Ölmemi İsteyenler eleştirileri

Senaryosunu da, Michael Koryta'nın aynı isimli romanından (2014) uyarlayarak Koryta'nın kendisi ve Charles Leavitt ile birlikte yazan Taylor Sheridan'ın yönetmen koltuğunda oturduğu “Those Who Wish Me Dead”, çetin bir hayat da kalabilme mücadelesinin anlatıldığı, aksiyon ve gerilim dozu yüksek, silahlı bir takip draması olarak çıkıyor karşımıza...

Gördüğümüz kadarıyla, bu filmin çekimleri ve post - prodüksiyonu esnasında Sheridan'ın elindeki en önemli kozlar, başta Hannah Faber rolündeki Angelina Jolie'nin varlığı ile tehlikeli sahnelerde görev alan figüranlar ve görsel efekt cambazları olmuş...

Gelin isterseniz biraz daha yakından bakalım “Those Who Wish Me Dead” e...

Bir tür paraşütlü orman itfaiyecisi olarak da tanımlanabilecek Smokejumper'lık mesleğini icra eden Hannah, her zaman ki gibi yine gecenin bir yarısı uykusundan, bir yıl önce gözlerinin önünde, alevlerin üç küçük çocuğu (Alexander Wagenman - Mason Howell - Calvin Olson) sararak yuttuğu ve asla da unutamadığı orman yangınının, kabusu haline gelen görüntüleri ile uyanır...

Bölge savcısı Thomas Perdido'nun Fort Lauderdale'deki evinde, itfaiyeci kılığı ile gelen azılı katil kardeşler Jack (Aidan Gillen) ve Patrick Blackwell'ın (Nicholas Hoult) gerçekleştirdikleri bir doğal gaz patlaması sonucunda hem savcı ve hem de ailesi hayatını kaybeder...

TV'lerde verilen bu "flaş" haberi, sabah kahvaltısında Jacksonville'deki evinde duyarak panikleyen ve öldürülen savcı adına görev yapan adli muhasebeci Owen Casserly (Jake Weber), oğlu Connor'ı da (Finn Little) yanına alarak, otomobiline atladığı gibi Connor'ı okula bırakmak yerine Jacksonville'den uzaklaşarak kaçmaya başlar...

Kararı doğrudur...

Zira aynı Jack ve kardeşi Patrick ellerindeki silahları ile Casserly'lerin evlerinin içinde, geride yapılan usulsüzlükleri bilen tek tanık olarak kalmış olan Owen ile oğlu Connor'ı aramaktadırlar...

Çok geçmez ve duvarda asılı duran bir çerçeveli bir fotoğraftan yola çıkarak, Soda Butte isimli "survival / hayat da kalabilme" eğitiminin verildiği bir okula doğru gitmekte olduklarına dair kanaat getirirler...

Ki, yanılmıyorlardır da...

Zaten yolda aracından telefona sarılan Owen, hamile karısı Allison (Medina Senghore) ile beraber yaşayan bölgenin şerif yardımcısı da olan kayın biraderi Ethan Sawyer'ı (Jon Bernthal) arayarak durumdan haberdar etmiş ve kendisinden medyayı hazır etmesini istemiştir...

Varmadan bir otelde konaklayan Owen kaldıkları oda da, "Bunu ne yapacağım?" diye soran oğluna, güvendiği birine teslim edebileceği ve beraberce yapacakları bir basın açıklaması ile tüm ülkeye duyuracakları, bildiklerinin tamamının yazılı alacağı kapsamlı bir notu kaleme almaktadır...

Yalnız hemen hatırlatalım:

Özel bir uçağa atlayarak daha hızlı davranan Jack ile Patrick, bir adım önde ve uzun menzilli "suikast" silahları ile de neredeyse artık enselerindedirler baba ile oğulun...

Ve pusu kurdukları yolda, hiç acımadan saldırırlar da...

Bunun üzerine yoldan çıkan araç ormana doğru savrulup bir noktada hareketsiz halde dururken, Owen'ın yönlendirmesiyle dışarıya çıkan Connor, saklandığı yerden sessizce babasının hunharca katledilişini izler...

Elbette geride görgü tanığı bırakmak istemeyen Jack ile Patrick, yoldan geçmekte olan meraklı bir sürücü kadını da (Sofia Embid) ortadan kaldırıverirler...

Ancak yolu, ormandaki bir kulede gözcülük yapmakta olan Hannah ile kesişen ve ondan kendisini basın ile görüştürmesini isteyen Connor'ın kaçarak kurtulduğu fark edilmiş olup işverenleri Arthur Phillip (Tyler Perry), onun da bulunması için Jack ile Patrick'e altı saat süre vermiştir...

Dakika 41...

Geriye kalan 59 dakika içinde sizleri, önde Connor, arkada da Jack ile Patrick'in bulunduğu bir ölüm kalım mücadelesi bekliyor olacak...

Eğer gereğinden büyük beklentilere girmez ve yapılan olumsuz eleştirilere aldırmazsanız gönül rahatlığı ile izleyebilirsiniz...

Keyifli seyirler,