Ne yazık ki bu filmi izlemek için İstanbul turu düzenlemek gerekiyor. Üstelik fazla alternatif de yok. Tek bir sinemada oynuyor sadece. Gönül isterdi ki defalarca izlediğim bu başyapıt, Türkiyenin her yerinde gösterime girse idi. Ne yazık ki bunun yerine birbirinden berbat gerilim filmleri ile dolu bir hafta ile karşı karşıyayız.
bu filmi yapabilmek için bütün varlığını ortaya koyan coppoladan başyapıt ilan edilmesi gereken, sırf giriş sahnesi ile saygınlığımızı kazanan, martin sheen e laf söyletmeyen, zamanına göre yapılmış en iyi savaş ve karşıtı film olduğu için tartışılamayan,ve 30 dakika gibi bir zamanda olsa marlon brando denilen anıta saygı dyulması gereken en önemli filmlerden biridir kanımca.10/8.2
Merhaba Arkadaşlar!! Bu filimde Martin Sheenın oynadığı bir sahne var aynaya yumruk atıyor falan filan. Bu sahne çekmeden bir şişe viski içmiş ve gerçekten sarhoş olarak ne yaptığını hatırlamiyor, gerçekten eline yaralanıyor bu adam :))) Bu işte Coppolanın bir sanat :))) Bizde aynısı yaparsalar ne olacak acaba :P
neden eski yapın bi filmi tekrar dan beyazperde ye koyuyorlar zamanıda değerimi bilinmediki, yenisini deneselerdi birde. yine de izlemek gerekir sinemada. kadro güzel.
neden ya?neden yani?böyle klasik bir film görüntü açısından revize ediliyor,tekrardan vizyona giriyor,paardooonnnn,vizyona girmiyor,sadece istanbul da bikaç sinemada gösteriliyor,o da belki 1 hafta oynatacaklar.NeDeN?ben ankaradayım ve bu filmi sinema salonunda izlemek istiyorum!!!!!haaa,pardon,bu gişe hasılatı yapıcak,sadece gişelerine önem veren büyük sinema kuruluşlarının bir işine yaramayacak bir film olduğu için gösterime girmez zaten,çok özür diliyorum!!!
herşeyden önce bu filmin 1979 larda yapıldığına inanası gelmiyor insanın ekranda 2000ler yapımı izlermiş izlenimine kapılmanız muhtemel. filme gelirsek; "Bir usturanın keskin ucunda sürünen salyangozu gördüm!" bu sözler Albay Walter E. Kurtz a(Marlon Brando a) ait jilet gibi bir söz. filmin kendiside öyle Francis Ford Coppola ustanın kanımca en iyilerinden "Eski bir filmdir sıkıcıdır" falan diye izlemiyosanız büyük hata ediyorsunuz.Marlon Brando gibi bir devi harika şekilde sunuyor film bizlere.senaryo,oyunculuk,kurgu,çekimler,müzikleri güncel bir estetiğe sahip ve 4/4 lük. sanki bu yıl çekilmiş gibi duran harika bi görsel estetiğe sahip, özellikle son 30-40 dk.sına bittim filmin.Savaş filmi olmasına rağmen kanlı çatışma sahneleri neredeyse hiç yok gibi.Ancak film merkezinde Savaş ve insan doğasındaki çatışmaları şiirsel bir dille anlatmayı başarmış,bence yersiz bir şiddet şöleni yerine çok daha etkileyici bir üslup kullanması çok yerinde bir seçim olmuş. böylece "temayı" izleyicinin kafasına tabiri caizse çivi gibi çakmayı başarmış bir yapım.. Aynı tarzda bir anlatıma sahip "The Thin Red Line(İnce,Kırmızı Hat) ı beğendiyseniz bu filmi havada karada beğenirsiniz :)izlemeyen için büyük kayıp olur.saygılar
ewet ne yalan söyleyeyim cok beklediğim gibi cıkmadı ama gayet güzel felsefi cıktı film.zaten film 100 yılın en iyi 100 filmi icerisinde.cappolaya yakışmış.bi de filmin uzun olması beni kendine cekti zaten
Bir sürü savaş filmi izledim ama bunun yeri çok başka. Aldığı puanı gerçekten hakeden bir film. 1979 yılında yapılmasına rağmen savaş sahneleri gerçekten mükemmel. Hele o kıyı boyunca yapılan hava saldırısı hala hafızamda. Aslında tam anlamıyla savaşı değil perde arkasındakileri anlatıyor desek daha doğru olur. Kusur diyemeyeceğim ama tek sorun biraz uzun sürmesi. Marlon Brando'yu daha uzun süre izlemek isterdim ama son bölüm bile yetiyor insana.
Yıllardır bu film için sinema tarihinin en iyi savaş filmi dendiğini duyardım ama izlemek saganın sayesinde 2007 yılı sonunda nasip oldu! Gerçekten de aldığı övgüleri sonuna kadar hakeden bir film. Özellikle hava saldırı sahnesi hayatımda seyrettiğim en iyi saldırı sahnesi. Nehrin derinliklerine yapılan yolculuk, aslında insan ruhunun derinliklerine yapılan bir yolculuk. Nehirde ilerleyip uygarlıktan uzaklaştıkça askerlerin de insanlıktan uzaklaşıp deliliğe ve ?kıyamete? yaklaşmaları muhteşem bir şekilde anlatılmış. Tek kusuru B tipi video filmlerine layık müzikleri için. Onun dışında 10/10...
coppoladan kendi tarzında ağır başlı bir savaş filmi.film teknik açıdan en üst düzeyde ,har haliyle çok çalışılıp mükemmelleştirilmeye çalışıldığı aşikar...özellikle filmin kurgusunda çok zekice diyebileceğim bir tarz kullanılmış..filmin başından itibaren bahsedilmeye başlanan albay kuntz karakteri,film ilerledikçe büyümekte ve bir fenomen oluşturulmakta.işte bu hamle izleyici filmde tutan en büyük neden bence.bunu dışında savaşın acımasızlığını gözler önüne çok iyi serdiği gibi amerikanın savaş nedenlerine ve yöntemlerine çok samimi eleştiriler getirmiş...filmle arama tek mesafe koyduğum konu,vieanam savaşına ve savaşın buhranına çok fazla aşina olmam.ama yine de izlediğim en iyi savaş konulu filmlerden biri..
beyazperdede hakkettiği değeri alamayan savaş filmlerinin en başında 'apocalypse now' geliyor...filme yapılan eleştirilerin büyük bir kısmı filmin ağır bir şekilde ilerliyor olmasında birleşiyor...filmin ağır olduğu doğru ama her dakikasının önemli mesajlarla dolu olduğu da ayrı bir gerçek...yaptığı politik göndermeler, savaşlara yaptığı eleştiriler gibi... filmin çok yönlü bir analizi hakkettiğini düşünüyorum...öyle olmasa marlon brando, robert duwall ve usta yönetmen f. ford copolla yı bir araya getirmezdi... savaş filmlerinin yarattığı dehşetengiz ortamı tabi bu filmde de çok rahat görebiliyorsunuz...hele adada geçen savaş sahneleri, izlediğim en iyi savaş sahnelerinden biriydi...fakat filmin üstün yanı bu sahneler değildi elbette...hatta böyle salt savaş sahnesi umuduyla filme sarılan kişiler filmin arka plana atılan bu yanını yetersiz görüp sıkılabilirler...ağır denmesinin altındaki temel neden de bu olsa gerek...yeteri kadar hareket yok...ne var ki, filmi diğer savaş filmlerinde farklı yapan bir kaç çok önemli yanı var...her şeyden önce savaşın felsefi yanını çok iyi anlatıyor...zaten marlon brando nun replikleri de bunun üzerineydi...ayrıca savaş anında herkesin kafayı sıyırması da kaçınılmaz oluyor...nereye kaçarsanız kaçın savaşın kaçınılmaz sonu eninde sonunda sizi bulacaktır...yani ölüm..veya ölü biri olarak yaşamı sürdürmek...ki bu karakter filmde yine marlon brando da birleşiyor...uzak doğu veya sarı ırkın mistizmini ilk defa bir savaş filminde görüyorum...izlediğiniz hangi Vietnam filmin de bu mistik havayı gördünüz? filmi ağır yapan nedenlerden biri de bu mistik havaydı...mistizmin kendisi de ağır bir hava arz etmiyor mu? asıl savaş sahiplerini yani siyasi adamları, marlon brandonun time dergisindeki örneğiyle eleştirmesi de ayrıca iyi bir göndermeydi...sörfün bile savaşa nasıl malzeme edildiği de yine böyle güzel göndermelerden biriydi...savaş alanında cinsel bastırılmışlığın ne anlama geldiğini de ayrıca görüyorsunuz...bir amerikan filminde Fransızların, o klasik, kaybetmeyi hazmedemeyen yanlarını göstermesi ilginç ve hoş bir sürprizdi benim için..aynı zamanda fransızların yaptıkları repliklerle emperyalizmin ve fransız zihniyetin ne anlam ifade ettiğini çok iyi anlıyorsunuz...bu zihniyet dünyanın öbür ucunu bile sahiplenmenize neden oluyor avrupalılar ve abd liler de olduğu gibi...jim morrison un the end parçasıyla filme başlamak ve aynı parçayla 'the end'lemek zekiceydi...ayrıca ırkçı alman müzisyen wagner eşliğinde insanların canice katledilmesi f. ford copollanın dehasının ayrı bir örneği... marlon brando son 20-30 dakikada kendini göstermesi, filmin başrol oyuncusu olmaktan çıkarmıyor.nitekim bu kısa sürede bile gelmiş geçmiş en iyi aktörlerden biri olduğunu çok rahatlıkla görebiliyorsunuz..robert duwall'ın, yüzbaşı kurtz hakkında öğrendikleri arttıkça kafasındaki bezmişlik farklı bir yol izleyip yarı ölü bir havaya girmesine neden oluyor.olması gereken de buydu zaten.bir savaş kahramanı olacak değil ya...savaş sofrasında bir çaylak sadece.zaten bunun için göreve seçiliyor... karşılaştıracak birçok film var. ilk aklıma gelenlerden usta yönetmen stanley kubrrick in full metal jacket i...ikisinin arasındaki en büyük fark, kübrick in insan beyninin kıvrımlarında daha çok dolaşma isteği... f.ford copolla ise olaylar üzerindeki gözlemlerinin keskinliği...iki ustanın, aynı zamanda mesai arkadaşlarının en büyük ortak yanları ise küçücük bir ayrıntıda bile kamerayı sakınmadan kullanmları... ince kırmızı hat filmi de aynı mertebeye yerleştirilebilir. ayıca seyri açısında yine stanley kubrick in barry london uyla da benzeştirilebilir.. savaş en iyi hangi kelimeyle anlatılabilir. tabi ki DEHŞET... sonuç olarak bazılarının sıkıcı, ağır bulacağı bu başyapıtı iyi bir kafayla ve dikkatli bir şekilde izlemenizi taviseye ederim.... her yönüyle tam bir kült film...
Beyazperde.com'da gezintiye devam etmek istiyorsanız çerezleri kabul etmelisiniz. Sitemiz hizmet kalitesini artırmak için çerezleri kullanmaktadır.
Gizlilik sözleşmesini oku.