“The Young Cannibals”, hikâyesini yazmanın yanı sıra editörlüğünü de üstlenen Kris Carr ile Sam Fowler’ın yönetmen koltuğunda oturdukları ilk uzun metrajlı sinema filmi…
1 Ekim 2019 tarihinde VOD ve DVD olarak Amerika’da vizyona sokulan filmin, hâlihazırda IMDB, Rotten Tomatoes ve Metacritic gibi mecralarda ciddiye alınacak miktarda oydan oluşan bir izleyici ve yorumcu puanı ortalaması mevcut değil…
O nedenle bizde, oldukça düşük bir bütçe ile çekildiği her halinden belli olan bu filmi, her zamanki gibi önceliği oyuncu kadrosuna vermek suretiyle bizzat kendimiz mercek altına alarak incelemeye ardından da puanlamaya çalışacağız…
Bunun içinde, artık neredeyse yorumlarımızda geleneksel bir özellik halini aldığı üzere ayrıntılı incelemeye geçmeden önce filme ilişkin ilk tespitimizi, sonrasında da naçizane ilk önerimizi paylaşalım istiyoruz…
Bu bağlamda da işe; karşımızdakinin, karanlık bir ormandaki aynı mekânlarda hem kamp hem de doğum günü kutlaması vesilesi ile bir araya gelen bir grup gencin önde, onların peşindeki bir yaratığında arkalarında olduğu, “dolap beygiri” misali heyecansız bir koşuşturmacanın anlatıldığı düşük profilli bir film olduğunu söyleyerek başlayabiliriz…
Doğrusunu isterseniz, zorlu doğa koşullarındaki bir uçak kazasından sağ kurtulanların, hayatta kalabilmek amacıyla uçağın pilotunu çiğ çiğ yemeleri üzerine devreye giren ve sadece peşlerine düştüğü insan eti yiyenlerce görülebilen (kendisi de yamyam olan) “yamyam savar” bir yaratığın bulunduğu hikâye çok da kötü değil…
Fakat parasızlığın yanı sıra Kris Carr ve Sam Fowler ikilisinin sinemadaki deneyim noksanlığı da, oldukça olumsuz etkilemiş filmi…
Örneğin, canavarın peşlerine düştüğü genç oyuncuların neredeyse cümlesi amatör kümeden toparlanmış gibi…
Yine aynı biçimde, afişte / posterde görünen yaratık maskesi dışında, eğer (gerekli gereksiz) makina ile sıkılarak kullanılan ve sis etkisi içeren gizemli bir hava yaratılmaya çalışılan dumanı da saymazsak, filmde görsel efektlere de yer verilememiş olduğunu görüyoruz… Bu eksikliği telafi etmek için ses efektleri ve müzikten destek alınmaya çalışılmış…
Ancak o da olmamış…
Üstelik sanki her şey yolundaymış ve o yüzden de “keyifler gıcırmış” gibisinden süre de biraz uzun tutulunca, filmin ayarı tamamen bozulmuş…
Şimdi diyebilirsiniz ki, “Ne yani, bu film izlenilmez mi?”
İzlenilir, izlenilmesine de bunun için insanın sabır taşı veya biraz çakır keyif olması gerekiyor… Yoksa emin olun, ne zaman bitecek diye saate bakar durursunuz…
Belki biraz tarzımızın dışında olacak ama tek bir “spoiler vermeden” buraya kadar yazdıklarımızın tamamı, zımnen de olsa ikisini de içerdiği için filme ilişkin hem ilk tespitimiz hem de ilk önerimiz olsun… Ayrımı gönlünüze göre siz kendiniz yaparsınız…
Sonuç olarak, kendi değerlendirme sistemimiz içinde puan olarak 1,5 verdiğimiz bu film için önerimiz de zamanınıza yazık etmeden “kendinize izleyecek daha anlamlı şeyler bulun” şeklinde olacak…
Keyifli seyirler,