Hesabım
    Dün Gece Soho'da
    Ortalama puan
    3,1
    34 Puanlama
    Dün Gece Soho'da hakkında görüşlerin ?

    3 Kullanıcı yorumları

    5
    1 Eleştiri
    4
    1 Eleştiri
    3
    1 Eleştiri
    2
    0 Eleştiri
    1
    0 Eleştiri
    0
    0 Eleştiri
    Sırala
    En yararlı eleştiriler En yeniler En çok eleştiri yazmış üyeler En çok takip edilen üyeler
    Turgay Buğdacigil
    Turgay Buğdacigil

    Takipçi 2.065 değerlendirmeler Takip Et!

    3,5
    20 Kasım 2021 tarihinde eklendi
    Kendi hikayesinden uyarladığı senaryosunu da, Krysty Wilson-Cairns ile birlikte yazan Edgar Wright'ın yönetmen koltuğunda oturduğu "Last Night in Soho"; gizemini son anına kadar koruyan, "neo - noir" tarzda kurgulanmış psikolojik bir gerilim olarak geliyor karşımıza...

    Gelin isterseniz, ilk önemli çıkışını "Shaun of the Dead" (2004) ile yapan ve "Baby Driver" (2017) ile de sinemadaki yerini tamamen pekiştiren Wright'ın, 45 milyon dolarlık bir bütçenin verdiği rahatlık ile görsel efekt ve protez makyaj teknolojilerinin sağladığı olanakları olabildiğince etkin bir şekilde kullanarak çektiği bu filme biraz daha yakından bakalım...

    Kendisi henüz yedi yaşındayken intihar ederek hayata veda eden ve aynalar da kendisine sıklıkla görülen annesi (Aimee Cassettari) gibi tasarımcı olma hayalleri kuran, odasının duvarındaki afiş ile "Breakfast at Tiffany's" (1961) filmine saygı duruşu da yapılan; 1960'lı yılların müziklerinin hayranı genç kadın Eloise "Ellie" Turner'ın (Thomasin McKenzie), Londra Moda Koleji'ne yaptığı başvuru kabul edilir...

    Ki, tam da bu nokta da, küçük bir bilgi notu olarak; söz konusu bu Eloise adının, Barry Ryan'in aynı isimli enfes şarkısını (1968) anımsattığını ve filmin bir kısmında, taşın gediğine konularak kullanıldığını da belirterek yorumumuza devam edelim...

    Derken...

    Başvurusunun kabulü üzerine Cornwall kırsalında,(dünya sinemasının unutulmaz klasiklerinden "Doctor Zhivago" - 1965 filminin Tanya Komarova'sını oynayan Rita Tushingham'ın canlandırdığı) büyük annesi Peggy ile yaşayan Ellie; Londra'daki, ilgi çekmekten hoşlanan oda arkadaşı Jocasta (Synnove Karlsen) ile birlikte kalacağı fazlasıyla gürültülü öğrenci barınağına doğru yola koyulur...

    Orada barınamayacağını anlayan Ellie, (TRT'nin 1970'li yıllarda siyah beyaz olarak "Tatlı Sert" adıyla yayınladığı "The Avengers" 1961 - 1969 dizisinin Emma Peel'i, Diana Rigg'in oynadığı) Bayan Collins'in Soho'daki, yüklü olduğu eski anıları neredeyse pervasızca kusan, kiralık odasına taşınır ve bir gece kendini:

    Başroldeki James Bond karakterini Sean Connery'nin canlandırdığı "Thunderball" (1965) filminin vizyonda olduğu Londra'da, sahnesindeki Cilla Black'in (Beth Singh) "You're My World" (1964) isimli şarkısının nağmeleri eşliğinde gösterişli bir sarışın olan Alexandra "Sandie"yi (Anya Taylor-Joy) takiben, Café de Paris'in içinde bulur...

    Yeni Cilla Black olarak sahnesine çıkmak istediği bu barın sahibini arayan Sandie'ye barmen James (Will Rogers), aslında düpedüz bir kadın satıcısı olan Jack (Matt Smith) ile konuşmasını tavsiye eder...

    Hali hazırda, kendisini Londra batakhanelerinden birinin derinliklerine sürükleyecek olan esas kimliğinden bihaber olduğu Jack ile ilişkisini gittikçe geliştiren Sandie, işlerini bitirip yattığında, aynı gecenin sabahına yine Ellie olarak uyanır...

    Ertesi akşam, Ellie'ye külkedisi masalı gibi görünen hadiseler zinciri bir kez daha tekrarlanır...

    Fakat bu kez Café de Paris'de değil tarihi Rialto Tiyatrosunda, şarkıcı olarak bir seçmeye katılacaktır Sandie...

    Elbette bu olay da, her zamanki gibi Ellie'nin gözleri önünde sahnelenmektedir...

    Henüz farkında olmadan içine düşürüldüğü bar - pavyon dünyasına, gerçekleri ile yüzleşerek hayatın sillesini yememiş olan Sandie'nin sarı saçları ve kıyafetleri; Ellie'yi de etkileyerek, okuldaki tasarımlarının yanı sıra sararttığı kendi saçlarına yansımasını da sağlamıştır...

    Ancak The Toucan adındaki Carol'ın (Pauline McLynn) barında barmaid olarak çalışmaya başlayan Ellie'nin, anlamakta zorlandığı bir şeylerin yanlış gitmekte olduğunu fark etmesi çok da gecikmez...

    Üstelik bir de; o bar da takılmakta olan ve sanki Ellie'nin etrafında dolanan, bir kart zamparaymışçasına sunularak geçmişten gelen, yaşlı bir sivil polis eskisi Lindsay (Terence Stamp) tiplemesi de peydahlanmıştır...

    Yani Ellie için tatlı hayaller ile başlayan bu külkedisi masalı, Sandie'nin bir fahişe olarak içine düşürüldüğü ortamda, artık tamamen bir kabasana dönüşmüştür...

    Dakika 58...

    Geride sizleri, katilin kim olduğunu tahmin bile edemeyeceğiniz, "ters köşe" bir finale de sahip olan oldukça kanlı, 58 dakikalık bir bölüm daha bekliyor olacak...

    Sonuç olarak, 1960'lı yılların nostaljik değerlerine yapılan göndermelere ek olarak; özellikle de kapalı mekanlardaki ışık ve gölge oyunları ile ses efektlerinin etkili bir biçimde kullanıldığı Argento sinemasını da akıllara düşüren bu filmi, yorumlarımızın takipçisi olan tüm sinemasever dostlara, gönül rahatlığı ile önerebiliyoruz...

    Zira eminiz, sinemanın yükselen yıldızlarından Thomasin McKenzie ile Anya Taylor-Joy'un performanslarına da bayılacaksınız...

    Keyifli seyirler,
    User674
    User674

    Takipçi 150 değerlendirmeler Takip Et!

    4,0
    18 Kasım 2021 tarihinde eklendi
    Göz alıcı bir film. Korku gerilim türünde tam beklediğim gibi çok iyi bir film olmuş daha fazla ne desem spoiler veririm o yüzden size tavsiyem bu hafta bu filmi sinemada izleyin
    Canan Yılmaz
    Canan Yılmaz

    1 değerlendirme Takip Et!

    5,0
    16 Kasım 2021 tarihinde eklendi
    Gerçekten muhteşemdi özellikle sonunda ağzım açık izledim tek kelime ile mükemmell spoiler:
    Daha Fazlasını Göster
    • En son Beyazperde eleştirileri
    • En İyi Filmler
    • Basın Puanlarına Göre En İyi Filmler
    Back to Top