Hesabım
    Kral Richard: Yükselen Şampiyonlar
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,0
    Ortalama
    Kral Richard: Yükselen Şampiyonlar

    Proje Çocuklar

    Yazar: Başak Bıçak

    Tenis dünyasının yıldız isimleri Serena ve Venus Williams’ın ilham verici başarı öyküleri Reinaldo Marcus Green imzalı Kral Richard: Yükselen Şampiyonlar ile beyazperdeye uyarlandı. ‘Beyazların sporu’ olarak kabul gören bir dalda, kızlarını var edebilmek için mücadele veren siyahi bir babanın gözünden senaryolaştırılan film, ünlü kardeşlerin aslında bir proje olduklarının da altını kalın çizgilerle çiziyor.

    Kendi döneminin en iyisi Venus ve tüm zamanların en iyisi Serena... Şampiyon kız kardeşlerin babaları Richard Williams’ın, onlar henüz doğmadan önce yazdığı bir tür manifestodan yola çıkarak hayatlarını, geleceklerini ve kariyerlerini planladığını ve dahi bu öngörülerin tümünü gerçekleştirdiğini öğrendiğimiz Kral Richard, söz konusu planların başladığı 90’lı yıllarda, Los Angeles’ın Compton yöresinde açılıyor. Film boyunca mütemadiyen kısa tenis şortuyla göreceğimiz baba Williams’ın (Will Smith), beyazların hegemonyası altındaki bir spor dalında sesini duyurmaya çalışan bir siyahi olarak durmadan görüşmeler yaptığını izlediğimiz -haddinden fazla uzun ve filmin pek yararına olmayan- bir girizgahın ardından, kızları Venus (Saniyya Sidney) ve Serena (Demi Singleton) ile tanışıyoruz. Henüz çok küçük olmalarına rağmen babaları tarafından keşfedilen ve yetiştirilmeye başlanan tenisçilerin, daha ziyade bu spor dalına ilk adım attıkları dönemi odağına alan film, bakış açısı karakteri tahtına da ‘kral’ olarak nitelediği Richard Williams’ı oturtuyor.

    Bunun sebebi ise açık… Serena ve Venus’ın, ırkçılığın kol gezdiği, yaptıkları şeyin ‘inanılmaz’ görüldüğü bir spor dalındaki başarılarının tüm siyahi kadınlar adına kazanılmış bir zafer, Richard’ın projesinin hayata geçirilmesinin ise tüm siyahiler için bir gurur kaynağı olması... Tam da bu sebeple film, ‘sıra dışı’ kabiliyete sahip bu kızların etkileyici öykülerinin merkezine Louisiana’da Ku Klux Klan’la büyümüş, hemen her gün tehditlere, şiddete, ayrımcılığa maruz kalan ‘sıradan’ bir siyahi babanın dokunaklı geçmişini yerleştiriyor. Fakat bana göre, Kral Richard’ın anlatısının kan kaybettiği ve kızların başarısını gölgede bırakan yeri de bu tercihle ortaya çıkıyor çünkü hem film Richard’ın hırsları, inatçılığı, egosu ve kibriyle uğraşırken onu sevimsizleştiriyor, hem de kızların olağanüstü yeteneklerini göstermek konusundaki isteksizliğiyle onları bu projenin içerisinde önemsizleştiriyor. Kral Richard, Williams kardeşlerin proje olduklarını filmin her anında o denli vurguluyor ve tenisteki başarılarına o kadar az vakit ayırıyor ki bir süre sonra bu yıldız isimlerin zaferlerinin salt bir ‘taht oyunundan’ ibaret olduğunu düşünmeye başlıyorsunuz. Senarist Zach Baylin ve yönetmen Green’in, baba Williams’ı hikâyenin çekirdeğine yerleştirme konusunda aldıkları risk, filmin bütününde klasik bir anlatı inşa etmenin ötesine geçiyormuş algısı yaratsa da babayı bir portre olarak itici kılmaktan başka bir işe yaramıyor.

    Kral Richard’ın yer yer sendeleyen dramatik yapısının denge ve bir bakıma çatışma unsuru karakteri, Will Smith’in göz kamaştırıcı performansına hiç zorlanmadan karşılık veren Aunjanue Ellis oluyor. Anne Oracene Williams’ı canlandıran oyuncu, Smith’in ışıltısıyla seyirciyi büyülediği bir hikâyede dingin ve yalın bir performans sergiliyor. Bilhassa Richard’la tartıştıkları mutfak sekansı, hem filmin bütününü, Richard’ın planlarını, karakterinin gizlerini açık eden, hem de Oracene’nin hikayedeki ve aslında kızların başarısındaki rolünü anlamak açısından büyük önem taşıyor.

    Kral Richard’ın Venus ve Serena Williams’ın hayranlarını memnun edecek asıl fikri ise kızların ortak görünen başlangıç öyküleri arasında derin uçurumda saklı... Ablası Venus’ın gölgesinde büyüyen Serena’nın, yarıştığı müsabakalarda bugün ruhsal olarak bu denli güçlü bir bünyeye sahip olmasının geçmişteki uzantılarını gün yüzüne çıkarıyor ve bir spor biyografisinin üzerine düşen misyonu yerine getirmiş oluyor.

    Özetle Kral Richard, baba Williams’ın aşırı hırsıyla büyük oranda tatsızlaşsa da tenis maçı sekanslarıyla seyircisini tatmin etmeyi başarıyor. Williams kardeşleri tenis kortlarından uzakta, bir de beyazperdede izleyin...

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top