan tek şey çocukların izleyemediği kantindeki televizyonda oynayan çizgi film. Çocukların mutsuzluğu, suratlarına sinen ifadeyle birlikte her yerde karşımıza çıkıyor.

    Filmin tekin olmayan, imalar barındıran, sorular sorduran havası neredeyse film boyunca devam ediyor. Ailelerinden uzakta, sürekli öğretmenleri tarafından azarlanan, derin bir yalnızlık içinde oldukları belli olan ve dışarıdaki ayazdan dolayı neredeyse kaçacak yerleri bulunmayan bu yerde çözülmeler bir çocuğun hastalanmasıyla başlıyor. Öncesinde arkadaşı Yusuf’a korktuğunu ve beraber uyumalarının mümkün olup olmadığını soran Memo’yu, sonrasında öğretmeniyle yatakhaneye giriş yaparken görüyoruz. Maalesef ülkede yaşanan bazı deneyimler sonucu yatılı okullarda geçen hikayelerde taciz olgusunun izini sürüyoruz. Memo’nun başına gelenlerin, Yusuf’un içine gömülmesini sağlayan suskunluğunun arkasında devlet babanın şefkatli kolları yerine farklı izler arıyoruz.

    Hikaye çözümlendikçe öğretmen ve öğrenciler arasındaki çatışmanın da sevgiden çok bir güç gösterisine dönüştüğünü gözlemliyoruz. Soğuğun eksi otuzlara çıktığı bir ortamda öğretmenler öğrencilerine soğuk duş etkisini yapan cezalar veriyorlar. Ve filmde dikkat çeken unsurlardan biri de çocukların cenabet olduklarını söyleyip, daha fazla banyo talebinde bulunmaları… Sıcak suyla ve daha fazla banyo yapabilmek için aştıkları engelleri, yolları Yusuf’un ağzından olay yeri ziyaretleri yaparak öğreniyoruz. Açıkçası Memo’nun hastalanıp, sadece Yusuf’un gözetiminde revirde, okulun koridorlarında geçen anlatımı başta tekrarlı bulsam da sonrasında hikaye iyi bir açılım yaparak, dolaylı ya da dolaysız herkesin işin içinde olduğu bir sistemin hatasını, açığını çözmek konusunda gayet başarılı bir yola girdi!

    Film o kadar donuk yani bir yandan müziksiz ve yalın bir anlatım sunuyor ki, filmin tek duygusal anı Yusuf’un annesiyle konuştuğu an olarak yansıyor. Fakir aile çocuklarının kaderini iki dakikalık telefon konuşması açık ediyor, Yusuf’un çaresizliği, mutsuzluğu, annesine anlatamadığı derdiyle içinde çörekleniyor.

    Sonuçta kurumlara, kişilere, yöneticilere, en alt gruptan en üste sirayet eden vurdumduymazlık halini aspirinle yönetilen revir odasında bir kez daha tecrübe ediyoruz. Revirin kaygan zemini herkesin kendini kurtarmak için suçu birbirine attığı bir kayganlığı işaret ederken, revire sağlık görevlisi yerine bir öğrenci koymanın aymazlığı da içimizi burkuyor. Herkesin öğrencinin ateşini ölçerek hasta olmadığına hüküm vermesi de işin cabası. Ama bu sahne bana biraz da hastalığın daha derinlerde, içerlerde bir yerde olduğuna dair bir vurgulama algısı da sunmuş oldu.

    Olgun sinema diliyle, incelikli karakter analizleriyle, karın soğuğunu da bir karakter gibi filmin içine dahil etmesiyle, çocukların Vanlı çocuklardan seçilip tecrübeli oyuncular arasında sıkışıp kalmamasıyla dikkat çeken bir film olmuş Okul Tıraşı. Bu yıl 71. Berlin Film Festivali’nin Panorama bölümünde yarışıyor, şansı bol olsun. 

     

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top