Senaryosunu da, James C. Wolf ile birlikte kaleme almış olan Nick Stagliano'nun yönetmen koltuğunda oturmakta olduğu "The Virtuoso"; "neo-noir" tarzda kurgulanılan ve gizemini sonuna kadar koruyan, bir suç draması olarak geliyor karşımıza...
***
Gelin isterseniz, oldukça düşük bir bütçeyle çekildiğinin her halinden belli olmasına ek olarak, birbirinden nitelikli oyunculardan oluşan kadrosuna rağmen; işleyiş itibarıyla vasatı bir türlü aşamayan, bu bağımsız (indie) Amerikan yapımına biraz daha yakından bakalım...
***
Film...
Profesyonel bir suikastçı olan...
Ve gizlendiği...
Karşı binadaki bir dairenin içinde konumlanarak nişan alan Virtüöz (Anson Mount)...
Bir otel odasında...
Bir fahişe (Estelle Girard Parks) ile sevişen bir adamı (Blaise Corrigan)...
Müşterisinin talebi üzerine...
Vurarak öldürmeye hazırlanırken...
"Özel sektör veya devlet işlerini tercih edersin...
Genellikle eksiksiz bir dosya sunarlar... Planlamaya zaman ayırırlar... Çünkü genelde göze batmamayı tercih ederler...
Göze batmamak daha güvenlidir... Göze batmayınca, iz de bırakılmaz... Göze batmayan sıradandır da...
Ancak zaman sorun olabilir... Bazı şeyleri aceleye getirmek gerekebilir...
Eğitimin sayesinde yavaş nefes alırsın ve bu şekilde de, nabzın sakinleşir...
Ama organize suç, gözle görünür beyanatı sever...
'Orada olduğunu bilsinler... Kanla yazılmış bir mesaj gönder...'
Bu türden işverenler ile çalışırken; nadiren bir isimden fazlasını alırsın, hatta bazen isim bile vermezler...
Risk arttığı için ücretin de artar... Ama bunun da bir risk getirdiğini bilirsin...
Organize suçun getirdiği diğer bir risk ise, yeni düşmanlar yaratmasıdır...
Operasyon sonrasında...
Acelen varmış gibi görünmeyerek sakinliğini koruman oldukça önemlidir...
Zaten planlama becerin ve titizliğine güvenirsin...
Sen bir profesyonelsin... Zamanlamaya ve kesinliğe gönülden bağlı bir uzman... Bir 'virtüöz'...
Araç gereçlerini temiz tutarsın...
Mesleğin kesinlik gerektirir... Kesinlik için de sebat...
Hayatını mümkün olduğunca sistemin dışında, gerçek benliğine dair hiçbir iz bırakmadan yaşarsın...
Bir gölgesindir...
Gerçek kimliğini saklı tutarsın...
ABD Posta Hizmetleri'nden uzak durur; bağımsız bir şirketin yönettiği, posta kutusu adresini kullanırsın...
İsim yok... İz yok...
Seni tutmaları için kullanacakları sürecin, anonimliğini gizli tutacak kadar karmaşık olmasını sağlarsın...
Bazı görevleri kaçırabilirsin... Bunu iş yapmanın bedeli olarak görürsün...
Fakat yeni fırsatlardaki ücretini, kaçırdıklarını tazmin edecek miktarda belirlersin... "
Biçiminde...
Kendini ve işini tanımlamakta...
***
Ve...
İşte tam da bu bağlamda...
Tanıdık kodlu ama bilinen protokollerin dışında...
Yeni bir müşteri siparişi gelmektedir...
***
Ki...
Virtüöz'ün Akıl Hocası (Anthony Hopkins) ve müşterileriyle bağlantı kurmasını sağlayan kişi de olan...
Telefonda konuştuğu karşısındaki de bunun farkında olup...
"Bu sefere mahsus böyle, sonrasında prosedüre döneriz... Süremiz oldukça kısıtlı..." demekte...
Ardında da...
Yeterli planlamaya zaman bırakmayan bu sürenin...
48 saat olduğunu da belirtip...
***
Karşılığında...
Çift ücret ödenecek olan bu hassas konuya ilişkin olarak...
Asıl müşterinin...
Kati sonuç beklediğini...
Vurgulamayı da ihmal etmez...
***
İlaveten...
"Beni zor durumda bırakma, bitirdiğinde de ara..." demeyi de unutmazken...
Öldürülecek kişiye ait...
Çok da ayrıntı vermezken...
Araştırıp bulma hususunu...
Her seferinde olduğu gibi...
Köpeği (Willow) ile birlikte kırsalda...
Bir başına yaşayan Virtüöz'e havale eder...
***
Böyle olunca da...
Bir gün önce...
"45 metre uzakta, neredeyse 100 kilometre hızla giden araç içindeki; hareket eden 5 santimetrelik bir hedefi vurmak... Üstelik sadece tek atış şansı ile... Tekerleği patlayınca, otomobilini hızla sağa çekmek zorunda kalan kullanıcı... Direksiyonu fazla kırıp, durmak yerine binaya çarpacak..."
Olarak tasarladığı suikast planı, Virtüöz'ün zihninde şekillenmek durumunda kalır...
***
Ertesi sabah...
Bu planı uygularken...
Söz konusu binanın önünde top oynamakta olan bir anne (Jenna Hellmuth) ile oğuldan (Trent Iacono)...
Çarpışmanın yol açtığı patlamanın etkisiyle...
Annenin de yanarak ölmesine neden olurken...
***
Virtüöz'ün...
Ziyadesiyle üzüldüğünün ayırdına varan...
Ve insanları...
Cinayete meyilli ölüm makinaları olarak nitelendiren Akıl Hocası...
Görev esnasındaki sivil zayiatlar üzerine...
Vietnam savaşı konulu...
Uzunca bir nutuk çekecek...
***
Sonrasında da Virtüöz'e...
Detaylarının hiç de berrak olmadığı...
Rosie'nin Kafesi isimli bir mekandaki...
Yepyeni bir görevi verecek...
***
Ve...
Virtüöz...
Aynen istenildiği biçimde...
Saatler henüz 17:00'yi göstermeden önce kafeye vardığında...
İçerideki masalardan birinde oturan yalnız bir adam (Eddie Marsan)...
Diğerinde de yakışıklı Johnnie (Richard Brake) ile Johnnie'nin kız arkadaşı (Diora Baird) ve onlara hizmet etmek amacıyla...
Vardiyasını yeni teslim almış olan...
Garson Dixy'den (Abbie Cornish) başkasının bulunmadığını görürken...
***
Birden...
Kapıyı açan Şerif Yardımcısı Myers'ta (David Morse) kafeye giriş yapar...
***
Böylelikle de Virtüöz...
Rosie hastalanıp evine gitmiş olduğu için...
"Beyaz Nehirler" adındaki kurbanının seçimini...
Sade bir kahve sipariş eder etmez...
Bu beş kişinin arasındaki birinden yapmak mecburiyetinde kalacaktır...
***
Üstelik de elinde...
Kapının önünde park etmiş araçların plaka verilerinden öte...
Herhangi bir bilgi de mevcut değilken...
Dakika 35...
***
İşi şansa bırakmak istemeyen Virtüöz sayesinde...
Birbirinden kanlı cinayetleri, bünyesinde barındırmaya devam edecek olan filmin geride kalanında siz değerli sinemasever dostlarımızı; Rosie'nin Kafesi'ndeki hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığını anlayacakları, ters köşe sürpriz bir finale de sahip olan...
75 dakikalık bir bölüm daha bekliyor olacak...
***
Emek verilerek ve benzeri bir örneğine rastlamanızın da asla mümkün olamayacağı; alışılmış "nesir" tarzının dışındaki, yüzyıllar içinde güzel Türkçemize yavaş yavaş sızarak eklemlenmiş Arapça, Farsça ve Avrupa kökenli sözcükler bütününe entelektüel taklaların attırıldığı...
"Irkçılık", "faşizm", "homofobi" ve doğruluğunun bilimsel olarak kanıtlanması imkansız bir metafizikten ibaret olan "inanç övücülük" yahut da "yericilik" içermediği için...
Ezberleri bozan "lirik" bir anlatım dili de benimsenmek yoluyla...
25 - 30 kelimelik Türkçe bilgi haznesinin ötesine geçilerek yazılmış, bir başka "özgün" yorumda yeniden buluşmak dileğiyle...
Keyifli seyirler,