“Fin de siglo / End of the Century”, hikâyesini yazmanın yanı sıra editörlüğünü de üstlenen Arjantinli sinemacı Lucio Castro’nun yönetmen koltuğunda oturduğu ilk uzun metrajlı sinema filmi…
Yorumlamaya başlamadan, “homofobik” takıntılara sahip olanlara yönelik olarak ciddi bir uyarı da bulunalım…
Zira filmin başrollerindeki Ocho (Juan Barberini) ve Javi (Ramon Pujol) karakterleri, eşcinsel iki erkek…
Üstelik filmde, aynı Ocho ve Javi’nin partner olarak birlikte yer aldıkları oldukça erotik sevişme sahneleri de mevcut…
Yani dememiz o ki; “End of the Century”, öyle her bünyenin rahatlıkla kaldırabileceği cinsten bir seyirlik değil…
O nedenle biz, sonradan yaşanabilecek arızalara karşı, daha işin başındayken uyarmış olalım ve geçelim filmimizin değerlendirilmesine…
Filmde olaylar, Arjantinli şair Ocho’nun, 2019 yılında tatil için Barselona’ya gelmesi ve artık bir başka erkekle evli olarak Berlin’de yaşamakta olan TV programcısı Javi ile karşılaşmasıyla başlar ve nefes kesen bir hızla da devam eder…
Öyle ki, Castro bu ikiliyi birdenbire 1999 yılına gönderir ve aralarına, o da aslında bir eşcinsel olan Sonia’yı (Mía Maestro) ekler…
İlginç bir biçimde bu Sonia, Javi’nin kız arkadaşı ve Ocho’nun da eski bir dostudur…
Artık filmde, 2019 ile 1999 yılları arasında, oldukça “kaygan bir zeminde”, baş döndürücü bir anılara yolculuk sekansı başlar…
Ancak aradaki 20 yıllık mesafeye karşın Castro, aynı oyuncuları kullanmayı tercih etmiş… Zamanın ruhunu yansıtma işini de makyaj masasında saç ve sakallara ak düşürerek halletmiş…
Aslında hikâyedeki en can alıcı nokta, “Yüzyılın Sonu” da olan 1999 yılında meydana gelenlerin gerçekte yaşanıp yaşanmadığı yahut da bütün bu anlatılanların, ikiliden birisinin rüyasından ibaret olup olmadığıdır…
Ki, bu kafa karıştırıcı varsayımlar, 2019 yılındaki karşılaşma içinde geçerlidir…
Şimdi tam da burada, “Gerçekte ne oluyor?” diye bir soru yöneltebilirsiniz bize…
Elbette bizde, bunu öğrenebilmek için her zaman olduğu gibi yine, Pedro Almodóvar ve Ferzan Özpetek gibi yönetmenlere de parmak ısırttığını tahmin ettiğimiz bu filmi, aceleye getirmeden sakin sakin izlemenizi önereceğiz…
Eğer girişte vurguladığımız takıntılara sahip değilseniz, çok farklı bir sinema deneyimi ile karşı karşıya kalacağınızdan emin olabilirsiniz…
Bitirmeden, Lucio Castro’nun yanı sıra, bırakın olağan üstü performanslarını, sırf erotik sevişme sahnelerindeki medeni cesaretlerinden ötürü bile, Juan Barberini ile Ramon Pujol’un, kutlanmayı fazlasıyla hak ettiklerini düşünüyoruz…
Hani neredeyse, o sahnelerde, bir Almodóvar filmi olan “La mala educación” (2004) daki Gael García Bernal’in de önüne geçmişler…
Belki, yine klasik bir laf olacak ancak diğer yorumlarımızda olduğu gibi “spoiler vermeden” yazılmayanları yazmaya, anlatılmayanları anlatmaya, söylenilmeyenleri söylemeye çalıştığımız bu son derece özgün satırlar, filme ilişkin aydınlatıcı tespitler toplamımız olsun…
Sinema sanatına yaraşır; “emek ve bilgi verilerek” yazılmış bir başka kapsamlı yorumda yeniden buluşmak üzere, kendi değerlendirme sistemimiz içinde puan olarak 3,5 verdiğimiz bu film için önerimiz de olumsuz yorum ve puanlara aldırmadan, “muhakkak bir şans da siz verin” şeklinde olacak…
Keyifli seyirler,