Hesabım
    Mission Impossible: Ölümcül Hesaplaşma Birinci Bölüm
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,5
    İyi
    Mission Impossible: Ölümcül Hesaplaşma Birinci Bölüm

    Gelenekten Geleceğe

    Yazar: Onur Kırşavoğlu

    1996 yılında başlayan, efsane yönetmenler geçidine sahne olan ve Christopher McQuarrie'ın dümenin başına geçmesinden sonra sınıf atlayarak, büyük ses getiren Görevimiz Tehlike serisinin en yenisi olan Ölümcül Hesaplaşma Birinci Bölüm, Barbie ve Oppenheimer öncesi sinemalardaki yerini aldı. Tom Cruise'un yine aksiyondan aksiyona koştuğu ve kamera arkası görüntülerinde gördüğümüz üzere her zamanki çılgınlığıyla büyük bir meydan okuma gerçekleşteştirdiği filmin kadrosunda ayrıca Rebecca Ferguson, Hayley Atwell, Ving RhamesSimon Pegg ve Vanessa Kirby gibi isimler yar alıyor. Serinin yedinci filmi olma özelliğine sahip Görevimiz Tehlike: Ölümcül Hesaplaşma Birinci Bölüm, hem seri hem de aksiyon seven izleyicileri yine ziyadesiyle memnun edecek. Bakalım gişede adı geçen diğer iddalı filmlerle olan savaşından galip çıkabilecek mi?

    Tom Cruise, tıpkı Nolan gibi sinema tutkusu yaşayan ve vizyon planlarına bunu dahil eden büyük bir yıldız. İlerleyen yaşına rağmen CGI karşısındaki organik tutumu, diğer filmlerin pazarlamasına da katkı sunması ve dijitalleşen dünyada gerçek sinema deneyimini destekliyor oluşu, oynadığı film ne olursa olsun, önce bu sebepler ve Cruise imzasıyla bizi kendisine çekmeyi başarıyor. Görevimiz Tehlike serisi ve geldiği nokta da tam olarak burada duruyor. Öyle ki filmin ana karakteri Ethan Hunt da bu değişimden nasibini almışa benziyor ve daha fedakar, daha doğal bir hale büründüğünü görebiliyoruz. McQuirre ve Cruise ortaklığı izleyici deneyimi için her bölümde kendini aşıyor ve bir süre daha buna devam edecekler gibi gözüküyor.

    “Varlık”, teknoloji, ilk filme göndermeler ve elbette aksiyon... Tabii ki bu aksiyon bütün bir serinin gücünü ve etkisini de içinde barındırıyor. Brian De Palma’nın meşhur sahnelerinin yinelenmesi, son birkaç filmin ruhuyla harmanlanıp peliküle aktarılması bu bakış açısının bir ürünü. Yukarıda da bahsettiğim gibi, doğal ama son teknolojiye uygun, nostaljik ama aksiyon dolu ve bir o kadar sorgulatan bir film var karşımızda.  McQuarrie ve Erik Jendresen'in senaryosu son birkaç filmin gerisinde ama hem anlatılmak istenen dertlere hem de yoğun aksiyona oldukça uygun. "Hunt'ın geçmişinden izler taşıyan ve gizlenen bir figür" üzerinden oluşturulan detaylar serinin son birkaç filmden farklı bir hava katıyor hikayeye. Diğerlerine göre daha melodram ve nostalji kokan bir yere de koyuyor elbette. Fallout’un çıkardığı seviyeye göre biraz geri adım gibi görülebilir ama ilk bölümlere göre de üst bir seviyede kalmayı başarıyor. Biraz, De Palma’nın filminin şimdiki bakışla yeniden kotarılması gibi bir hava geçiyor izleyiciye. Kaldı ki, izleyici çoktan seri üzerinde ikiye bölmüş durumda olduğu için bu “gizli remake” fazlasıyla memnun edici bir noktada duruyor.

    Muhteşem ve ihtişamlı Roma'nın sokaklarında geçen çılgın ve eğlenceli “kovalamaca” sahnesi gibi birçok sahne her şeyden evvel bu seriden aksiyon bekleyen izleyicilere haz dolu anlar yaşatacak. Görsel ve diğer filmlere nazaran işitsel anlamda başyapıt diyebileceğimiz sahneler ve hayranlık bırakacak işçilik de mevcut. Belki önceki bölümlere göre felsefesinde zayıflama hissediliyor ama teknolojinin geldiği noktanın hakkını veren ve kesinlikle sinemada deneyimlenmesi gereken bir yapım ortaya çıkıyor. Roma’yı La Dolce Vita ve La Grande Bellezza dokunuşuyla görmeyi sevenler biraz üzülecek ama görkemli Roma’nın da adrenalin şovuna dönüşen bir sahneyi hak ettiğini söyleyebiliriz.

    Filmin senaryosundaki “dünyanın başına bir felaket gelecek” temalı ana hat klişe filmleri andırdığı için serinin diğer filmlerine göre daha zayıf kalmış, klişeye daha çok alan açmış diyebiliriz. Bunun yanında “varlık” üzerinden anlatmak istediği dertler de biraz yavan kalmış ve görece basit kaçmış. Tekrar tekrar belirttiğim üzere, gelenekleri koruyarak teknolojiye ayak uydurmak gerektiğine inanan bir sinema bakışı olan Cruise ve ekip, filmde de yapay zekaya karşı açılan savaşta bunu anlamamızı sağlıyor. Analog övgüleri ve sistemsel olarak daha güvenilir olduğunun söylenmesi de bu konu için tuz biber görevini üstleniyor. Ancak, bu göndermelerin bol olduğu anların basitliği, son yıllarda sinemada ve fantastik filmlerde çok iş yaptığı için eklenen ve serinin önceki filmlerinde bu seviyede olmayan mizah sosu, senaryo için zayıflık olarak belirttiğim hissiyatı izleyiciye geçiriyor. Tabii ki aksiyonun ve serinin gücü, bunu kabullenmemizi ve zararı en aza indirmemizi sağlıyor. Yani klişe bir tabirle, biçimsel olarak harika ama içerik olarak nispeten zayıf bir film izleyiciyi bekliyor.

    Yazıyı, Tom Cruise’un sinemaya ve geleneklere olan tutkusunu yaşamak adına ve daha da önemlisi filmleri çekmek ve izleyicileri ulaştırmak adına izlediği yol her şeyden önemli diyerek kapatmak gerekiyor. Bir de bunu layığıyla yerine getirdiği, her şeyden evvel görsel bir sanat olan sinemaya bu anlamda da katkı verdiği için sarıp sarmalamamız gerektiğini düşünüyorum. 80 yaşında kadar Görevimiz Tehlike filmleri çekmek isteyen Tom Cruise’un bu isteğine katılmamak elde değil. Umarım 100 yaşına kadar bu seriye devam edebilir ve sinema tutkusunu binlerce, hatta milyonlarca kişiye daha aşılayabilir...

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top