“Secret Obsession”, hikâyesini Kraig Wenman ile birlikte yazan Peter Sullivan’ın yönetmen koltuğunda oturduğu bir gerilim filmi…
18 Temmuz 2019 tarihinde Netflix platformunda yayın akışına dâhil edilerek vizyona sokulan filmin, hâlihazırda IMDB, Rotten Tomatoes ve Metacritic gibi mecralarda ciddiye alınacak miktarda oydan oluşan bir izleyici ve yorumcu puanı ortalaması mevcut değil…
O nedenle bizde bu filmi, her zamanki gibi önceliği oyuncu kadrosuna vermek suretiyle bizzat kendimiz mercek altına alarak incelemeye ardından da puanlamaya çalışacağız…
Bunun içinde, gecenin sabaha kucak açmış ilerleyen saatlerinde televizyon kanallarında, hem (mutfakta buzdolabının önünde ayaküstü bir şeyler atıştırmak gibi) başka işlerle uğraşan hem de göz ucuyla TV’ye bakınan gece kuşları için yayınlanan sıradan TV filmleri tadındaki bu filmin ayrıntılı incelemesine geçmeden önce filme ilişkin ilk tespitimizi, sonrasında da naçizane ilk önerimizi paylaşalım istiyoruz…
Bu bağlamda da işe; karşımızdakinin, tanık olduğumuz pek çok örnekten de bildiğimiz üzere iyi sinemacıya hiçbir zararı dokunmayan düşük bütçesinin ötesinde son derece “yalapşap” kurgulanmış bir film olduğunu söyleyerek başlayabiliriz…
Ki, zaten aklı başında olan hiç kimse, 1999’da başladığı 20 yıllık sinema mesleğindeki filmografisinde, yapımcı olarak 117, senarist olarak 88, yönetmen olarak da 32 film bulunan ve bunların büyük çoğunluğu da TV filmi olan Peter Sullivan gibi bir sinemacıdan başka bir şey yapmasını da beklememeliydi…
Zira o, sinemayı bir sanat dalı olarak değil de, arsa karşılığı bina diken yapsatçı müteahhitler gibi sürümden para kazanılacak bir iş olarak gördüğü için hiçbir orijinalliği bulunmayan basmakalıp bir hikâye ile kimseleri germeyen böyle bir gerilim film çekmekte bir an için bile olsa tereddüt etmemiş…
Bunu yaparken castingi de oynadıkları roller ile kesinlikle örtüşmeyen TV kökenli oldukça kifayetsiz oyuncularla doldurmuş…
Gerçi Russell karakterini canlandıran Mike Vogel bir şeyler yapayım diye bayağı bir çabalamış ama diğer oyuncuların yetersizliği nedeniyle onun performansı da filmi kurtarmaya yetmemiş…
Hal böyle olunca da ortaya, artık yağ ve tuz diyetindeki hastalara bile verilmeyen lapa pişmiş pilav kıvamında oldukça tatsız tuzsuz bir film çıkmış ortaya…
Belki biraz tarzımızın dışında olacak ama buraya kadar söylediklerimizin tamamı, zımnen de olsa ikisini de içerdiği için filme ilişkin hem ilk tespitimiz hem de ilk önerimiz olsun…
Artık ayrımı gönlünüze göre siz kendiniz yaparsınız…
Sonuç olarak, kendi değerlendirme sistemimiz içinde puan olarak 1.5 verdiğimiz bu film için önerimiz de “kendinize izleyecek daha anlamlı şeyler bulun” şeklinde olacak…
Her şeye rağmen izleyeceklere keyifli seyirler,
Son bir not:
Peter Sullivan’ın “yalapşap” film çekmesi konusunda haklı olup olmadığımızı anlamak için onun “Cucuy: The Boogeyman” (2018) isimli filminin yorumunu da en kısa zamanda sizlerle paylaşmayı umuyoruz…