“Avengement”; senaryosunu da, Stu Small ile birlikte yazan Jesse V. Johnson’ın yönetmen koltuğunda oturduğu bir aksiyon filmi…
24 Mayıs 2019 tarihinde sınırlı salon gösterimiyle Amerika’da vizyona girdikten sonra VOD (iTunes, FandangoNow, Vudu) ve DVD olarak satışa sunulan filmin, hâlihazırda IMDB, Rotten Tomatoes ve Metacritic gibi mecralarda ciddiye alınacak miktarda oydan oluşan bir izleyici ve yorumcu puanı ortalaması mevcut değil…
O nedenle bizde bu filmi, her zamanki gibi önceliği oyuncu kadrosuna vermek suretiyle bizzat kendimiz mercek altına alarak incelemeye ardından da puanlamaya çalışacağız…
Ancak, artık neredeyse yorumlarımızda geleneksel bir özellik halini aldığı üzere ayrıntılı incelemeye geçmeden önce yine filme ilişkin ilk tespitimizi, sonrasında da naçizane ilk önerimizi paylaşalım istiyoruz…
Bu bağlamda da işe; karşımızdakinin, “ne için ve kim için” çekildiği pek anlaşılmayan ve her haliyle üçüncü sınıf uzak doğu aksiyonlarına rahmet okutan çok sıradan bir film olduğunu söyleyerek başlayabiliriz…
Ki, Amerika gibi her çeşit zevke sahip insanın bolca bulunduğu bir ülkede yahut ana vatanı İngiltere’de gösterime girecek doğru dürüst bir sinema salonu bulamaması da bunun en önemli göstergelerinden birisi zaten…
Aslına bakılırsa filmin, yine bir İngiliz olan Guy Ritchie gibi yönetmenin yahut Quentin Tarantino’nun elinde çok daha farklı bir kurguyla (belki de bir “neo-noir” olarak) değerlendirilebilecek olan hikâyesi çok da kötü değil…
Ama ne yazık ki, neredeyse 90 dakika boyunca insanların birbirlerine ha bire (tercüme edilmediği için İngilizce bilmiyorsanız anlayamayacağınız tarzda) ağır küfürler ederek tekme tokat giriştikleri bu film, hikâyenin özündeki mafya ağının perde arkası ilişkilerinin yitip gitmesine neden olmuş…
Başka bir deyişle, Jesse V. Johnson’ın marifetiyle, “mafya ve kurbanları” ile “mafya ve kötü polis” ilişkileri güme giderken, içinden fışkıran “sadizmi” her yere bulaştıran aksiyon ön plana geçmiş filmde…
E, böyle olunca da, son derece doğal bir biçimde filmin kendisi de güme giderek doğrudan bir alt kümeye düşüvermiş…
Peki, buna üzüldük mü?
Elbette hayır…
Bu türden aptalca filmler yapmayı bilenler, nihayetinde hak ettikleri sonuçlarına katlanmayı da bilecekler…
Belki, yine klasik bir laf olacak ama diğer yorumlarımızda da olduğu gibi yazılmayanları yazmaya, anlatılmayanları anlatmaya, söylenilmeyenleri söylemeye çalıştığımız bu satırlar filme ilişkin ilk tespitimiz olsun…
İlk önerimize gelince:
O hakkımızı da bu kez; Jesse V. Johnson gibi yapmaya çalıştığı şeyi pek anlayamadığımız sinemacılara, ”Zorla güzellik olmuyor” diye seslenerek kullanmış olalım…
Sonuç olarak, kendi değerlendirme sistemimiz içinde puan olarak 1,5 verdiğimiz bu film için önerimiz de, “kendinize izleyecek daha anlamlı şeyler bulun” şeklinde olacak…