Senaryosunu, Ehud Lavski ile beraber yazan İsrailli sinemacı Navot Papushado'nun yönetmen koltuğunda oturduğu "Gunpowder Milkshake"; gözle görülür klasik bir söylem ile içinden dişi "John Wick" karakterlerin fırladığı, "neo - noir" ve kısmen de "neo - western" tarzda kurgulanmış, bir aksiyon gerilim olarak geliyor karşımıza...
Oldukça "feminen / kadınsı" bir yapı taşırken; bünyesinde, korku ve gerilim filmlerindeki bazı unsurları "ti" ye alan sağlam "komedi" unsurlar da barındıran bu film, her ne kadar hikayelerindeki temel dürtüler birebir örtüşmese de, "Ocean's 8" (2018) ve efsanevi "Kill Bill" (2003 - 2004) film serisine ilişkin bazı çağrışımlar da taşımıyor değil...
Gelin isterseniz, 30 milyon dolarlık bir bütçe ve Quentin Tarantino - Robert Rodriguez yapımlarında dökülen kanı aratmayacak tarzdaki bir "kırmızılık" ile çekilmiş olan bu Netflix filmine biraz daha yakından bakalım...
Filmin merkezinde, kendilerini "Şirket" olarak tanımlayan bir yapı bulunmakta olup baş karakterimiz Sam'de (Freya Allan) onların pisliklerini temizleyen bir tetikçi olarak görev yapmaktadır...
Aldığı talimat üzerine, hallettiği bir "temizlik işinden" evine dönen Sam, "Çarli'nin Melekleri / Charlie's Angels" TV dizisindeki John Bosley karakterini akıllara düşüren Şirket'in İnsan Kaynakları Şefi Nathan'dan (Paul Giamatti) aldığı acil telefon çağrısı sonrasında buluşma yerine doğru yola çıkar...
Ki, Sam'in gittiği bu mekan aslında; on beş yıl öncesinde kendisi gibi bir "kadın tetikçi" olan annesi Scarlet'ın da (Lena Headey), diğer tüm hem cinsi tetikçiler gibi:
O günden bugüne hiç değişmeyen garson Rose'un (Joanna Bobin), önce kapıda silah kontrolü ardından da yiyecek - içecek servisi yaptığı, Nathan ile Şirket görüşmelerini yürüttüğü, kimsenin yanında içeriye "ateşli silah" sokamadığı bir butik restoran kafedir...
İşte aynı kafede; on beş yıl öncesindeki bir anne - kız buluşmasında Scarlet kızına, her ne kadar genç Sam (Freya Allan) itiraz etse de, kendisini Nathan'a emanet ederek bir süreliğine ortalıktan uzaklaşacağını söylemektedir...
Zira Scarlet'ın son işinde bir şeyler ters gitmiş ve kızı ile baş başa oturduğu kafeye kendisini öldürmeye gelenleri, daha uyanık davranarak bizzat kendisi ortadan kaldırmıştır...
Günümüzde ise orada, Nathan'ın Sam'i, Şirket'ten para çalan muhasebeci David (Samuel Anderson) ile çaldığı paraları bulma ve kullanmakta olduğu silahları yenileri ile değiştirme görevini vereceği, bir toplantı da gerçekleşir...
Bu arada Sam, yukarıda kısaca belirttiğimiz, aldığı talimatı uygulayarak yaptığı baskın "temizlik işinde", önemli suç örgütü liderlerinden, tesadüfen (yalnış zaman ve yalnış yer de) orada bulunan, Jim McAlester'ın (Ralph Ineson) oğlunu da öldürmüştür...
Lütfen bu küçük ama önemli ayrıntıyı aklınızın bir köşesinde tutun...
Derken Sam elindeki, üzerinde "Kedi Yavrularını Seviyorum / I Love Kittens" yazılı bir çantanın içindeki büyük kitapları daha küçükleri ile değiştirmek üzere Madeleine (Carla Gugino), Anna May (Angela Bassett) ve Florence'ın (Michelle Yeoh) çalıştıkları kütüphaneye gider...
Ve annesinin de eski dostları olan bu insanlarca Sam'e, oyularak Jane Austin, Charlotte Bronte, Virginia Wolf ve Agatha Christie kitaplarının içine yerleştirilmiş, yeni silahlar teslim edilir...
O silahlar ile ilk icraatı da, Şirket'ten para çalma nedenini anlayıp dinlemeden, David'i karnından vurmak olur...
Vurmak olur olmasına da...
Ağır yaralayarak bir hemşire (Mai Duong Kieu) ile Dr. Ricky'nin (Michael Smiley) hizmet verdiği Şirket hastanesine götürdüğü David'in kendisinden son isteği, mafyanın elinde rehin tutulan dokuz yaşındaki kızı Emily'i (Chloe Coleman) kurtarması olur...
Aynen on iki yaşındayken kendisinin, Nathan'ın himayesi altına alınmış olması gibi...
Halbuki David o parayı Şirket'ten, kızını kurtarmak için çalmıştır...
Bu durum da küçük Emily'i kendi vesayet altına alındığı çocukluk günleri ile özdeşleştiren Sam; para çantasını kaptığı gibi, Şirket politikalarına tamamen aykırı bir biçimde, Dracula (Joshua Grothe), Frankenstein (Hannes Pastor), Mumya (Billy Buff) ve Kurt Adam (Lee Huang) maskeli dört gangster ile "para - Emily" takasını yapacağı Gutterball bowling salonuna doğru yola koyulur...
Telefonda Sam'i, parayı doğrudan Şirket'e getirmesi gerektiği yönündeki fikre ikna edemeyen Nathan; bunun üzerine, Şirket çalışanlarından Karga (Jack Bandeira), Şok Edici (David Burnell IV) ve Yankee'yi (Ivan Kaye), aynı salona giderek o parayı Sam'in elinden almak ile görevlendirir...
Yalnız kesinlikle silah kullanılmayacak ve Sam'de zarar görmeyecektir...
Ancak asistanının (Anita Olatunji) Nathan'a verdiği bilgiye göre Jim McAlester, oğlunun Sam tarafından öldürüldüğünü öğrenmiştir...
Dakika 28...
Ve...
Farkındaysanız, ortalık iyice karıştı an itibarıyla...
Ama "spoiler" vererek filmi henüz izlememiş olanların ağızlarının tadını kaçırmamak adına, ana karakterlerin tanıtımı ile olayların akışına dair olan anlatımımıza, biz burada son veriyoruz...
Geride sizleri, başarılı görsel efektlerini RISE Visual Effects Studios'un, yakın dövüş sahnelerindeki dublör koreografilerini de Laurent Demianoff'in koordine ettiği, bütün bu olayların tam bir netlik kazanacağı, aralarında son derece nostaljik melodilerin de bulunduğu harika bir soundtrack'e de sahip olan koskocaman bir 86 dakikalık bölüm daha bekliyor olacak...
Keyifli seyirler,