Hesabım
    Deney
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    4,5
    Muhteşem
    Deney

    Deney

    Yazar: Orkan Şancı

    Ünlü İngiliz matematikçi ve filozof Bertrand Russell şöyle der: 'İktidar, insanları hayvanlardan ayıran bir güdüdür. Fizikte enerji nasıl çeşitli biçimler alıyorsa sosyolojide de İktidar’ın; servet, silah gücü, sivil makamlar ve düşünceye söz geçirme gibi biçimleri vardır.'

    TV filmlerinden gelen Alman yönetmen Oliver Hirschbiegel’in 'Das Experiment (Deney)'i, Russell’ın sözünü ettiği iktidar güdüsünü bulmak için çıkılan bir yolculuk gibi. 1971 yılında Stanford Üniversitesi’nde yapılan benzer bir deney, yavaş yavaş kontrolden çıkmaya başlamış ve akademisyenler deneyi durdurmuştu. 'Stanford Prison Experiment' diye bilinen olayla ilgili Mario Giordano’nun yazdığı 'Black Box' adlı kitap, filmin temasını oluşturuyor.

    İnsanların, hapishane koşullarında ne gibi değişimler gösterdiğini incelemek amacıyla 20 kişi, para karşılığında kobay olarak kullanılıyor. Aslında filmi izleyince; gardiyan olarak görevlendirilen 8 kişiyi kobay, mahkum yapılan 12 kişiyi ise kobaya sunulan yem gibi algılamak da mümkün. Zira, deneyi yapanların asıl ilgilendiği, ellerine 'iktidarın bir türü' verilen gardiyanların, kontrolsüz bırakıldıkları zaman neler yapacakları, gücü ellerinde tutabilmek için sınırları ne kadar zorlayacakları.

    Hirschbiegel, filmin ele aldığı konuya uygun tekinsiz bir atmosfer yaratmayı başarmış. Neredeyse tamamı kapalı mekanlarda geçen filmin her karesine klostrofobi hakim. İlginç olan ise, şiddetin dozunun her geçen dakika artmasına karşın gerilimin yerinde sayması. Deneyde mahkum pozisyonunda olanların, gardiyanlar karşısında çabucak edilgen bir hal alması, deneyin sadece üç uzman tarafından yönetilmesi, hem gereksiz hem de başarısız romantizm denemesi gibi nedenlerle, film çok yara alıyor. Ancak gardiyanların mahkumlara yaptığı eziyetlerin son derece gerçekçi bir biçimde perdeye yansıtılması ve filmin ele aldığı konunun sosyolojik değeri, gemiyi kurtarıyor.

    Sorun temelde, yönetmenin üzerinde çalıştığı konunun değerini tam olarak kavrayamamış olmasından kaynaklanıyor. Film, Russell’ın iktidar güdüsünü bulmaya çalışırken Hirschbiegel, her defasında gereksiz ayrıntılarla anlatımı bozuyor, bazı iyi fikirleri eline yüzüne bulaştırıyor. Örneğin kahramanımız Tarek’in bir kaza sonucu tanıştığı genç kadınla geçirdiği gece. O gece yaşananları Tarek’ın, yapay hapishanede pek de yapay olmayan koşullarda hayal kurması esnasında görüyoruz. Bu fikir, anlatım açısından ne kadar akıllıca ise uygulamada o denli başarısız. Tarek ile genç kadının yakınlaştığı sahneler son derece kötü çekilmiş. Böyle olunca ana karakterin 'sevdiği(?)' kadını düşünürken neler hissettiğini sadece tahmin etmek zorunda bırakılıyoruz. Bir başka güzel fikir de, geç kullanıldığı için heba olmuş. Gardiyanların en belalısı Berus, finale doğru Tarek’ın eline bıçak sapladığı sahnede 'ama önce sen başlattın' diyerek çocuksu bir korku sergiliyor. Güdülerine yenik düşen bir insanın paniklemesi gibi! Oysa Berus daha önce çok daha fazla şiddet kullandığı için (mahkumlardan birini kafasına copla vurarak öldürüyor) bu sahne, anlatım zinciri içinde karşımıza çok geç çıkmış gibi görünüyor. Kanımca içsel dönüşüm yaşayan gardiyanların psikolojilerine daha fazla ağırlık verilebilirdi.

    Eşcinsellik ile şiddete yatkınlığı bir potada eriten, gardiyan Berus rolündeki Justus von Dohnanyi’nin performansını es geçmemek gerek. Tarek’a hayat veren tanınmış Alman oyuncu Moritz Bleibtreu ise, sempatik tavırlarıyla seyirciyi yanına alsa da bazı sahnelerde kontrolsüz oyunculuk sergiliyor. Deney için merkeze geldiğinde kuyruktaki insanlara bakarken sigara içişi gibi. Yönetmen, oyuncuların diyaloglarını çekerken zaman zaman yanlış yerlerde es vermiş. Kamera bir oyuncuyu yakın plan çekmeye başlarken oyuncunun konuşmak için birkaç saniye beklemesi sıkıntı yaratıyor.

    Sonuçta Deney, biçimsel ve anlatımsal sorunlarına karşın başarılı mekan ve ışık kullanımı, içerdiği şiddetin gerçekçiliği ve bunun sosyolojik açıdan taşıdığı değer nedeniyle önemli bir film. Ancak gerilim düzeyinin çok yüksek olmadığını ve herhangi bir 'deneyselliğe' prim vermediğini de belirtmek gerek. Türümüzün milyonlarca yıldır bilinçaltında tuttuğu, süper egomuzun asla kabul etmeyeceği bazı davranış özelliklerini konu alan yeni filmleri görme umuduyla..

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top