Zihin Gezgini eleştirileri

Senaryosunu da yazan Lisa Joy'un yönetmen koltuğunda oturduğu ilk uzun metrajlı (debut) sinema filmi olan "Reminiscence", "neo - noir" tarzda kurgulanan distopik bir gerilim olarak geliyor karşımıza...

68 milyon dolarlık bir bütçeyle çekilen "görsel efekt" ve "yeşil perde" teknolojilerinin neredeyse dibine vurulduğu bu bilim - kurgu filminin yapımcıları arasında aynen Lisa Joy gibi HBO'nun efsanevi dizisi "Westworld"un (2016 - 2022) yaratıcılarından Jonathan Nolan'ı da görüyoruz...

Ki, söz konusu Joy ve Nolan çifti gerçek hayat da evli olup, bunlardan Jonathan Nolan aynı zamanda, sinemada çığır açan 4 Academy ve 3 BAFTA Ödüllü "Inception"(2010) filminin senarist yönetmeni Christopher Nolan'ın küçük kardeşidir de...

Anımsanacağı gibi "Inception" da Leonardo DiCaprio'nun canlandırdığı Dom Cobb karakterinin uzmanlık alanı, zihnin en karanlık ve savunmasız olduğu rüya görme anında, bilinçaltının derinliklerindeki değerli sırları çekip çıkarmak ve onları çalmaktır...

Lütfen not edin bu "özel" ayrıntıyı...

Neyse...

Eğer şu ana kadar gerekli olduğunu düşündüğümüz "dokundurmaları", yerli yerinde yapabildiysek yorumumuza devam edelim diyoruz...

İklim değişikliklerinin, okyanus sularını yükselterek kenti, sokaklarındaki kanallar da ancak sandallar veya deniz motorları ile gezilebilen Venedik'e çeviren yakın gelecekteki Miami'deyiz...

Elbette tek yükselen şey sular değil, aynı zamanda insanları gündüz uyuyarak gece yaşamaya zorlayan hava sıcaklığıdır da...

İşte tam da bu atmosferde, psikolojik yönlendirmeyi yürüten Nicolas "Nick" Bannister (Hugh Jackman) ile ekipmanları kullanan yakın dostu Emily "Watts" Sanders ("Westwold"un başrol karakterlerinden Maeve Millay'ı da canlandıran Thandiwe Newton), su dolu bir tankın içine yatırdıkları insanların hedeflenen anılarını yeniden yaşamalarını sağlayan bir süreci yönetmektedirler...

Örneğin bir kazada bacaklarını kaybeden Hank (Javier Molina), kısa bir süreliğine de olsa, sapasağlam olduğu geçmişine geri dönerek köpeği Angie ile top oynamak suretiyle kendini daha iyi hissedebilmektedir...

Gel zaman git zaman derken bir akşam, kaybolan anahtarlarının bulunmasını isteyen yeni müşteri Mae'de (Rebecca Ferguson) Nick ile Watts'ın kapılarını çalıverir...

Kısa sürede anahtarlarının yeri tespit edilen Mae, önce kalbini çalacağı ardından da habersizce terk edeceği Nick'in kahrolarak kendini alkol ile geride kalan hayallerinin pençesine düşmesine neden olacaktır...

Zira Nick, Mae'nin aniden ortadan kaybolmasına bir anlam verememekte ve sürekli olarak, anıları dahil her yerde onu aramaktadır...

Tabii bu arada Nick ile Watts yalnızca sivil halka değil, New Orleans'lı uyuşturucu tüccarı Saint Joe'yu (Daniel Wu) enselemeye çalışan Savcı Avery Castillo'ya da (Natalie Martinez) hizmet etmekte olup aynı Joe'nun su tankının içine uyutularak yatırılmış olan adamlarından Falks'a (Sam Medina) düzenlenen anılara yolculuk seansı esnasında Nick, umarsızca peşinden koşturduğu Mae'nin, Joe'nun metresi ve onun "Baca" isimli uyuşturucusunun müptelası olduğunu, savcılık ise, Cyrus Boothe (Cliff Curtis) adındaki bir polisin de Joe'ya çalıştığını öğrenirler...

Elbette bütün gördükleri bunlarla sınırlı değildir...

Kendisi bağımlı olan Mae, Joe'nun "Baca" zulasından gizlice mal çalıp satmaktadır da...

Yani Nick için yıllar önce bu olayların yaşanmış olduğu New Orleans'a doğru yol görünmüştür...

Dakika 43...

Geride, herşeyin tamamen netleşeceği, performansları ile Hugh Jackman ve Thandiwe Newton'ın yıldızlaştığı farklı sürprizlere de gebe 73 dakikalık bir bölüm daha sizleri bekliyor olacak...

Keyifli seyirler,

Konu basit ama sürükleyici. Bazı oyuncuların oyunculuğu iyi değil ama eh işte idare eder. Bilim kurgu tarafı bence gayet güzel. İzlenebilecek bir film