Senaryosunu da kendi hikayesinden uyarlayarak, Shay Hatten ve Joby Harold ile birlikte yazan Zack Snyder'ın yönetmen koltuğunda oturmasının yanı sıra bir uzun metrajlı sinema filminde ilk kez görüntü yönetmenliği de yaptığı “Army of the Dead”, zombi ana temasının esas alındığı, Beyazperde.com'da verilen, "resmi tarifle" örtüşmeyen ve hatta ters düştüğü için "yayınlanmayan" bir aksiyon gerilim ile karşı karşıyayız ...
Yalnız hemen belirtelim ki, zombi denilince de hemen aklınıza sadece "The Walking Dead" (2010 - 2021) yahut da "Fear the Walking Dead" (2015 - 2021) gibi AMC dizileri gelmesin...
"I Am Legend" da (2007) aklınızın bir köşesinde bulunsun...
Özellikle de "Alpha Generali" (Albert Valladares) ve "Alpha Kraliçesi" (Athena Perample) ile diğer Alpha zombilerini göreceğiniz sahnelerde...
70 milyon dolar gibi pek de küçümsenemeyecek bir bütçe ile çekilen bu Netflix filminde, kullanılan yeşil perde, görsel efekt ve animasyon teknolojileri ile plastik makyajlara gösterilen özen kesinlikle dikkatlerden kaçmıyor...
Aynen, önceden belirlenmiş koreografiye uygun bir ahenk ile sağa sola koşuşturarak, zombiler ile ana kadrodaki oyuncuların zorluk barındıran performanslarında, onların yerine bu işi icra eden dublörlerin davranış biçimlerinde olduğu gibi...
Yani sinemada iyice pişmiş olan Snyder, bu filmde de işini şansa bırakmamış...
Gelin isterseniz biraz da senaryo üzerinden ilerleyelim...
Yeni evlenen ve sevişmeye hareket halindeki otomobillerinde başlayan bir çift ile ordu korumasındaki bir kargo aracı, Las Vegas'a giden yolda kafa kafaya çarpışırlar ve meydana gelen patlamanın ardından da kapağı açılmış haldeki kargo konteyneri yolun ortasına savruluverir...
Kazayı bildirmek üzere ana merkezi aradığında Çavuş Kelly'e (Michael Cassidy) sağ kurtulanların, kaza mahallini derhal terk etmeleri talimatı verilir...
Zira kargo, insanlara saldırarak onları da kendine dönüştüren bir zombidir...
Ancak bu uyarı çok geçtir ve de söz konusu zombiler, önlerine çıkan herkesi ısırmak suretiyle hızlıca çoğalarak Las Vegas'ı istila etmişlerdir...
Merkezi hükumetin yapabildiği tek şey, Las Vegas'ın etrafını, üst üste konulan üç kat metal konteynerden oluşturulan yüksek duvarlar ile çevirmek ve eğer planda beklenmedik bir değişiklik olmazsa 96 saat sonrasında da bombalayarak imha etmektir...
İşte bu nedenle de, o bölgedeki Olympus isimli bir gazinonun sahibi olan Bly Tanaka (Hiroyuki Sanada) ve onun güvenlik şefi Martin (Garret Dillahunt), bir hamburgercideki ızgarada kan ter içinde köfte pişirmekte olan Özgürlük Madalyası sahibi Scott Ward'ın (Dave Bautista) ziyaretine gelir ve ondan bir ekip toplayarak, gazinonun bodrum katındaki kasasında bulunan 200 milyon doları alıp getirmesini isterler...
Karşılığında da, bunun 50 milyon doları kendisi ile ekipte yer alacak adamlara verilecektir...
Aslında oldukça anlamsızdır bu talep...
Çünkü Tanaka paranın tamamını, sigorta şirketine tazmin ettirerek almıştır bile...
Peki, o zaman Tanaka'nın gerçek amacı ne olabilir?
İşte "spoiler" oluşturmasın diye yanıtlayamayacağımız, filmin hikayesini şekillendiren asıl soru da budur zaten...
Köfte pişirmek yerine 15 milyon dolar ve kızı Kate'in (Ella Purnell) gönlünü yeniden kazanmayı tercih etmesi sebebiyle çaresizce işi kabul eden Scott'a Tanaka, ekibine bir helikopter pilotu ile kasayı açabilecek bir çilingiri de muhakkak eklemesini söyler...
Geriye kalanlarının niteliğine bizzat Scott'ın kendisi karar verecektir...
İlk isim de, 50 milyondan kendisi ile aynı miktarda pay vereceği Maria Cruz (Ana de la Reguera) olur...
Sıradaki ise, yine aynı parayı alacak olan Vanderohe'dir (Omari Hardwick)...
2 milyon dolar ödenecek olan Marianne Peters (Tig Notaro) helikopter pilotu, 500 bin dolara anlaşılan Mikey Guzman (Raúl Castillo) keskin nişancı, 250 bin dolara el sıkışılan Alman asıllı Ludwig Dieter (Matthias Schweighöfer) çilingir ve ücretini bilmediğimiz Guzman'ın arkadaşı Chambers'de (Samantha Win) yine keskin nişancı olarak ekibe dahil edilirler...
Elbette kumarhaneyi avucunun içi gibi bilen ve patronundan aldığı talimatlar doğrultusunda kafasından neler geçtiğini henüz bilemediğimiz Martin'de onlarla birlikte katılacaktır bu sözde "Tanaka'nın dolarlarını kurtarma operasyonuna"...
E tabii, ekibi içeriye sokacak olan Lilly "Çakal" (Nora Arnezeder) ve Scott'un, içerideki iki çocuk annesi Geeta'yı (Huma Qureshi) bulmak isteyen kızı Kate'de onlarla gelecektir...
Şimdi tam da bu noktada insanın aklına, "Bunca kalabalık bir nüfus ve 200 milyon dolar tutarındaki yüklüce bir miktar dönüşte, otelin çatısında durmakta olan hurda yığınından farksız bir kurtarma helikopteri ile nasıl taşınabilecek?" sorusunu da getirmiyor değil...
"Neyse, buna da artık zamanı geldiğinde bakarız" deyip filmimize devam edelim...
Ama o da nesi?
20 bin dolar karşılığında, Çakal'ın ısrarı ile kamptaki kadınlara tecavüz etmekten çekinmeyen "zibidi" güvenlikçi Burt Cummings'de (Theo Rossi) ekibe alınmasın mı...
Fakat emin olun bu gereksiz ek, tamamen Çakal'ın kafasındaki bambaşka bir işlem içindir...
Ne midir?
Dakika 50...
Siz izlemeye devam edin...
Kesinlikle neymiş öğreneceksiniz...
Zack Snyder'ın olası bir devam filmine de göz kırptığı sürpriz finaline kadar, kategorinin meraklılarını oldukça hareketli bir 98 dakika daha bekliyor...
Keyifli seyirler,
Son bir not:
Bu filmin (prequel) öncesi niteliğindeki, yönetmen koltuğunda Matthias Schweighöfer'in oturduğu ve hikayesini Shay Hatten ile prodüktörlüğünü de yapan Zack Snyder yazdıkları "Army of Thieves"i de bu yıl içinde Netflix platformunda izleyeceğiz...