Hesabım
    Nomadland
    Ortalama puan
    3,8
    yayın
    • Habertürk
    • Birgün

    Her dergi ve gazetenin puanlama sistemi farklı olduğu için, Beyazperde, puanları 0.5 - 5 yıldız üzerinden, kendi barometresine göre vermiştir.

    Basın Eleştirisi

    Habertürk

    Yazar: Mehmet Açar

    ‘Nomadland’de Fern’in peşine takılıp göçebelerin dünyasını keşfeder ve zihnimizde beliren sorulara yanıtlar ararken yer yer bir belgeselin içinde olduğumuzu düşünüyoruz… Tam da burada, filmin Jessica Bruder’in ‘Nomadland: Surviving America in the Twenty-First Century’ adlı kurmaca olmayan kitabından uyarlandığını; filmdeki göçebelerin çoğunun kendini canlandırdığını unutmamak gerek. Dolayısıyla, ‘Nomadland’i, sözgelimi ‘The Florida Project’ (2017) filmi gibi Amerikan neo-realizminin bir parçası olarak görmek mümkün. Öte yandan, ev kavramını sorgulayan, hayatla kurduğumuz bağları anlamaya çalışan bambaşka bir yanı da var filmin. Çoğu film, karakter değişimleri, keşifler ve iç aydınlanmalar üzerine kuruludur. Fern’in de filmin sonunda artık aynı insan olmadığı kesin. Boşalttığı evinin eşyalarını koyduğu kiralık deponun önünde başlayan film, yine aynı yere geldiğinde Fern’in kendini daha iyi tanıdığını, seçimlerinin nedenlerini daha iyi anladığını, zihninin daha berrak olduğunu hissediyoruz. Dave’in önerisini reddettikten sonra rüzgârlı ve dalgalı okyanus kıyılarına ulaştığında, yaşadığı özgürlük hissini de unutmamak gerek.

    Eleştirinin tamamı için: Habertürk

    Birgün

    Yazar: Tuğçe Madayanti Dizici

    Harika bir sinematografı, etkileyici müzik kullanımı ve başarılı kurgusu ile filmi sevmemek mümkün değil. Ama benim bazı sıkıntılarım var filmle ilgili. Filmde göçebeliğin ve bu hayatı yaşayanların sebepleri farklılık gösteriyor. Örneğin ağırlıklı olarak gördüğümüz iki tür nomad var filmde. İşini kaybetmiş, ekonomik sıkıntılardan dolayı karavanlarda –mecburengöçebe yaşayanlar veya ana karakter Fren gibi bu hayatı daha içsel sebeplerle tercih edenler. Ve çok az gördüğümüz diğer üçüncü tür ise Into the Wild filminden hatırladığımız gerçek karakter Chris McCandless gibi genç reddedişçiler. Ana karakterimiz Fern’in aslında toplumsal geleneğe karşı çıktığını seziyoruz ve bu da bizi postmodern göçebelik okumasına yönlendiriveriyor. Peki, sizce içerisinde asilik barındıran bu duruş, Chloé Zhao’nun minimalist üslubuyla bağdaşıyor mu? Bana kalırsa sınırlardan, kurallardan, köklerden kopuşun hatta devlete, aileye ve tüm yerleşik kurumlara karşı gösterilen muazzam karşı direncin temsili bu hipnotik sakinlikte olmamalıydı.

    Eleştirinin tamamı için: Birgün
    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top