Senaryosunu, Manuel Martín Ferreras'ın "Noche de Difuntos del 38" (2012) isimli romanından uyarlayarak Jaime Marques ile Cristian Conti'nin kaleme aldıkları ve yönetmen koltuğunda da Javier Ruiz Caldera ile ilk uzun metrajlı (debut) sinema filmini çekmekte olan Alberto de Toro'nun oturmakta oldukları "Malnazidos / Valley of the Dead"; 17 Temmuz 1936 – 1 Nisan 1939 tarihleri arasındaki İspanya iç savaşına dair gerilimin arka planda olduğu ve içine...
Zombiler de dahil edildikten sonra ortaya çıkan aksiyonun...
"Kara mizah (dark comedy)" tarzdaki bir dil kullanılarak gözler önüne serildiği, fantastik bir drama olarak geliyor karşımıza...
***
Gelin isterseniz, 8 Ekim 2020 tarihindeki dünya prömiyeri; 53. Sitges Film Festivali'nde (Katalonya, Uluslararası Fantastik Film Festivali / FICFC) yapılan bu İspanyol filmine biraz daha yakından bakalım...
***
- Ekim 1938 -
Küçük bir İspanyol kasabasında halk, bir çiftin (Asia Ortega - Pol Corominas) düğünleri için meydanda toplanmış...
Mutlulukla yiyip içip, hatıra fotoğraflarını çektirirlerken; birden bir grup Nazi askeri de, aynı bölgeye giriş yapar...
***
Herkes aracından inerek karşılarına dikilen SS subayına (Francisco Reyes) şaşkınlıkla bakarken, ilk şaşkınlığını hızlıca atlatan damat (Pol Corominas); masalardaki içki dolu bardaklardan bir tanesini, küçük bir çocuk aracılığıyla o subaya gönderiverir...
Kendisine ikram edilen, oldukça sert olduğu anlaşılan bu yerel içkiyi...
Nefes almaksızın fondipleyerek, tek seferde mideye yuvarlayan subay öksürmeye başladığında da...
Meydandaki ahali, gülüşmeye başlar...
***
Bu duruma...
Fazlasıyla içerleyerek sinirlenen subay, makinalı tüfeğin başındaki askere...
Meydandaki herkesi öldürmesi talimatını verir...
***
Ardından da...
Kafalarına gaz maskelerini geçiren Nazi'ler...
Ellerindeki gaz tüplerini açar açmaz, öldürdükleri insanların cesetlerinin üzerine fırlatarak atarlar...
***
Aynı esnada...
İç savaş yaşanan İspanya'nın bir başka bölgesinde...
Elleri ve gözleri bağlı bir vaziyetteki Yüzbaşı Jan Lozano (Miki Esparbé), elleri tüfekli bir idam mangasınca...
Neredeyse infaz edilmekteyken...
Amcası General Lozano (Manuel Morón), tam zamanında imdadına yetişerek...
Kendisini kurtarıverir...
***
Ki...
Aslında bu, ilk de değil...
Üçüncü kez, Milliyetçi hükümet askerlerinin elinden kurtuluşudur Jan'ın...
***
Ama artık...
General Franco'nun liderlik ettiği faşist rejim de, bütün bu durdurulan infaz girişimlerinin karşılığında Jan'dan...
Cephenin en tehlikeli yerlerinden birinde bulunan, 6. Alay'ın başındaki Albay Alarcos'a bir zarf götürmesini istemektedir...
***
Yoksa...
Franco'ya kuzeni kadar yakın olan ve kendisini, vatan haini olmakla suçlayan bir hakime kafa atmış olan Jan'ı...
Dördüncü sefer de kurtarmak...
Mümkün olamayacak...
***
Ve...
Bu zorlu yolculukta kendisine...
Şoförlüğünü yapması için...
Cepheden firar etmek ve korkaklıkla suçlanarak ölüme mahkum edilmiş olan, on yedi yaşındaki Er Decruz (Manel Llunell) eşlik edecektir...
***
Eğer başarılı olurlarsa da...
Böylelikle...
Her ikisi de, iyi birer asker olduklarını kanıtlayarak...
Haklarındaki idam cezalarından kurtulabileceklerdir...
***
İşte...
Bu genel çerçeve içerisinde...
Filmin en başındaki SS subayının liderlik ettiği grubun, yaralı İspanyol askerlerini; kendi özel armalarını taşıyan bir trene bindirdikleri, Milliyetçiler'in karargahından ayrıldıklarında...
Kestirme bir güzergahtan yola koyulan Jan ile Decruz'un önleri, bir başka SS subayının (Frank Feys) kontrolündeki bir Nazi birliğince kesilse de...
Sivil hayat da bir avukat olan Jan'ın kıvrak zekası sayesinde, kaldıkları yerden yollarına devam ederler...
***
Bu arada...
Kendileri karayolunda ilerlerken...
Gökyüzünde de...
Cumhuriyetçiler'in saflarında savaşan Sovyetler Birliği'nin Polikarpov tipi bir savaş uçağıyla faşist Milliyetçiler'e...
Nazi'ler kadar destek olan Mussolini İtalya'sının Fiat yapımı bir savaş uçağı, it dalaşına girişmişler...
Ve...
Bunun, kazananı da Sovyet uçağı olurken...
Vurulan İtalyan uçağındaki pilot (Oscar Onrubia), paraşütle atlamayı başarmıştır...
***
Bütün bu olan biteni...
Pür dikkat izleyen Jan, Decruz'un tüm itirazlarına karşın...
Gidip İtalyan pilotu, kurtarmaya karar verir...
***
Bu aramalar esnasında Jan, yine filmin başındaki Nazi grubunun armasını taşıyan...
Gelişi güzel bir biçimde, sağa sola saçılmış variller ile onlardan çevreye yayılmış toz kimyasallara da rastlar...
***
Çok geçmez...
Paraşütüyle, bir ağaca asılı durumdaki İtalyan pilotun cansız bedenine ulaştıklarında da...
Bir Çavuş'un (Luis Callejo) komutasındaki Cumhuriyetçi askerlerce yakalanır ve yapılan üst aramasında da...
İçinde...
Albay Alarcos'a gönderilen, "Savaş yürekle kazanılır..." yazılı şifreli bir notun bulunduğu zarf, ele geçirilir...
***
Bu nota bir anlam veremeyen Çavuş, yazılanın neyi kast ettiğini Jan'a sorsa da...
Gerçekten hiçbir şey bilmeyen Jan, yanıt veremeyince de...
Askerlerinden Mecha'ya (Álvaro Cervantes), Decruz'u öldürmesi talimatını verir...
***
Ancak...
Decruz'un evli ve iki çocuk babası bir asker olduğunu söyleyen Jan, böylelikle Cumhuriyetçiler'i durdurmuş olur...
***
Artık...
Jan ile Decruz, partilerinin aksi yöndeki talimatına rağmen...
Esir alınarak, Cumhuriyetçiler'in kampına götürüleceklerdir...
***
Giderlerken de...
Gördüğü her şeyin fotoğrafını çeken Amerikalı (Ken Appledorn)...
Aynısını, ağaçta asılı İtalyan pilota yapmaya kalkıştığında...
Zombiye dönüşmüş olan pilotun saldırısına uğrayarak boynundan ısırılır...
***
Üstelik...
Bu zombi, kendisine ateş açan Rus asıllı Brodsky (Sergio Torrico) tarafından güçlükle durdurulmaktadır...
***
Yani...
Cumhuriyetçiler ile Milliyetçiler arasındaki iç savaşa ilaveten...
İşin içine bir de, nereden ve nasıl türedikleri anlaşılamayan...
Büyük usta George A. Romero'nun, sinema sanatına eşsiz bir armağanı olan zombiler de eklenmiştir...
***
Böyle olunca da...
Cumhuriyetçi ekipten Çavuş, (Jan'ın yıldırım aşkına tutulacağı) Matacuras (Aura Garrido), Jurel (Jesús Carroza), Siyasi Komiser (Dafnis Balduz), Brodsky ve Rafir (Mouad Ghazouan)...
Milliyetçi Jan ve Decruz ile işbirliğine...
Mecbur kalacaklardır...
Dakika 25...
***
Yeşil perde ve görsel efekt teknolojileriyle başarılı makyaj uygulamalarının sürdürülmeye devam edildiği filmin geride kalanında, siz değerli sinemasever dostlarımızı; hoşça vakit geçireceklerini umduğumuz, 76 dakikalık bir bölüm daha bekliyor olacak...
***
Emek verilerek ve benzeri bir örneğine rastlamanızın da asla mümkün olamayacağı; alışılmış "nesir" tarzının dışındaki, yüzyıllar içinde güzel Türkçemize yavaş yavaş sızarak eklemlenmiş Arapça, Farsça ve Avrupa kökenli sözcükler bütününe entelektüel taklaların attırıldığı...
"Irkçılık", "faşizm", "homofobi" ve doğruluğunun bilimsel olarak kanıtlanması imkansız bir metafizikten ibaret olan "inanç övücülük" yahut da "yericilik" içermediği için...
Ezberleri bozan "lirik" bir anlatım dili de benimsenmek yoluyla...
25 - 30 kelimelik Türkçe bilgi haznesinin ötesine geçilerek yazılmış, bir başka "özgün" yorumda yeniden buluşmak dileğiyle...
Keyifli seyirler,